Ne bu tip?

10.4K 641 208
                                    

"Yavaş lan acıyor!"

Tam bir saatten beri, bakın harbi harbi saydığım, bir saatten beri kafamı yakan fön makinesinin altında, kafamı tam pişmemiş tutmaya çalışıyordum. Çünkü bir saat boyunca bekledikten sonra kafamdan et kokusu yayılmaya başlamıştı.

"Tamam ya az daha dayan. Nasıl bir saç seninki?" Murat elindeki fön tarağından çok herşeye benzeyen şeyi kafama daha çok bastırdı. Hergün okulda rampa yaptığı saçları neler çekiyordu şimdi anlıyordum.

"Abi ütüldü saçlarım yeter!" Ben azlarladıkça inatla daha da yaklaştırıp bastırıyordu tenime. "Kafam eridi!" Sonunda bitti diye düşünmüştüm gerçekten, tam rahat bir nefes alayım diyorken yüzüme sıkılan saç şekillendiricisi diye bildiğim şeyi aniden sıkınca boğazıma kaçmıştı. Öksürmemek için verdiğim gayretler bir yana şuan yeni tipimi merak ettiğim için biraz daha beklemem gerekiyordu.

"Tamam bitti." Gözlerimi açıp karşımda bana şaşkınlıkla bakan Yiğit ve Turgut'a çevirdim gözlerimi. Şaşırmışlardı ve ben daha da meraklanmıştım.

"Abi.." diye başladı Turgut, yavaşça Murata yaklaşıp elini tuttu. "Bana da yap!" Murat tabi gururlu gururlu elindeli tarak ve fön makinesiyle kollarını birbirine doladı. Bana 'bu benim eserim' diyerek bakıyordu. Ben kendi telefonumdan kamerayı açarak kendimi görmeye çalıştım. Tabi gözlerimin Yiğit ve Turguttan farkı yoktu artık.

"Oha bu ben miyim?" Vay canına demek istiyordum şuan. Muratın marifetimi yoksa benim cevherimmi bilmesemde, karşımdaki yakışıklı oğlan bana bakıyordu. Françesko bok yesindi.

"Tolga bunu döyleyeceğimi hiç düşünmemiştim ama çok yakışıklısın." Eyvallah der gibi elimi kalbimin üstüne koyup kafamı salladım. Yakışıklıydım lan! Şuan çok yakışıklıyım!

"Ee beyler hadi artık aşağı gelin." Adını bildiğim ama şuan hatırlamadığım çocuk içeri girip bize seslendiğinde dönüp bana baktı uzunca. Bizde ona bakıyorduk haliyle. Tek kaşını kaldırıp alay edercesine Yiğite bakıp sordu. "Bu kim?" Kaşlarımı çatıp ayağa kalktım, tabi yakışıklılığın getirdiği havayla.

"Benim lan." Saçlarımı şöyle bir savurup göz kırptım. "Tolga."

"Tolga?" Dedi anlamamış gibi yaparak. Adını bir hatırlasam seslenecektim de, hatırlamıyordum.

"Tamam geliyoz biz, in sen." Çocuk kafasını sallayıp kapattı kapıyı. Yiğitin bana hayran hayran bakmasına gülerek tepki verdim. Daha önce bana böyle baktığını bir kere görmüştüm, oda orta sonun karne günündeydi. O gün bütün kızlar bana bakıyor gibi hissetmiştim. Bu beni çok gururlandırmıştı. Neden lisede böyle değildi diye soracak olursanız söyleyim, Fen bilimleri dersi birden Fizik, Biyoloji, Kimya olmuştu. Matematikse Geometriye dönmüştü. Ben daha ingilizce adımı söylemeyi yeni öğrenmişken, adamlar ingilizce sülaleye sövmeye başlamıştı. İşte o zaman SBS nin boka gittiğini anlamıştım. Ondan sonra YGS-LYS giriyordu götünüze. Bu yüzden hergün okula süslenip gelsemde, paspal paspal girsemde hiçbir fark olmadığını anladım, çünkü ben sıradan bir liseliydim. Değişen tek şey tipimdi. İçim hala aynıydı ve ben içimdende dışımdanda memnundum.
Oturduğum sandalyeden kalkıp, masanın üstündeki önlüğümü aldım elime. Diğerleride almıştı. Şimdi bu ölnük ne diye soracak olursanız diye de açıklama yapayım. Bildiğiniz gibi biz buraya göt devirmeye gelmemiştik, gönüllü hizmete gelmiştik. Dolayısıyla evlerinde pineklediğimiz insanların büyükçe bir kafe tarzı yeri vardı. Bizde gönüllü çalışanlar olacaktık. Yarımız bir gün diğer yarımızda bir gündü. Biz bugün garsonluk yapacaktık, yarın da tarlaya gidecektik herhalde öyle birşeyler söylenmişti.

"Abi bişey diyimmi efsane görünüyorsun ya." Yiğit sırtıma geçirirken, Turgutta bana kalp fırlatıyordu. Harbi harbi götümü kaldırıyorlardı haberleri yoktu.

Sıfır Mantık (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin