Unutamıyorum

10.2K 600 202
                                    

"Ya resmen saçmalık!" Yiğit tükürürcesine bağırırken ben ve diğer herkes köşesine çekilmiş olacakları bekliyorduk. "Haksızlık yapıyorsunuz! " sinirliydi ve sinirli olması için yeterince neden vardı. Ama haksız olduğu nedenler,ceza alıp mahrum olduğu nedenler.

"Neresi haksızlık Yiğit? Disipline gitmediğine dua et sen!" Hasan hoca kıpkırmızı bir şekilde Yiğite bağırırken ben göz ucuyla Poyraza baktım. Durumu özetlemem gerekirse, dün Yiğit ve partide içki içen herkes ceza almıştı. Sadece içki değil, sigara ve diğer tüm pislikler. Ben bizim sınıftan bunlar nasıl çıktı diye düşünmeye fırsat bulamamıştım.

"Biz 18 yaşındayız!" Diye bağırdı bir daha. "Bize karışamazsınız ki!"

"Siz öğrencisiniz daha! Lise öğrencisi! Sizi baştan uyarmıştım düzgün durun diye! Müdüre ne diyeceğim ben? Parti yapmalarına izin verdim onlar da vurmuşlar kendilerini içkiye kafa dağıtmışlar mı? Disipline gidebilirsin dua et görmezden geliyorum!" Yiğit açıklamanın üzerine omuzlarını düşürüp nefesini bıraktı. Hasan hocanın haklı olduğunu o da biliyordu ama inkar ediyordu yine de.

"Aranızdan sadece 8 kişi gidecek." Gözler bizim üzerimize çevrildiğinde gerildim. Öldürecekmiş gibi bakıyorlardı bize. "Onlar giderken siz burada kalacaksınız. Bende başınızda duracağım. Şu lanet geziye niye getirdiysem zaten sizi, hata bende!" Gittikçe sinirlenen Hasan hoca bize döndü. "Tolga, Poyraz, Turgut, Çağatay, Mine, Sümeyra. Kemal, Şebnem" Duyduğum isimle şaşkınca arkamı döndüm. Turgut nasıl geliyordu ki lan? Onu boşver, ya Çağatay? "Arkadaki otobüse biniyorsunuz. Bir işler çevirmeye kalkarsanız fena olur. " Kafamızı salladık ama ben hala Turgutla Çağataya bakıyordum. Birbirleriyle konuşmuyorlardı ama gerilim vardı. Hocaya selam verdikten sonra Yiğit ve Murat'a üzgünce bir öpücük attım. Bana kızmaya hakları yoktu. Ben yakalanmamıştım, ama Turgut nasıl gelebiliyordu ki?

"Sen nasıl geliyorsun ki? Yakalanmadın mı?" Önce bana baktı sonra önünde Poyrazla yürümeye başlayan Çağatay'a. Birşey demeden kafasını eğdi. Omuzlarını dürtükleyip tekrar sordum. "Söylesene."

"Paritdeyken beni sürükledi." Dedi. Gözlerimin irice açıldı. "Hasan hocanın geldiğini görmüş, yakalanmayayım diye sürüklemiş." Vay bin maymun götü! "Neden yapsın ki böyle birşeyi?" Omuz silkti. Kafasının karışık olduğuna emindim. Sonuçta çocukla öpüşmüşlerdi nasıl kendinde olsundu? "Sen ne dedin peki? Nasıl izin verdin." Kafasını benden çevirip hızlandı. Ona yetişip kolundan tuttum. Bana bakmıyordu. "Tehdit etti." Dedi çok kısık bir sesle. Kaşladımı kaldırıp "Nasıl bir tehdit?" Diye sordum. Omuz silkti ama yanaklarının kızarıklığı dikkatimden kaçmamıştı. "Söylesene ya neyle tehdit etti?"

"Öpmekle." Vay bin maymun götü deliği! Duyduklarıma inanamıyordum. Yaptığı onca şeye rağmen böyle bir tehdit savurarak neyi amaçlıyordu bu şerefsiz. "Ama birşey söyleme, hiçbirşey yapmadı çünkü." Hayal kırıklığına uğramış gibi konuşmuştu Turgut. Bu ikisinin arasındakileri anlamam mümkün değildi ama haksızlık ve adilik yapan taraf Çağatay malıydı ve ben buna göz yumamazdım. "Ağzına sıçacağım onun." Çağatayın üzerine atlamak için harekete geçtiğimde kolumdan tutup durdurdu beni. Ters ters baktım ona. "Turgut gerizekalı mısın? Bırak beni." Kafasını sallayıp daha çok sıktı kolumu. "Birşey yapma." Ses tonu yalavarır cinstendi. Önce garip garip baktım sonra vazgeçip "Tamam." Dedim. Ama eğer ters birşey olursa seni falan dinlemem sıçarım ağzına. Kafasını sallayıp onayladı beni. Çoktan otobüse gelmiştik. Sadece altı kişiyle çıkmak biraz garip hissettirdi. Yani aramızda Yiğit olsa güzel olurdu çünkü onsuz bir etkinlik yapmıyorduk. Gerçi biz etkinlik yapmıyorduk. Herşeyi ayarlayan genellikle o oluyordu çünkü.

"Hadi binelim." Diye seslenen Mineyi onaylayıp yavaş yavaş otobüse bindik. Otobüste sadece biz oluruz zannediyordum ama içerisi doluydu. Diğer öğrenciler de şehire gidiyordu.

Sıfır Mantık (Gay)Where stories live. Discover now