18.Bölüm

5.8K 427 79
                                    

Sılayla birlikte içeri girdik. Benim kartımı iki kere göstermiştim. Sıla iyi birine benziyordu. Bütün hikayeyi bildiğine göre vampirlerden kaçarken bu hale gelmişti. Büyük odaya girince onu saran kolumdan kurtuldu.
"Ne güzelmiş burası," dedi hayranlık dolu sesiyle. Ona döndüm.
"Burada bekle beni. Sakın bir yere gitme. Ben Defne Hanımla konuşacağım."
Başını salladı. Ben de Defne Hanımın odasına girdim. Pencereden dışarı bakıyordu. Boğazımı temizleyince bana döndü.
"Az önce yaralı, özel güçlü birini buldum. Mavi gözlü adam ve vampirler peşindeymiş. Kolu kanıyordu. Ben de buraya getirdim. Dışarda sizi bekliyor."
Gülümsedi.
"Gidip konuşalım o zaman."
Sıla endişeli gözlerle Defne Hanıma bakıyordu. Defne Hanım koluna baktı.
"Vampir mi yaptı bunu? Ne zamandır peşindeler?" Dedi kuşku dolu bir tonda. Sıla derin bir nefes aldı.
"Bir ay kadar. Mavi gözlü bir adam yanıma gelip ordusuna katılmamı istedi. Yanında özel güçlüler de kalıyormuş. Kaçmaya çalıştım. Bir iki defa başardım da ama dün gece sabaha karşı vampirlerle geldi. Evimi basıp beni kaçırdılar. Yerlerde sürüklediler. Çok korkunçtu."
Gidip ona sarıldım. Anlatmaya devam etti.
"Buraya yakın bir sokakta bayılma numarası yaptım. Kolum sızlıyordu. Beni kucaklayıp kaçıracaklarken sesler duyup kaçtılar. Gücüm yettiğince yürüdüm. Derin sesimi duymuş olmalı. Beni bulup getirdi."
Defne Hanıma baktım. Gözleri sevgiyle doluydu.
"Sana mavi ışık verdiler mi?" Dediğinde Sıla başını iki yana salladı.
"Fırsatları olmadı efendim."
Defne Hanım elini Sıla'nın omzuna koydu.
"Okula hoşgeldin. Kaç yaşındasın? Gücün ne?"
"On yedi yaşındayım. Elimden sis çıkarabiliyorum ama ne işe yaradığını bilmiyorum."
Defne Hanım başıyla onayladı. Sıla ile birlikte yatakhaneye çıktık. Boş bir ranzanın üstünde yatacaktı. Benimkine yakındı. Kızlar ders için hazırlanıyorlardı. Onlara döndüm.
"Sıla aramıza yeni katıldı. Vampir saldırısına uğramış."
Hepsiyle tek tek tanıştı. Onlar da Sıla'yı sevmişlerdi. Eylem'in gücünü duyduğunda gözleri kocaman açıldı. Sedef ve Eylül de yanımızdaydı. Eylem onu da zamanda yolculukta yanımızda götürme sözü verdi. Ders olmadığı bir gün gidecektik. Diğerleri aşağıya inince başbaşa kaldık. Çantama ders kitaplarını dolduruyordum.
"Senin gücün ne?" Dediğinde ona döndüm.
"Hayvanlarla konuşabiliyorum."
Nedense herkesin gücünü kontrol edebildiğimi söylemek istememiştim. Büyük bir güçtü ne de olsa. Sıla gülümsedi.
"Güzel güçmüş. Ben de derse gelecek miyim?"
"Sanırım. Artık okula gidemeyeceksin. Defne Hanımla konuşup uygun bir derse girersin."

Sınıfa girip Berk'in yanına oturdum. Elinde bir kolye vardı. Kolyenin ucunda da kelebek figürü. Çok hoş görünüyordu. Berk bana bakınca bakışlarımı kaçırdım.
"Tabi ki sana aldım. Hatırası olan bir şey değil," dedi gülerek.
"Sen ne ara aldın? Hep birlikteydik."
Kolyeyi boynuma takması için saçlarımı yukarı kaldırdım.
"Sen yemek almamı beklerken. Tam yanında takı satan dükkan var. Sen o sırada etrafına bakınmakla meşguldün."
Güldüm. O sırada sınıfa giren Sarp bizi alaycı bakışlarla süzdü. Ağzını açmak üzereyken sert bakışlarla karşılık verdim. Gözlerini devirip diğer tarafa geçti. Bir tek bakması bile sinirlerimi bozmaya yetiyordu. Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Öğretmen girdiği için Berk'e teşekkür ederim tarzı kısa cümleler kurabilmiştim.

Yazmadığımız zamanlarda elim hep kolyemdeydi. Bu zamana dek aldığım ilk hediye olduğu için miydi, yoksa onu Berk aldığı için miydi bilmiyordum ama çok sevmiştim onu. Ders bitince kitapları çantama koyarken Sarp'ın sesini duydum.
"Bir katile de ne çok yakışmış kelebek kolye almak. Kelebek kadar ömrün var demiş sanki. Seni her an öldürebilirim."
Duydu mu diye Berk'e baktım. Yüzü sertleşmiş gibiydi. Sonra beni şaşırtan bir şey yaptı. Duymamış gibi gülüp ayağa kalktı. İkimiz de kapıya yöneldik. Sarp yanımızdan geçerken Berk'e omuz atmaya yeltendi ama çevik davrandığım için bana omuz atmış oldu.
"Seni daha kaç kez uyaracağım? Bizden uzak dur! Seninle muhattap olmuyoruz farkındaysan! Ergenler gibi omuz atmak ne ya?" Diye bağırınca gözlerime baktı.
"Amacım seni korumak. Gerçekleri görmüyorsun," dedi hüzünlü bir sesle. Sinirden ağzımdan bir kahkaha kaçtı.
"Senin ne kadar ara bozucu olduğunu çok iyi görüyorum ama! Bu son konuşmamdı Sarp. Koruma beni, anladın mı?"
Ne dediğini bile dinlemeden sınıftan çıktık. Bir daha moralimizi bozmasına izin vermeyecektim. Aklıma buraya ilk geldiğimde bana nasıl yakın davrandığı geldi. Aynı şeyi Sıla'ya da yapmasına izin veremezdim. Bu konu hakkında onunla konuşmalıydım. Yukarı çıkarken birinin merdivenlerde duvara yapışmış birini gözetlediğini gördüm. Kim olduğu mavi saçlarından belliydi. Yavaşça yaklaşıp elimi omzuna koydum. Beni fark edince yanına çekti.
"Sarp yeni gelen kızla konuşuyor. Eskiden beri tanışıyor gibiler," dedi fısıldayarak. Korktuğum başıma gelmiş miydi yoksa? Konuşmalarını duymak için can atıyordum ama yeterince yakın değildik. Öne doğru atıldığımda Melisa kolumu tuttu ama gidelim diye işaret ettim. Birlikte yanlarına doğru yürümeye başladık. Sarp'ın arkası bize dönüktü. Sıla bizi fark edince gülümsedi.
"Derin! Ben de seni arıyordum. Sarp'la tanıştık."
Melisa Sarp'ın yanına gidip koluna girdi. Sarp kolunu rahatsız olduğunu belli ede ede geri çekti. Sıla'nın yanına geçip Sarp yokmuş gibi konuşmaya başladım.
"Yeni gelenlere karşı zaafı var. Dikkatli olmalısın. Yakında sana aşık olduğunu söyleyebilir. Sevdiği bir numaradır."

Kıvılcımların DansıWhere stories live. Discover now