six

5.2K 369 99
                                    


(Y/N);

Gözüme gelen güneş ışığı ile gözlerimi aralamaya başlamışken üzerime zıplayan bir şeyle gözlerimi açtım ve acıyla inledim. Benim acı çekişimi komik bulan bu şey kıkır kıkır güldüğünde kaşlarımı çattım.

"Çekil üstümden..." sesim homurtu şeklinde çıkmıştı. "Baba, annem yine sabah huysuzluğu modunda!"

Baba? Anne? Bu konuşan ses neden çocuk sesine sahipti? Olayları idrak etmeye başladığımda kucağımda duran şeye baktım. Çikolata kahvesi bukleli saçları beyaz, küçük yüzünü çevrelemişti. Minik bir burnu vardı ve kehribar rengi gözleri. Bu güzel gözleri çevreleyen upuzun kirpikler ve kırmızı, minik dudaklar. Ufacık elini yanağıma koyduğunda gülümsemeden edemedim. O... çok güzeldi.

"Annenin huyudur tatlım, her sabah ne çektiğimi bilemezsin. Genelde yumruk yiyorum. Hala tek parça olduğun için şanslısın." Tanıdık ses kulağıma dolduğunda kucağımdaki güzel kız tekrar kıkırdamıştı. Sonra odaya o girdi. Her zamanki gibi büyüleyici gözüküyordu. Yatağa oturduğunda kucağımdaki ufaklık onun boynuna atladı. "Bizi öldürmeyi düşünüyor gibi duruyor."

"Korkma, güzelim. Annen bize kıyamaz."

Bana göz kırptığında tebessüm ettim. Bu harika bir histi. Tony ve benim kızım vardı. Çok, çok güzel bir kız.

"Anne? Bizi parçalamayacaksın değil mi?"

"Hayır, tatlım. Gel buraya." Kollarımı iki yana açtığımda babasını bırakıp bana sarılmıştı. Tony dudaklarını büzdüğünde gülmeden edemedim.

"Bana ne, ben de istiyorum."

"Gel buraya koca bebek!" Gülerek yanımıza sokuldu ve güçlü kollarını etrafımıza doladı. Ve o an... bunun gerçek olması için dua ediyordum.

Ve...alarmım tüm büyüyü bozar. Homurdanarak uyandığımda sinirle çalar saati elime aldım ve duvara fırlattım. "Rüyamı mahvettin, pis mahlukat! Kim icat etti seni?! Rüya katili!" Yorganı tekmeleyerek üzerimden attıktan sonra yataktan kalktım ve sarsak adımlarla banyoya ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra kendime gelebilmiştim. Gözlerimi kırpıştırıp aynaya baktım ve çığlık attım. Saçım başım dağılmış, az uyumaktan gözlerimin altı morarmıştı. Berbat bir haldeydim.

"Şu halime bak! Sanki uyumadım da kaplanlarla boğuştum. Tanrım... üzerimden fil ordusu geçmiş gibi. Şu tipin sevgilisi Tony Stark! İnanabiliyor musunuz? Ben inanamıyorum! O harika adamın bununla işi ne?"

Deli gibi kendi kendime konuştuğumu fark ettiğimde suratımı buruşturdum. Görüntümü nasıl düzeltebileceğim hakkında alternatif çözümler düşünürken kapının sesini duydum. Sanırım Peter gelmişti. Peter köşedeki markette çalışan, liseye yeni başlamış çok tatlı bir çocuktu ve her sabah bana aynı saatte süt getirirdi. Ben de ödemeyi yapar ve cebine bahşiş diye fazladan para sıkıştırırdım. Bunun hoşuna gittiğini biliyordum. Merdivenleri inerken komidinin üstünden parayı aldım.

"Ah, Pete. Beklettim, üzgünüm." Kapıyı açmam ile çarpmam bir olmuştu. Kapıda mahallemizin tatlı ergeni Peter yoktu. Sevgilim olan Tony mükemmel Stark vardı. Ve ben az önce kapıyı yüzüne kapatmıştım.

"Bebeğim? Kapıyı niye yüzüme çarpıyorsun? Hayırdır, bir halt mı yaptım?"

"Ha-hayır..." kekelemesem olmazdı zaten. Ne yapacağımı düşünürken derin bir nefes aldım. "Biraz bekle... be-ben... müsait değildim."

The Physicist of my heart (Tony Stark × Reader)Where stories live. Discover now