27. bölüm "nabız!"

11.6K 763 85
                                    




keyifli  okumalar ...











"yine ağlayacak mısın ?"

sinirle soluyan İbrin, " sanane be adam !"

"Can!"

"Ne?"

"adım, Can!"

"Bana ne , ayrıca sorduğumu da hatırlamıyorum."

"Ne kadar  da kabasın ağa  kızı ama bunu küçük yaşına veriyorum aksi takdir de sana yardım eden birine teşekkür etmelisin..."

"hah!" diyerek kollarını  göğsünde bağladı Pekmez,"sizde çok cüretlisiniz aksi halde  evin de kaldığınız kızın telefonunu kıracak kadar  ve onunla hiç  bir münasebetiniz  olmadığı halde    onun ailesi önündeki durumunu hiçe sayarak şekilde konuşabiliyorsunuz."

" çok uzun cümleler kuruyorsun ağa kızı zaten başım şişti bana bir kahve yapar mısın?"

Sinirlenen İbrin,  bu adama sürekli laf yetiştirirken buluyordu kendini sıkıntı ile karşısın da ki adamın rahatlığı da bir  o kadar çıldırtıcıydı ki  Ibrin kayıtsız  kalamıyordu.  "başka emriniz var mı efendim,"

" şekersiz olursa,"

ıbrın hayretler içerisin de bakıyordu adama bir de şekersiz olsun diyordu, yerde ki  kırılmış telefonunu alarak "  kırdığınız telefonun üstüne bir bardak su içip yatacağım siz de yapmadığım kahveyi  ona sayarsınız "artık diyerek koşarak indi merdivenleri  Can'ın odasının altın da olan odasına girerek kapıyı kapatan Ibrin  kurduğu  her cümle için çoktan pişman olmuştu  bile ne diye hakim olamıyordu  ki kendine bir kelime fazla söyleyeceğim diye neden  telaşa giriyordu ki....
merdivenleri  inen ibrin "hadsiz" diyerek dudaklarını dişlerken ellerini  sıktı.

hadsizdi işte hadsizdi...

Nabzını  sinirden hızlı hızlı attıracak kadar hadsiz..

Can için kum saati ters dönmüştü  artık  şimdi  onun sırasıydı ve bunu çok iyi değerlendirecek  ve Davut'un başlattığı şeyin için de kaybolup gidişini  büyük bir keyif ile izleyecekti. Can yalnız değildi ama hala Davut'a  karşı  zayıf olduğu noktaları vardı,  bunları tamamlayarak çıkacaktı karşısına belki istemediği şeyler yaptıracaklardı ama bundan sonrası  bin hiç bir şeyin garantisi  yoktu, Can'ın yapacaklarının hiç garantisi  yoktu aklına  koyduğunu alırken kullanacağı maşalar kalesini güçlendirirken  ördüğü  duvarlara dikeceği  şövalyeleri  olacaktı.  Son yaşadıkları bazı şeylerin çözülmesine sebep olurken bazı  şeylerin de sonsuz bir düğümle içine kilitlemişti.

Bu sabah gelen haber  Can'ın sahne sırasının geldiğini  bildirmişti  Can'a . bu saatten sonra geri  düşmek, vazgeçmek Can'ın kitabın da yoktu. Cabbar ,  Ali ağanın yola çıktığını yanında  abisi  Rıza'nın da ona eşlik  ettiğini   söylemişti Can sıkıntı ile nefes verirken avluda oturmuş Mircan'ın kardeşi Nurdan'a matematik çalıştırmasını  izliyordu, ayağında alçı kaşıntı yaptığı  için  sıkıntılı nefesler vererek kırma isteğini  sürekli geri  itiyordu. Bir de babasının bir kaç saate kalmadan yanın da olacak olması ayların tedirginliği ile birleşince hop  oturup  hop  kalkıyordu.

Mircan,"abi bir sıkıntı  mı var kırmızı görmüş boğa gibisin ?"

"şu alçı beni deli ediyor hem ağır hemde kaşındırıyor namussuz.."Mircan kıkırdayarak,"iyileşiyormuş da ondanmış Zirav dapir öyle söyledi."

"zaten iki  güne çıkıyor,"diyerek geri arkasına yaslandı.

"yine yanlış işlem yaptın sana kaç kez diyeceğim çarpmada  sıfır yutan eleman diye" diyerek kardeşine döndü  Mircan.

CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin