34.bölüm

13.1K 901 642
                                    

keyifli okumalar...

3366 kelime

herkese teşekkür eder wattpat'e burada veda eder  gözlerinizden öperim....

.

.

.

şaka şaka daha ne hikayeler var bende :)

Esra cadısı bunu da yazdım unutmam... onun için yazılmış bir bölümdü ama olmamayı tercih etti.

bundan sonra hikayeye

cemre &murat

kürşat&zeynep çiftide eşlik edecektir... ilginiz için teşekkür ederim.

Can ağa #41 ssırada bunun için emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.

Ailenin erkeklerinin bulunduğu  odaya Zirav hanım, Dilay ve Gülistan'ın da katılmasıyla kız isteme  merasimi başlayacaktı. hanımlar kapıya daha yakın otururken elin de tepsiyle başı yerde Pekmez, derin bir nefes alarak eşikten adımını attı.

Pekmez, Cemre ile birlikte utana sıkıla pişirdiği  kahveleri  misafirlere ikram etmek için içeri  girdiğinde kahveyi önce kime vermesi gerektiğini  bile bilmiyordu, bir an göz göze geldiği  Dilay kızın mahcubiyetini  anlayarak aşiret büyüğü olarak davet edilen  Salih ağayı işaret etti. genç kız büyük bir mahcubiyetle kahveyi  ona ilk ona vererek sırası ile herkesin  önün de  gümüş tepsiyi  gezdirdi. En son Can'a uzattığı  tepsiyi hiç Can'a bakmadan kahve fincanın önünden alınmasıyla  başını hiç kaldırmadan hemen hanımlara uzattı.

başını kaldırma isteği içine bir türlü  gelmiyordu.

Can, Pekmez içeri  girer girmez hemen başını çevirip  bakmıştı  ama bir türlü  genç kız ile göz göze gelemedi bakışlarını Pekmez'i takip  ederken Pekmez onun gözlerine bir kez olsun bakmamıştı.

Genç kızın yüzü bembeyaz parmak boğumları oldukça beyazdı kendini  oldukça kastığını düşündü kahveyi  alıp  dudaklarına götürürken, ağzına gelen tat hiç beklemediği tattı.

kahve gayet şekerliydi...

Can, Yanın da oturan Murat'ın kolunu dürterek"içsene kahveni "dedi ,

"içeceğim oğlum dur iki dk."diyerek deli ediyordu ama farkın da değildi Karısını aramakla meşguldü  içerde Davut da olduğu için içeri  giremeyen Cemre, Can'ın isteme törenini kaçıramazdı. bunun için Murat'ın canını sıkmamak için isteme başlayınca beni ara demişti. Murat aramayı yapıp telefonu yanına koyarak ,bir yudum içti, Merakla onun kahvesini içmesini bekleyen Can'ın tuhaf bakışlarını yeni fark eden Murat,"ne bakıyorsun oğlum bana değil kapının orada dikilene bakacaksın,"diyerek bir yudum daha aldı kahvesinden.

"nasıl oğlum kahven söylesene?"

"kahve işte ne bekliyorsun, bildiğin şekerli kahve..."diyerek telefonunu tekrar eline aldı.

Can bu sefer de sol yanın da oturan Kürşat'ı dürterek "kahven güzel mi?"  diye sordu,

"cıks,"diye bir ses çıkarınca elin de ki fincanı uzatıp o benim diyecekti. Nedense Pekmez'in heyecandan kahveleri  karıştırdığını düşünüyordu.

"şekeri az olmuş, bunu Zeynom yapsaydı elinden lokumları bir bir alsaydım..."diye konuşmaya devam ettiğinde Can'ın hayal kırıklığı  tarif edilmezdi. Herkes bir bir kahvesini içip   yanların da ki boşluğa bırakırken Can da kafasına şekerli  kahvesini dikti,

tuzlu kahve niyetine,,,

Babası  Ali ağa kahvesini  önündeki  sehpaya bırakarak boğazını temizleyerek,"sebebi ziyaretimiz mağlum Salih ağa, Can'ı bilirsin, beni bilirsin fazla söze hacet yoktur sizde uygun görürseniz Allah'ın emri  Peygamberin kavliyle kızınıza oğlum Can için talibim..."

CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)Where stories live. Discover now