48. Bölüm

707 88 8
                                    


İşler yoluna girinceye kadar Noel yaklaşmış, tatil başlamıştı. Morton köy okulunu tatil süresi için kapadım. Yalnız, bu ayrılışın benim yönümden kısır olmaması için elimden geleni yaptım. İnsanın talihi açılınca sanki eli de açılıyor. Kendi elimize geçenin bir bölümünü başkalarına vermek, aslında içimizden kabaran duygu bolluğuna dışarı akacak bir yol açmaktır.

Okulumdaki köylü kızların beni sevmeye başladıklarını çoktandır seziyor, bundan büyük tat alıyordum. Şimdi, ayrılık sırasında, bu sezişlerimde yanılmamış olduğumu anladım. Kızlar sevgilerini açıkça belirttiler. Onların temiz yüreklerinde gerçekten bir yerim olduğunu görünce duyduğum mutluluk çok derindi. Yeni öğretmenleri gelince de onları unutmayacağıma, hemen her hafta gidip onlara ders öğreteceğime söz verdim.

Şimdi sayıları altmışı bulan kızların dışarı çıkmasından sonra kapıyı kilitlemiştim ki St. John Rivers çıkageldi. Elimde anahtar, öğrencilerimin en iyilerinden olan beş-altı kızla konuşmaktaydım. İngiltere'nin hiçbir köyünde bu kızlardan daha bilgili, daha saygılı, daha benlik sahibi genç hanımlara rastlayamazdınız. Bununla çok şey belirtmek istiyorum; çünkü İngiliz köylüleri zaten Avrupa'nın en bilgili, en saygılı, en benlik sahibi köylüleridir. Bu anlattığım günlerden beri Fransız, Alman, İtalyan köylülerini gördüm. Bunların en iyileri bile, benim Mortonlu kızlarla ölçülünce bilgisiz, kaba, uyuşuk geldi bana.

Kızlar gittikten sonra St. John, "Bütün bir mevsim didinmenin karşılığını gördün mü dersin?" diye sordu. "Çevrendeki insanlara gerçek bir iyilikte bulunmuş olduğunu bilmek sana kıvanç vermiyor mu?"

"Elbet veriyor."

"Hem de ancak birkaç ay çalıştın! Bütün ömrünü insanlık hizmetine adasan değmez mi?"

"Değer değmesine, ama benim bu işi ömrümün sonuna kadar sürdürmem olacak iş değil ki!" dedim. "Başkalarının yeteneklerini yetiştirmekle yetinemem, kendi yeteneklerimin de sefasını sürmek isterim. Şimdilik niyetim bu. Bana bir süre için okuldan söz etme. Artık okulu kapadım, dört başı mamur bir tatil yapmak niyetindeyim."

St. John ciddileşerek, "Bu da nesi?" diye sordu. "Durup dururken bu ne heyecan? Ne yapacaksın?"

"Hareketli, çalışkan olacağım olabildiğim kadar. Önce işini görecek başka birini bulup Hannah'ya izin vermeni istiyorum."

"Hannah'yı istiyorsun demek?"

"Evet... Birlikte Kır Evi'ne gideceğiz. Diana'yla Mary bir haftaya kadar geliyorlar. Onların gelişi için hazırlık yapmak istiyorum."

"Anladım. Ben de senin bir geziye falan çıkacağını sanmıştım. Böylesi daha iyi. Hannah gelsin seninle."

"Öyleyse lütfen söyle, yarın hazır olsun. Şu okulun anahtarı. Evinin anahtarını da yarın veririm."

St. John anahtarı alarak, "Pek sevinçli olarak teslim ediyorsun bunu," dedi. "Bu şen şakrak halini anlayamıyorum; çünkü bıraktığın işin yerine hangi işle uğraşacağını bilemiyorum. Şimdi artık hayatta ne gibi bir amacın, nasıl bir tasarın, dileğin var?"

"Hayatta ilk amacım Kır Evi'ni tavan arasından bodrumuna kadar gıcır gıcır temizlemek. Bundan sonraki amacım cila, bez parçalarıyla işe girişerek her yanı ayna gibi parlatmak. Üçüncüsü de bütün masaları, sandalyeleri, koltukları geometrik bir düzene sokmak. Sonra her odanın şöminesinde gürül gürül ateşler yanmasını sağlamak üzere o kadar çok odun, kömür alacağım ki iflas edeceksin. Son olarak da, Diana ile Mary'nin gelişinden iki gün önce Hannah ile ben mutfağa gireceğiz. Öyle yumurtalar çırpacağız, kuşüzümleri ayıklayacağız, öyle çeşit çeşit baharları değirmende çekeceğiz, öyle Noel pastaları yapacağız ki. Kısacası öyle mutfak törenleri düzenleyeceğiz ki anlatsam senin gibi toy gafiller bunu anlayamaz! Sözün kısası, amacım önümüzdeki perşembeden önce her şeyi Diana ile Mary için hazır duruma getirmek, geldikleri zaman onları prensesler gibi karşılayıp ağırlamak."

Jane EyreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin