Bir şey değil

9.8K 620 165
                                    


Beynim ve kalbim tüm işlevini yitirmiş karşımdaki oğlana bakıyordum. Az önce söyledikleri gerçek miydi yoksa aklımın bana bir oyunu muydu?

Kelimeler boğazımda tıkanmıştı.  Öyle ki söylemek istediğim onca cümle arasından sadece "Ne?" Diyebilmiştim şaşırarak. Tüm bu olanlardan sonra gelip karşıma bunu söyleyebilmesi beni oldukça şaşırtmıştı.

"Duydun işte, neden olduğunu bilmiyorum sebebini bilmiyorum sadece bu sürekli aklımda ve ben kafamdan atamıyorum. Bana çok sinirlisin ve şuan söylediklerim şaka gibi falan geliyordur muhtemelen ama bana inanmalısın Turgut, lütfen." Tarif edilemez bir sinir içindeydim şuan. Daha düne kadar bana ibne diyen adam karşıma geçmiş neler saçmalıyordu.

"İbne misin yani?" Sorduğum sorudan olsa gerek gözleri büyüdü. Ne yani bana az önceki sözleri söylerken bu sorunun geleceğini düşünmemiş miydi?

"Şeyy.." Uzun uzun bakmayı sürdürdüm ona. Gerçi ne söylerse söylesin umrumda değildi artık. Ben bu oyuna bir kere gelirdim çünkü. "Turgut ben ne diyeceğimi bilmiyorum-"

"Dur." Elimi kaldırıp yüzüne baktım. "2 dakika çoktan doldu." Başka söze gerek yoktu. Dediğim gibi oyunlarına gelmek istemiyordum. Beni o gece yüz üstü bırakan Çağatay şimdi değişecek değildi ya. "Turgut bekle biraz." Arkamı dönüp yürümeye başladım.

"Sen o gece olanları unuttun mu? " sesi bir an olsun üzgün gibi çıkmıştı. Artık umrumda değildi. Arkamı dönmeden konuştum.

"Sen o gece bana tüm olanları unutmamı söylemiştin." Yavaşça arkamı döndüm ona. Mümkün olan en can alıcı noktasından vurmak istiyordum. "O an itibariyle unuttum zaten." Buruk bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma. "Ben bana yaptıklarından dolayı kendimi sorguladım hergün. Neden hoşuma gidiyor diye. Bir sorunum mu var diye, bir erkekten mi etkileniyorum diye. Ama sen tüm bu senin için gereksiz şeyleri umursamamışsın bile." Bana yaptıklarından sonra, benim yaptıklarım ona az gelirdi. "Bir daha karşıma çıkma. Çünkü seni tanımıyorum artık." Ve son sözüm bu olmuştu. Ne arkamı dönebildim tekrar, ne de başka birşey söyleyebildim. Peşimden de gelmeye cesareti kalmamıştı belli ki. Arkamdaki bedeni düşüne düşüne ayrıldım oradan. Yaptığı adiliklere rağmen, yeni keşfettiğim kendime rağmen ve hâla arkamdan gelip beni durdurmasını istememe rağmen pişman değildim. En iyisi bu olmalıydı.

"Hoşçakal." Diye mırıldandım kendi kendime sanki duyabilirmiş gibi.

"Kendine iyi bak."

___TolRaz___

Ulaşamıyordum! Turgut' a ulaşamıyordum. Yarım saattir arasamda birkere bile açmamıştı.

"Açmıyor mu? " Poyraz da en az benim kadar stresliydi şuan da. "Merak etme Çağatay birşey yapmaz ona."

"Anlamıyorsun!" Diye bağırdım ona. Şuan nasıl tepki verdiğim umrumda değildi. Turgut için endişeleniyordum. "Hiç böyle yapmazdı." Yanımda bulduğum bir banka çöktüm sinirle. Eğer bir işler çeviriyorlarsa ilk yanımdaki herifi gebertirdim. "Çağatay o gece söylenenleri sindiremedi kesin, intikam falan almaya çalışıyordur. Eğer bi bokluklar çevirmeye kalkarsa onu fena yaparım Poyraz bilmiş ol."

"Tolga biraz sakin ol." Yanıma oturdu. "Ben Çağatayı ararım şimdi." Elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Kulağına götürdü. Pür dikkat karşıdan gelecek olan sese odaklanmıştım. İki üç çalıştan sonra açıldı.

"Alo?" İnanamazsınız ama buradan bile sesindeki tuhaflığı sezebilmiştim. Poyraz bana bakıp cevapladı.

"Nerdesin Çağatay?"

"Ne farkeder?" Kaşlarımı kaldırıp Poyraza baktım sorarcasına. Ne diyor bu mal tarzında.

"Turgut yanında mı?" İkimizde birbirimize baktık bu sefer. Gelecek cevabı aşırı merak ediyordum.

Sıfır Mantık (Gay)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora