21. Bölüm

1K 99 18
                                    


Gerçeği ararsanız ben pek konuşmuyordum, ama onun anlattıklarını keyifle, zevkle dinliyordum. Pek konuşkandı. Önüme serdiği yeni düşünceleri, yeni tabloları ben de sevinçle benimsiyor, önümde açtığı yepyeni ufuklarda onu yürekten izliyordum. Davranışlarındaki rahatlık benim de çekingenliğimi gideriyordu. Ölçülü, kibar olduğu kadar candan olan o dostça açık sözlülüğü, açık yürekliliği beni ona bağlıyordu. Bazen, efendim değilmiş de akrabammış falan gibi geliyordu bana. Hâlâ buyurgan, sert tavırlıydı, ama ağırıma gitmiyordu bu benim. Bunun bir alışkanlıktan ibaret olduğunu biliyordum. Yaşantıma eklenen bu yenilik, bu değişiklik beni öyle sevindiriyor, öyle mutlu kılıyordu ki kendi yaşımda, kendi kafamda başka dostlar özlemekten vazgeçmiştim. Yaşam yeni doğmuş bir ayken dolunay olmaya başlamıştı sanki. Yaşantımdaki boşluklar dolmuştu. Sağlık durumum bile düzelmişti; daha toplamış, daha güçlenmiştim.

Ya Mr. Rochester'ı çirkin buluyor muydum? Hayır, sevgili okuyucum! Ona karşı duyduğum gönül borcumun, birlikte geçirdiğimiz birçok tatlı dakikaların sonucu olarak, şimdi onun yüzünü görmek en çok hoşlandığım bir şey oluvermişti. Onun bir odadaki varlığı şöminedeki ateşten daha çok can katıyordu canıma. Gene de kusurlarını unutmuş değildim; unutamazdım ki! Çok zaman gözümün önüne seriyordu bunları. Gururlu, alaycı, bencildi; her türlü düzeysiz davranışa karşı da pek acımasızdı. Kafamın derinlerindeki bir düşünceyle biliyordum ki bana karşı gösterdiği büyük yumuşaklık başkalarına gösterdiği haksız sertliklerle denge kuruyordu. Sonra, pek de huysuzdu, neden ileri geldiği anlaşılamayacak kadar huysuz. Kendisine yüksek sesle kitap okumam için beni çağırttığı zamanlar çok kez onu kitaplıkta başını kollarına yaslamış tek başına oturur bulurdum. Başını kaldırınca da suratını asmış, sanki uğursuz bir somurtuşla yüzünün kapkara kesilmiş olduğunu görürdüm. Yalnız, onun bu asık yüzünün, hoyratlığının, eskiden yaptığı serseriliklerin hepsinin zalim bir şanssızlıktan ileri geldiğine inanıyordum. (Eskiden diyorum çünkü şimdi durulup oturmuşa benziyordu.) Onun yaradılış bakımından daha iyi eğilimli, daha yüksek ruhlu, daha ince beğenili bir insan olduğuna, sonradan yaşam koşullarının, eğitim tarzının, alın yazısının onu kötü yollara ittiğine inanıyordum. Şu sırada biraz karışık, bozuk durumda bile olsa ruh mayasının çok üst düzeyde olduğuna inanıyordum. Onun bilmediği derdiyle ben de dertleniyordum; bu derde derman olabilmek için nice özverilere katlanabilirdim. Bunu açıkça söyleyebilirim.

Artık şamdanımı söndürüp yatağıma yatmıştım, ama uyuyamıyordum ki! Ağaçlı yolda durup da, yazgısının, ona, "Haddin varsa Thornfield'de mutlu ol!" deyişini anlatırken yüzünde belirmiş olan ifade gözlerimin önünden gitmiyordu bir türlü. Kendi kendime, "Neden mutlu olamayacakmış?" diyordum. "Onu bu evden soğutan nedir? Yakında gene ayrılacak mı buradan? Mrs. Fairfax onun her gelişinde on beş günden çok kalmadığını söylemişti. Bu kez iki aydır burada. Giderse evin ruhu söner, gerçekten. Düşün: Baharda, yazın, güzün o burada yok! Güzel havalar, güneş bile ne kadar sönük gelir kim bilir!"

Bu düşüncelerden sonra uykuya daldım mı, dalmadım mı, bilmiyorum. Yalnız, tam tepemdeymiş gibi gelen garip, ağlamaklı bir mırıltı üzerine, sıçrayarak uyandım. Mumu söndürdüğüme pişman olmuştum: İyice zifirî karanlık, iç karartıcı bir geceydi, benim de keyifsizliğim üzerimdeydi. Yatakta doğrulup oturarak kulak kabarttım: Ses kesilmişti! Yeniden uyumaya çalıştım, ama yüreğim kaygıyla atıyordu; rahatım kaçmıştı. Sofanın ta öbür ucundan saat sabahın ikisini vurdu. Tam o sırada oda kapısına dokunulur gibi oldu. Sanki dışarıdaki karanlık koridorda el yordamıyla ilerlemeye çalışan birinin parmakları kapıya sürünüp geçmişti.

"Kim o?" diye seslendim. Karşılık gelmedi. Korkudan buz kesildim.

Sonra birden aklıma geldi: "Kılavuz olabilirdi bu. Kimi kez mutfak kapısı açık kalınca köpek yukarı çıkar, sahibinin kapı eşiğine yatardı. Kaç sabah onun orada yattığını görmüştüm. Bu düşünceyle az çok yatışarak gene yattım. Sessizlik sinirleri sakinleştirir. Şimdi de bütün ev derin bir sessizliğe bürünmüş olduğu için, çok geçmeden gene uykum gelmeye başladı, ama o gece bana uyku nasip değilmiş. Tatlı bir düş tam kulağımın dibine kadar sokulmuşken, ilikleri donduran bir olayla ödü patlayarak kaçtı.

Jane EyreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin