twenty nine

2.2K 190 56
                                    

Selamlar canlar ♡ Hepinize iyi bayramlar dilerim. Bakın sırf size bayram hediyesi olsun diye telefondan yazdım, parmaklarım koptu. Umarım beğenip bol bol yorum yaparsınız. Tony Stark fanfic'inse Strange'e düştüğümüzün farkındayım ;) Yazarınız da aynı durumda. Ah, Stephen, ah...
Tabi bizim tatlı Strange'imiz üzülsün istemem. O yüzden bu hikayeye kendimi koyuyorum! Yazarınız gelip olayları düzeltcek .d

Tony;

Şu ana kadar hiçbir sevdiğimi kaybetme korkusu yaşamamıştım. Onlara bir şey olacak mı diye düşünmemiştim. Ama şu an bu korkuyu dibine kadar yaşıyordum. Ya onlara bir şey olursa? Ya onları... onları kaybedersem? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Bugüne kadar bu kadar büyük bir kayıp vermemiştim. Ailem hariç. Onları kaybetmiştim ve elbette bu beni mahvetmişti ama onları gözümün önünde kaybetmemek bu durumu biraz hafifleşmişti. Şimdi ise onu gözümün önünde kaybetme ihtimalim vardı. Nasıl korktuğunu gözlerinde görmüş, sesinde duymuştum. Canının acıdığını biliyordum ama bunu bir saniye için bile umursamadığına emindim. Bebeğimizi kaybetmek de onun tek korkusuydu. Elimi tutarken bir şey yapmam için yalvarmıştı. Ve ben hiçbir şey yapamamıştım. Hala da yapamıyordum. İçeride ailem ölümle savaşıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Hastane koridorunda oturmuş öylece boş boş duvara bakıyordum. Hemşireler bile onlar için bir şeyler yapıyordu. Kan torbalarını ameliyathaneye yetiştiriyorlar, gerekli her şeyi getiriyorlardı. Bense... ben sadece dolu gözlerle yerde oturabiliyordum. Ve inanın bana bu durum canımı cehennem kadar acıtıyordu. Normalde insanlar dua ederdi, sevdiklerinin iyi olması için. Ben bunu bile yapamıyordum. Çünkü lanet olası bir ateisttim. Yine de ailem için denemeliydim. Onlar için değerdi.

"Bak... eğer varsan, lütfen onları alma. Ne olur...onları benden alma. Yeniden aile kaybetme acısını bana yaşatma."

Gözümden akan yaşı silerken çaresizliğime lanet ettim. Keşke yapabileceğim bir şey olsaydı. Keşke onları kurtarabilseydim. Keşke onun yanında olabilseydim.

"Lanet olsun!" bağırırken yere yumruk attığımda birkaç kişi bana dönmüştü. Onları umursamadım ve ayağa kalktım. Koridorun sonuna doğru yürürken kolumdaki saati dudağıma yaklaştırdım.

"Jarvis, steril olmam gerekiyor. Gerekli malzemelerin ve kıyafetin olduğu yeri bulur musun?"

Jarvis hastaneyi taradıktan sonra bana aradığım yeri gösterdi. Elimden bir şey gelmese bile sevgilimin yanında olmalıydım. Onun bana ihtiyacı vardı. Çocuğumun bana ihtiyacı vardı. Uygun bir hale geldiğimde odadan ayrıldım ve ameliyathaneye yöneldim. Kapıya geldiğimde giriş iznim olmadığından giremezdim.

"Jarvis, şifreyi kır." Saati kart okuyucuya yaklaştırdığım an kapı açıldı ve ben içeri adım attım. Onun bulunduğu kısma girdiğimde herkes bana döndü.

"Burada olamazsınız! Çıkın lütfen."

Doktora bakıp sabır diledim. "Onun yanında olmak zorundayım, lütfen sorun çıkarma."

"Asıl siz zorluk çıkarmayın, buraya hasta yakını alamam."

"Jarvis, bu hastaneyi ne kadar sürede alabiliriz."

"Hemen şimdi alabiliriz."

"Harika, aldık gitti."

"Hasta şoka girdi!" Hemşirenin sesiyle masada yatan sevgilime baktım. Bedeni titriyordu ve anlaşılan o ki değerleri düşüyordu. Hızla yanına ulaştığımda elini kavradım.

"Şş... kedicik, ben buradayım. Bir tanecik Tony Stark burada. Yanındayım, seninleyim. Sakin ol, lütfen."

"Durumu düzeliyor!" Hemşire yeniden konuştuğunda doktora döndüm ve bakışlarımla ondan izin istedim. O da kafasıyla bana izin verdi ve işine geri döndü. Sevgilimin elinde tuttuğu kağıdı fark etmiştim. Yavaşça elinden aldığımda bunun ultrason olduğunu fark etmiştim. Çocuğumun resmini tutuyordum. Sevdiğim kadının kanına bulanmış bir şekilde. Kalbim sıkışırken nefes alamadığımı fark ettim. Bu hissi iyi biliyordum. Panik atak krizinin başlangıcıydı.

"Bay Stark iyi misiniz?"

Kafamı iki yana sallarken konuşmuştum. "Hayır... çıksam iyi olur. Lü-lütfen onu iyileştirin." Çıkışa yöneldiğimde nefessizlikten ölecek gibi hissediyordum. Ya da kalbim duracak gibi. Bir an önce kendimi buradan atmak istesem de maalesef başarılı olamadım ve yere yığıldım.

****
Y/N;

Uyanıktım, bilincim yerindeydi, duyuyordum, anlıyordum ama gözlerimi açmak istemiyordum. Korkuyordum. Gözlerimi açtığımda acı bir gerçekle yüzleşmekten korkuyordum. Ya bebeğime bir şey olduysa?

"Eğer beni duyuyorsan... seni çok seviyorum. Sana yaşattıklarım için kendimden nefret ediyorum. Seni korumak için yaptım ama yine de özür dilerim. Beni affetmesen de lütfen uyan. Seni çok seviyorum. Çok."

Elimin büyük bir el tarafından kavrandığını fark etmiştim. Ve sonra sesi tanımıştım. Bu Tony'di. Yanımdaydı. Sanırım, sanırım artık gözlerimi açabilirdim. Kötü bir şey olsa bile Tony yanımdaydı. Göz kapaklarımda sanki tonlarca ağırlıkta demir varmış gibiydi. Zorlanmıştım ama başardım.

Başlarda görüntü bulanık gibiydi. Birkaç kere göz kırptığımda görüntü netleşti. Ve dünyanın en güzel adamını gördüm. Tony Stark... Herkesin hayran olduğu, taparcasına sevdiği Tony Stark. Elimi elleri arasına almış dolu gözlerle yanımda otururken uyanmamı bekliyordu. Bir an için bu görüntü cennette hissetmemi sağladı. Sanki cennetteydim ve en güzel melek canımı almaya gelmişti. Eğer öyleyse yemin ederim ki ölmekten korkmazdım. Bu kadar güzel bir adamda ölmek... tarif edilemeyecek kadar güzeldi. Uyandığımı fark ettiğinde gözleri beni buldu. Ah, o gözler. O kahverengi, güzel gözler... Evim olan gözler.
Tony Stark'ın etkisinden kurtulduğumda aklıma gelenle tarifsiz bir korku ve acı hissettim.

"Be-Bebeğim??"

Sesim o kadar korku doluydu ki... o kadar acıyla bezenmiş bir halde. O kadar kırılgan. Tony'nin dudakları oynamaya başlarken kulaklarımı kapatmayı düşündüm. Duymaktan çok korkuyordum.

"Bebeğimiz çok iyi. Hem de çok! Annesi gibi güçlü biri. Ve babası gibi harika! O çok iyi. Sağlıklı bir şekilde karnında duruyor."

Üzerimden kalkan yükü resmen hissetmiştim. Duyduğum haberin sevinciyle kahkahamı tutamadım. Bebeğim iyiydi!

"O iyi, Tanrım o iyi! Bebeğimiz iyi Tony!"

Kahkahalarıma eşlik ederken yanağımı okşadı. Dokunuşuna o kadar ihtiyacım vardı ki.

"Evet, o iyi. Sen de iyisin. Ciddi bir durumun yok, şükürler olsun ki."

Biz iyiydik ama Stephen? Onun durumu nasıldı? Ona bir şey olursa kendimi asla affetmezdim.

"Stephen?!"

Endişeyle onu sormama karşılık biraz kaşları çatıldı ama sonra tekrar eski haline geldi.

"O iyi. Durumu biraz daha ağırdı ve..."

"Ve ne?!"

"Ve elleriyle ilgili bir takım sorunları oluştu. Onları kullanmakta zorlanacak."

Bu mükemmel eller uçin insanlar neler ödüyor haberin yok. Mükemmel eller.

Elim ağzıma giderken gözlerim doldu. Hayatındaki en önemli şeyi kaybetmişti.

"Aman Tanrım! Tony... Tony o elleri olmadan yapamaz. Hayattaki en önem verdiği şeyi kaybetti. Tony... dayanamaz. Hepsi benim suçum! Hepsi benim suçum!"

Suçluluk duygusuyla ağlamaya başladığımda Tony beni kolları arasına aldı.

"Senin suçun değildi."

"Benden nefret edecek. Hayatını mahvettim! Onu mahvettim!"

"Saçmalama. Kimse senden nefret edemez. Kibir dolu Strange bile."

O kibir dolu değildi. O sevgi doluydu. Egosuna rağmen yardım etmek için can atan biriydi. O mükemmel biriydi. Ve elleri de mükemmeldi. Herkesin taptığı o eller benim yüzümden mahvolmuştu. Beni asla affetmeyecekti. Tıpkı benim kendimi affetmeyeceğim gibi.
Lütfen Tanrım, dedim. Lütfen, en zor anımda beni kurtaran bu adama yardım et. Ona ellerini geri ver.
Bu son dua şansımsa eğer. Lütfen onu Stephen için kabul et.

The Physicist of my heart (Tony Stark × Reader)Where stories live. Discover now