34.Bölüm

4.2K 352 26
                                    

Kaybetmenin acısını iliklerime kadar hissediyordum. Bugüne kadar çok şey kaybetmiştim. Doğduğum gün ailemi kaybetmiştim. Yetimhanede içten içe sevdiğim insanları kaybetmiştim. Hastanedeyken doktorların sağlıklı olduğuma dair inancını kaybetmiştim. En sevdiğim arkadaşlarımdan biri olan Rüya'yı kaybetmiştim. Hiç tanıyamadan kardeşimi kaybetmiştim. Şimdi ise Berk'i kaybetmiştim. En çok acıtan da buydu.

Berk'i kucaklayan ikizlerin arkasından yürüyordum. Güneş doğmuştu. Hem gerçek anlamda hem de mecazi anlamda. Mavi gözlü adam, yanındaki vampirler ve Sarp ölmüşlerdi. Annemin ve babamın vampirleri yaktığını görmüştüm. Mavi gözlü adam ve Sarp ise dokundukları anda toza dönüşmüşlerdi. Bütün güçleri bir anda kullanmam büyük bir enerji çıkarmıştı ortaya. Bunu zaten tahmin edebiliyordum. Keşke Berk te sağlam olsaydı da bunu birlikte kutlasaydık diye düşünüp içimi çektim. Berk'in durumu Rüya'dan daha kötüydü, bunu hissedebiliyordum. Tek umudum cadıydı. Gerçi daha Rüya bile uyanmamıştı. Okula gelince kapı açıldı. İçeride bir silüet vardı. Gri eşofman üstü vardı başında. Kapüşonunu arkaya bırakınca kızıl saçları omuzlarına döküldü. Rüya uyanmıştı! Yanına koşup sarıldım.
"Rüya! Uyanmışsın. İyi misin?" Dediğimde gülümsedi.
"İyiyim. Uyanalı bayağı oldu. Geceydi. Nerede olduğumu anlayamadım bir süre ama sonra her şey zihnime doldu. Senin başucumda oturup konuştuğunu duydum Derin. Bu yaşadıkların bir hiç uğruna olmayacak dedin. Hepsini duyuyordum. Ağlayanlar vardı. Sadece gözümü açacak gücüm yoktu."
Başımı salladığımda gözlerim doldu. Rüya arkaya bakınca yüzü düştü.
"Berk mi o? Derin çok üzüldüm. Yukarı taşısınlar," diyip beni kenara çekti. Berk'in beyazlamaya başlamış vücudu gözümün önünden geçerken orada ölmek istedim.

Artık vampir tehlikesi kalmadığı için ateşi izleme odasında kalmak zorunda değildik. Bu yüzden Berk'i revire götürdüler. Yatağının ucuna oturdum ve yalnızca yüzüne odaklandım. Bir zamanlar canlılıkla parlayan yüzü şimdi ölü gibi bembeyazdı. Sağ ve sol omzuma ellerini koyan Eylem'le Deniz'e baktım. Üçümüzün de bakışları buğuluydu. Annem ve babamın da merakla Berk'e baktıklarını gördüm.
"Sarp ölmüş. Ben çok üzgünüm Derin. Her şey için. Onun ajan olduğunu öğrendiğim gün sana kızdığım için, mavi ışığın etkisiyle seni yaraladığım için. Gerçekten çok üzgünüm," diyen Melisa'ya kaydı bakışlarım. Ağlıyordu. Gözyaşları sahte değildi. Ayağa kalkıp ona sarıldım. Bir süre daha ağlamaya devam etti. Sonra benden ayrılıp gözlerini sildi. Gülümsüyordu.
"Bu sabah uyandığımda bir şey fark ettim. Kalbimdeki kötülük gitmişti. Sanki bir ağırlık vardı kalbimde ve sabah hiçbir şey yoktu. Mavi gözlü adam yok olunca büyülerinin de etkisi yok olmuş olmalı." Bakışları Berk'e kaydığında hıçkırdı.
"Eğer Berk uyanırsa o da mavi ışıktan arınmış olacak. Uyanırsa o çok özlediği eski hali gibi olacak."
Hıçkırığımı bastırmak için elimle ağzımı kapattım.
"Eğer uyanabilirse," diyebildim sadece.

Cadı gelince umutla ona baktım. Rüya'nın başucunda okuduğu kitabı getirmişti. Oturduğum yerde biraz kayıp ona yer açtım. Berk'in yüzüne bakıp kaşlarını çattı. Gözlerindeki ifadeyi görünce ağlamaya başladım. Ölmüş birine bakar gibi bakıyordu. Bakışları kitaba kaydı. Elimin tersiyle gözlerimi silmeye çalıştım.
"O da Rüya gibi ölümle yaşam arasına sıkışmış değil mi?" Başını kaldırmadı. Boğazımı temizledim.
"O da uyanacak değil mi? Cadı?" Nefesimi dışarı verdim.
"Miray ne olur bir şey söyle. Birkaç kelime sadece," dedim hıçkırıklarımın arasında. Başını kaldırıp bana baktığında ağlamış olduğunu gördüm. Kulaklarıma gelen seslerden odadakilerin de ağladığını fark ettim. Benim bakışlarım cadıdaydı. Gözlerine kilitlenmiştim. Konuşmadan önce derin bir nefes aldı.
"Vücudu Rüya gibi mavi değil. Ölümle yaşam arasına sıkışmış diyemem bu yüzden," dediğinde gülümsedim.
"O zaman yaşıyor. Sadece büyünün etkisinde," dedim neşeli sayılabilecek bir tonda. Odadakilere baktım. Gülümsemeye çalışıyorlardı. Yataktan kalktım.
"Uyanır birazdan. Uyandığında..."
Cadı karşıma geçip elini omzuma koydu.
"Uyanmayacak Derin. O anda ölmüş. Ciğerlerine duman dolunca nefesi kesilmiş. Yapabileceğim hiçbir şey yok. Kimsenin yok."
Ölmüş. O anda ölmüş. Uyanmayacak. Berk artık yok. Öldü. Kıpırdamadan dururken aklımdan bunlar geçiyordu. Birinin gelip bana sarıldığını hissettim. Kulağıma geçecek diye fısıldıyordu. Onu itip bağırmaya, kendimi oradan oraya atmaya başladım. Ne yaptığımın farkında değildim ama ne hissettiğimi biliyordum. Hayatımda hiç hissetmediğim kadar büyük bir acı. Çığlıklarımın arasında kolumda bir acı hissettim ve her yer karardı.

Kıvılcımların DansıWhere stories live. Discover now