1.Bölüm

23.5K 1K 1.2K
                                    

*Başladığınız tarihi yazar mısınız?*

*Bu kitap artık hayatta olmayan kuşum Deniz'e ithaf edilmiştir. 💙*

-Günümüz-
Ağacın yanına oturup ayaklarımı ileriye doğru uzattım. Beyaz hastane önlüğüm kirlenecekti ama umrumda bile değildi. Mevsim sonbahardı. Otururken altımda çatırdayan sarı-turuncu yaprakları hissetmiştim. Karşımdaki soluk gri renkli binaya tiksintiyle baktım. Son beş yıldır burada kalıyordum.

Her şey altı yıl önce arkadaşım sandığım kıza hayvanlarla konuşabildiğimi anlatmamla başlamıştı. Müdüre hanıma söyleyeceği nereden aklıma gelebilirdi ki? İlerleyen günlerde yetimhaneye gelen doktorlar,bitmek bilmeyen konuşmalar,muayeneler... Uzun bir uğraştan sonra şizofreni hastalığına yakalandığıma karar verilmişti. Sonra da zorla bu hastaneye kapatılmıştım.

Burada kalırken bile hayvan dostlarım beni yalnız bırakmamıştı. Beyaz güvercin ölmüş olsa da çocukları geliyordu ziyaretime her gün. Bir de güzel bir kedi geliyordu her gün bahçeye. Sahi,neredeydi şimdi? Bu saate kadar gelmiş olmalıydı. Yoksa o da mı ölmüştü? Bu ihtimali düşününce yüzümü buruşturdum. Çok geçmeden ağacın arkasından kedinin tekir başı göründü. Onu görünce gülümseyip yanıma çağırdım. Kedi gelip tam yanıma oturdu. Otururken kuyruğunu bacağıma uzatmayı da unutmamıştı yine.
"İyi ki geldin güzel kedicik. Çok canım sıkılıyordu benim de," dedim bıkkın çıkmasına alıştığım ses tonumla. Kedi bana baktı.
"Güvercinden haber getirdim sana. Bu gece kartallarla birlikte seni buradan kaçıracaklar. Hazır ol."
Elimde olmadan güldüm.
"Beş yıldır sayısını unuttuğum kez kaçmaya çalıştım buradan. Hepsini de elime yüzüme bulaştırdım. Biri kameradan nasıl kaçtığımı izlerse sırrımız ortaya çıkar. Ayrıca kartallar beni nasıl uçurabilir ki? Bebek miyim ben?"
Kedi gözlerini kısıp bana baktı.
"Her zamanki gibi bizi çok hafife alıyorsun Derin. O kadarını düşünebiliyoruz. Birden fazla kartal gelecek. Merak etme,seni kaldırabilirler hep birlikte. Yapman gereken tek şey kameraları bozmak. Gerisini bize bırak. Bu gece kurtulacaksın bu yerden."
Sevinçten sarılıverdim yumuşak tüylerine.
"Yine mi şu kedi? Derin yine onun konuştuğunu mu söyleyeceksin bana?"
Beş yıldır bakımımı üstlenen kadına sinirle baktım. Ondan tek kelimeyle nefret ediyordum. Kadın kediyi kuyruğundan çekince ayağa kalkıp kadını ittim. Bana işaret parmağını uyaran bir ifadeyle salladı.
"Pire bulaşacak sana bir gün. Sonra da herkese yayılacak. Hastalarla uğraşmak ne demek bilir misin sen?"
Kedi konuşmaya başladı bunun üzerine.
"Bu kadın asıl hasta olmalı. Bende pire yok bir kere. Köpek miyim ben? Aşk olsun."
Gülmeye başladım. Hatta kahkaha attım. Kadın kollarını göğsünde birleştirdi.
"Hemen odana çıkıyorsun küçük hanım. İlaçlarını alıp uyu biraz. Şu kediyle de konuştuğunu görmeyeyim bir daha. Hayvanlar ko-nu-şa-maz. Bunu anla artık."
İçimi öfkeyle çekip kapıya doğru yürümeye başladım. Belli etmeden arkama baktığımda kedinin son hızla kadından kaçtığını görmüştüm.

Odamdan nefret ediyordum. Gerçek bir akıl hastasıyla aynı odada kalıyorduk. Çoğu gece bana bir şey yapar diye uyuyamıyordum. Bir kez üzerime buz gibi suyu boca etmişti. Sonra da ıslak halime kahkahalarla gülüp dans etmişti. Nadiren konuşurdu benimle. Genelde duvara bakar gülerdi. Bazen de kapıya bakıp korkudan çığlık atardı. Şimdi ise çizdiği resme bakıp gülüyordu. Yanına gidip resme baktım. Siyah kalemle karalanmıştı sadece. Rastgele çizmişti işte.
"Ne resmi çizdin Lale?"
Bana bakıp eliyle sus işareti yaptı. Sonra resmi gösterdi.
"Ayşe ile Mehmet kavga ediyorlar. Dinlemek çok komik. Sen de dinlesene."
Boğazımda oluşan yumruyu dağıtmak için yutkundum ama daha da büyüdü. Lale'yi resmiyle başbaşa bırakıp yatağıma uzandım. Pencereden bahçeye bakmaya başladım. Biri iç çamaşırlarıyla dolaşıyordu. Hasta bakıcı geldi. Yerlerde sürüklenen adamı zorla kaldırıp iğne yaptılar ve büyük ihtimalle odasına taşıdılar. Her gün buna benzer manzaraları görmeye alışmıştım. Artık tuhaf gelmiyordu. Sadece üzülüyordum hallerine hâlâ.

Kıvılcımların DansıWhere stories live. Discover now