30.Bölüm

4.9K 365 11
                                    

Sıla benim kardeşimdi. Beni öldürmeye çalışmıştı. Onun yüzünden mavi gözlü adamın eline düşmüştüm. Kabuslarım gerçek olmuştu. Kaçarken tanıştığım en iyi kişi olan perinin ölümüne neden olmuştu. Beyaz güvercini bile o haber vermiş olabilirdi. Yerime geçen vampirin arkadaşıydı. Birlikte sevdiğim kişilere kötü davranmışlardı. Mavi gözlü adama benim aralarında en güçlü olduğumu söylemişti. Bütün bunları yapan benim kardeşimdi. Anneme ve babama baktım. Annem yüzüne gelen saçını geri attı.
"Kızım ölmemiş. Doktorları bile satın almışlar. Ne kadar üzülmüştüm o gün," dediğinde ona sarıldım. Ben de zor kabullenecek biriydim ama Sıla bambaşkaydı. Doğduğu günden beri ailesinden ayrıydı. Kötü biri olarak yetiştirilmişti. Bunu nasıl değiştirecektik? Babam nefesini dışarı verdi.
"On yedi yıldır bunu saklıyorlarmış. Sıla'nın haberi var mı acaba?"
Başımı iki yana salladım.
"Sanmıyorum. Bir gün onu mektup yazarken görmüştüm. Ailem telefondan anlamaz diye yalan söylemişti. Muhtemelen uydurma bir aile yaratmışlar. Belki de mavi gözlü adamı babası biliyordur."
Annem ağlıyordu.
"Nasıl anlayamadım? Nasıl tanıyamadım onu?" Diye feryat ederken saate baktım. Geç olmuştu. Yukardakiler uyuyamıyor olabilirdi. Ayrıca kötü hissediyordum.
"Geç oldu. Yarın konuşuruz. Ben yukarı çıkıyorum," dediğimde kahin de başıyla beni onayladı. Merdivenlerden çıkarken babamın annemi odaya götürdüğünü gördüm. Yatakhanenin kapısına varınca kahine döndüm.
"Sıla burada kalırken bu gerçeği göremedin mi?"
Gözlerime baktı.
"Geçmişine ya da geleceğine bakamıyordum. Kendisini kapatmıştı. Nasıl yaptı bilmiyorum."
Başımı salladım. İçeri girdiğimizde herkes uyuyordu. Yatağa yatınca bayağı bir uyuyamadım. Öğrendiğim gerçek çok ağır gelmişti.

Merakla bana bakan kızlar ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyorlardı.
"Kahin öyle bir şey söyledi ki hâlâ etkisindeyim. Dün gece yatağa yattığımda uyuyamadım bayağı."
Eylem sabırsızca elini salladı.
"Birazdan meraktan öleceğiz," dediğinde güldüm.
"Tamam, söylüyorum. Sıla kardeşimmiş. Öz kardeşim."
Hepsi şoka girmiş gibi bana bakıyorlardı.
"Bu nasıl bir şey?" dedi Rüya kısık bir sesle.
"Ben de şok oldum. Üstelik beni öldürmek istedi. Düşünebiliyor musunuz? Bana en çok zarar veren kişi kardeşimmiş."
Deniz elimi tutunca gülümsedim.
"Sizi bilmiyor. Öğrenince pişman olacaktır," dediğinde diğerleri de başlarını salladılar. Ben de öyle umuyordum ama hiç umudum yoktu.

Kahvaltıdan sonra ani bir kararla derse gittik. Annem ve babam saldırı olmadığı için eski düzenimize dönmeye karar verdiler. Bana da vazgeçmişler gibi geliyordu aslında. Ben döneli çok olmuştu. Hemen saldırırlar diye düşünüyordum ama günler geçmişti. Sınıfa girince her zamanki yerimize geçtim. Kaçırıldığım yerde hep Berk'in yanıma oturduğunu hayal etmiştim. Gelip yanıma oturduğunda bir kez daha içim mutlulukla doldu. Dersi ilgiyle dinledim. Artık Sarp gelip bizi sinir edemeyecekti. Bunun rahatlığı mükemmel hissettiriyordu. Ders bitince Berk'le bahçeye çıktık. Ona Sıla konusunu anlatmalıydım. Banklardan birine oturduk.
"Hiç sahip olamadığım kardeşimi buldum," dedim hüzünlü bir sesle. Bana döndü hemen.
"Nasıl? Bir kardeşin mi varmış?"
Başımı salladım.
"Yakından tanıdığımız biri," dedim muzipçe gülerek. Kaşlarını çattı.
"Yoksa Sarp mı?" Dediğimde güldüm.
"O zaman ne yapardım bilmem. O değil ama ona yakın biri."
"Yoksa Melisa mı?"
Nefesimi dışarı verdim.
"Sıla. Kardeşim Sıla."
Gökyüzüne baktı. Üzülmüştü.
"Sen de geçmişinden kaçamadın," dediğinde boğazıma bir yumru yerleşti ve uzun süre gitmedi.

Yatağımın yanındaki yatağa baktım. Başucumdaki lambayı açtığım için tam görünmüyordu. Kaç gece yanyana yatmıştık kardeşimle. Korktuğunu söylediği gece birlikte uyumuştuk. Ona o kadar yakınken bir o kadar da uzaktım. Bakışlarım yataktan pencereye kaydı. Sanki hemen beyaz güvercin gelip cama vuracaktı. Onu o kadar özlemiştim ki. Şimdi beş dakikalığına gelse uçuşunu izlesem başka bir şey istemezdim. Uzun süre siyah gökyüzüne baktım. Merdiven tarafından konuşma sesleri geliyordu. Akşam yemeği saati geldi demekti bu. Yataktan kalkıp yürümeye başladığım an ayağıma bir şey takıldı. Yerde eski bir defter vardı. Elime alıp inceledim. Sayfaları sararmıştı ve yer yer yırtılmıştı. İlk sayfasını açıp okumaya başladım.

'Aslında buradakileri sevdim. Eylem'le zamanda yolculuk yaptık. O kadar güzeldi ki. Çok merak ettiğim Kleopatra'nın dönemine gittik. Derin de geldi. Kleopatra'yı karşımda gördüğüm anı asla unutamam. Rüya gibi bir deneyimdi. Beni o kadar benimsediler ki bir casus olduğumu öğrendikleri an yıkılacaklar. Ben kötü biri olarak yetiştirildim. Bu duruma sevinmem gerek aslında ama üzülüyorum. Çocukluğumdan beri verdikleri mavi ışık kalbimdeki iyilik duygusunu tam olarak yok edemedi. Kızları seviyorum. Öyle anlar geliyor ki hepsini öldürmek istiyorum ama yine de seviyorum onları. Keşke her an sevebilsem.'

Sıla'nın günlüğü gibi bir şeydi. Yazdıkları kalbime dokunmuştu. Yine de bana yaptıklarını affedemezdim. Eğer peri gelmeseydi... Bu düşünceyle kafamda görüntüler oluştu. Ölüm haberimle yıkılan kızlar, anne ve babamın bana gerçeği söylemedikleri için duydukları vicdan azabı, Berk'in yıkılışı... Sıla'yı öyle kolay affedemezdim.

Akşam yemeği bitince kapıdan bahçeye baktım. Beyaz güvercini gömdüğüm yerde gri bir kuş vardı. Arkama baktım biri bakıyor mu diye. Kimse ilgilenmiyordu. Bahçeye çıkıp kapıyı arkamdan çektim. Hızlı adımlarla kuşun yanına gittim. Beni fark edince geriye doğru kaçtı.
"Sana zarar vermem," dedim yumuşak bir sesle. Rahatlayıp yanıma kadar geldi.
"Beyaz güvercin arkadaşımdı. Sen onu gömerken yukarda uçuyordum. Gördüm sizi. Gelip burada onunla konuşmak istedim. Neden öldü?"
Yutkundum.
"Vurulmuş. Son kalan gücüyle yanıma geldi. Ben de onu kaldığım yerin bahçesine gömdüm. Burada olması içimi ısıtıyor."
Gri güvercin mezara baktı.
"Ben biliyorum aslında. Vampirler vurdu onu kesin. İzliyorlardı zaten. En sonunda vurdular onu. Vampirler hep buralarda," dediğinde kaşlarımı çattım.
"Yakınlarda da buralarda dolaşıyorlar mıydı?"
"Gruplar halinde dolaşıyorlar. Kağıtlara notlar alıyorlar. Bu sokağın başındaydılar."
Tahmin ettiğim gibi dış görünüşü değiştirmek hiçbir işe yaramamıştı. Sarp çok uzun süre kaldığı için alacağımız bütün tedbirleri biliyordur zaten diye düşündüm. Gri güvercini avucuma aldım.
"Çok fazla uçma buralarda. Seni de öldürmesinler. Onları görünce de hemen başka yere git, tamam mı?"
"Tamam."
Güvercin uçup gitti. Ben de içeri girdim. Çok fazla bahçede kalmam tehlikeliydi.

Gece vampirlerin sokakta dolaştığını anneme söyledim. Uzun bir toplantının sonunda cadı okulu korumaya yardımcı olacak bir iksir hazırladı. Herkese tek tek kabuslardan koruyacak kolye yaptı. Diğerleri gülümsemeye çalışıyorlardı ama içten içe huzursuz olduklarını anlayabiliyordum. Öykü ile birlikte uyumadan önce okulun duvarlarını saran sarmaşıklar yaptık. Vampirlerin ve mavi gözlü adamın gücünün ne kadar olduğunu tam olarak bilmiyorduk. Belki de tek el hareketleriyle bütün bu koruma alanlarını yok edebilirlerdi. Bilmiyorduk. Aynı sarmaşıklardan pencerelere de yerleştirdik. Yatakları ortaya pencerelerden uzak yerlere taşıdık. Erkekler nöbet tutmak istediler ama yarın saldırı olursa onları uykusuzluktan kaybetmek istemiyorduk. İşimiz bittiğinde yorgunluktan yatağa uzandığım gibi uyuyakalmıştım.

Rüyamda daha önce gitmediğim bir sahildeydim. Güneş yüzüme vurunca gülümsedim. Annem ve babam ellerinde dondurmalarla geldiler.
"Teşekkür ederim," diye mırıldandım. Gerçek bir aile gibiydik. Onların yanında büyümüşüm gibi hissediyordum. Yanyana yürürken gülüşüyorduk. Sonra yanımıza Sıla da geldi. Boynuma kollarını doladı. Babam elindeki diğer dondurmayı Sıla'ya verdi. Sıla pembe askılı bir üstlükle beyaz şort giymişti. Okuldaki masum kız haline benziyordu. Diğer vampir gibi tarzı ona hiç yakışmıyordu zaten.
"Derin iyi ki ablam sensin," dediğinde gülümsedim. Annem aramıza girip ikimize de sarıldı.
"Eve çok geç kalmayalım. Akşam yemeği için sürpriz var."
Eve, evimize... Dördümüzün kaldığı bir ev. İçinde özgürce dolaşabildiğimiz bir ev. Odalarımızın olduğu bir ev. İstediğimiz zaman dışarı çıkabildiğimiz bir hayat.
Bu düşüncelerle gülümsedim. Kumsala vardığımızda havluların üzerine oturduk. Denize giren insanlar birbirlerine su atıyordu. Sıla'nın kolu omzumdaydı. Başımı omzuna yasladım. İnsanın kardeşinin olması ne güzel duyguydu.
Birden her yer şiddetle sarsılmaya başladı. Cam kırılma sesi duyuldu. Rüyadaki tüm renkler kayboldu ve rüya karanlığa gömüldü.

Uykuyla uyanıklık arasında cam kırılma sesi duymaya devam ediyordum. İyice sesler artınca gözlerimi açtım. Başucumdaki lambayı yakınca yerlerdeki cam kırıklarını gördüm.
"Uyanın! Saldırı var!" Diye bağırmamla birlikte uyuyan herkes uyandı. Kapı kırılır gibi açılınca oraya döndüm. Annem soluk soluğa kapıdaydı.
"Vampirler saldırıyor! Herkes ateşi izleme odasına gitsin!" Diye bağırdı. Sesi güçlü çıkıyordu ama korku tonunu da yakalamıştım. Açıkçası ben de çok korkuyordum.

Kıvılcımların DansıWhere stories live. Discover now