23.Bölüm

5.2K 403 103
                                    

Kolyeyi elime alıp dışarı çıktım. Artık uyumam imkansızdı. Sinirim bozulmuştu bir kere. Herkes uyuyordu. Yatağımın yanına gidip örtünün altına, yastığımın altına, çarşafların içine baktım. Eğilip yatağın altına baktım. Kolyenin içindekiler hiçbir yerde yoktu. Kim aldıysa yok etmiş olmalıydı. Gözlerim etrafı tararken Öykü'nün yatakhaneye yerleştirdiği bitki geldi aklıma. Bitki sanki süsmüş gibi masanın üzerine konmuştu. Küçük yapraklarından birine dokununca konuşmalar zihnime doldu.

"İzin gününü dört gözle bekliyorum. Çok sıkıldım bahçeyle okul arasında mekik dokumaktan."
Konuşan Denizdi.
"Ben yeni geldim ama sıkıldım bile. İzin gününde nereye gidiyorsunuz?"
Sıla'nın sesiydi.
"Sahile iniyoruz genelde. Akşama kadar dönmüyoruz. Sen de bizim grupla gelirsin."
Ayak sesleri. Deniz gidiyor olmalıydı. Kağıt katlama sesi. Yazı yazma sesi.

Elimi yapraktan çektim. Sıla veya Deniz bir şeyler yazmıştı. Sonradan gelen biri de olabilirdi ama. Bitkiyi bırakıp etrafa bakınmaya başladım. Tahmin ettiğim gibi biri masada mektup yazmıştı. Bir miktar mürekkep bulaşmıştı masanın kenarına. Yere bakınca buruşturulmuş bir kağıt buldum. Hemen elime alıp okumaya başladım. Üzerine su dökülmüştü. Mürekkepler kenarına taşmıştı. Ortalarını okumaya çalıştım. Bir süredir haber veremedim. Yeni güç öğrenemedim tarzında şeyler yazıyordu. Casusun yazdığı ortadaydı. Deniz değildi çünkü bizimle birlikte hareket ediyordu. Yine de şüpheleniyordum. Dışarı çıkmayı dört gözle bekliyorum demişti. Belki de haber götürmek için bekliyordu. Beni uçurarak etrafta dolanan vampirlere yerimizi göstermişti belki de. Mektubu cebime koydum. Uygun vakitte kimin yazısı olduğuna bakacaktım.

Diğerleri uyanana kadar uyumamakta direndim. Eylem uyanınca yanıma geldi.
"Biri kolyemin içindekileri almış. Ayrıca yerde casusun mektubunu buldum."
Cebimden mektubu çıkarıp ona verdim. Hızla okuyup bana baktı.
"Bilerek çirkin yazılmış. Yazıları karşılaştırsan bile bulamayabilirsin."
Sinirimden güldüm.
"Bilerek öyle yazmıştır. Sıla ve Deniz konuşuyordu. Bence Deniz..."
Sözümü kesti.
"Deniz ilk arkadaşım. Böyle bir şey yapacağına ölür daha iyi. Buraya geldiğinde kanatları kesikti. Sana da anlatmıştır. Defne Hanım onu bulduğunda işkence edildiğini anlamış. Mavi gözlü adamın işi olduğunu düşünüyoruz. Sence bunu yapar mı?"
Başımı önüme eğdim. Yapmazdı. Nasıl ondan şüphelenmiştim?

Kahvaltı masasında otururken Deniz'e baktım. Bana gülümseyip el salladı. O an içim acıdı. Nasıl ondan şüphelenebilmiştim? Buraya geldiğimden beri bana en yakın davrananlardan biriydi o. Yanıma oturan Berk'e döndüm.
"Bugün izin günü değil mi?" Dediğimde başını salladı. Yudumunu yuttu.
"Karanlık olana kadar gezeriz."
Başımı iki yana salladım.
"Ben gelemem. Korkuyorum. Öldürecekler beni. Eminim artık. Burada kalmam en güvenlisi."
Çatalını bırakıp bana döndü.
"Burada tek başınayken gelirseler ne olacak? Kim kurtaracak seni? Benim ve diğerlerinin yanında olacaksın. Biz koruruz seni."
Güldüm. Birkaç kişi bana baktı.
"Mavi gözlü adam beni sıkıştırdığında ne yapabildin? Seni yere serdi. Eylül olmasaydı kurtulamayacaktık," dediğimde bileğimi sertçe tuttu. Canım yanıyordu ama yine de ona gözümü bile kırpmadan baktım.
"Ben senin yanına geldim! Ölümü göze alarak hem de! Yere yatırdı diyemezsin bana!"
Hışımla kalkıp kolumu elinden çektim. Arkama döndüğüm gibi yukarı çıktım. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Yatakhanenin kapısında Sarp'la çarpıştık. Çarpmanın şiddetiyle düşmek üzereyken son anda tuttu beni.
"Neyin var böyle Derin? Berbat görünüyorsun."
Yüzüm tam yüzünün karşısındaydı. Hâlâ öfkeyle nefes alıp veriyordum. Çırpınıp kollarından kurtuldum.
"Seni ilgilendirmez. Benimle konuşmanı istemediğimi söylemiştim."
Yatakhaneye girerken arkamdan elimde değil dediğini duydum. Yatağıma oturup derin bir nefes aldım. Berk sağlam bir özür dileyene kadar onunla konuşmayacaktım. Hatta bugün kızlarla dolaşacaktım. Herkesin önünde bana bağıramazdı.

Kıvılcımların DansıWhere stories live. Discover now