kızım deyzi amma salaksın

1.7K 280 194
                                    

Yüzümde bir şeylerle uyanıyorum, hareket eden bir şeylerle. Küçükken haberlerde görmüştüm, kadının birinin kulağına örümcek kaçmıştı ve içeriye yavrularını bırakmıştı. Yavrular kocaman kocaman olmuş kadının beynini yemişti, ölmüştü sonra kadın. O günden beri en büyük korkularımdan biri ben uyurken kulağıma veya burnuma böcek kaçması.

Uyanıyorum uyanmasına da suratımda kocaman bir hamamböceği bulurum korkusuna gözlerimi açamıyorum, elimle kulaklarımı kapatıyorum hemen. Yukarından bir kıkırdama geliyor. "Sehun." diye sesleniyor Jongin, gözlerimi açıyorum. "Neden kapatıyorsun kulaklarını?"

"Seni hamamböceği sandım."

"Hamamböceği mi?"

"Evet kocaman bir hamamböceği sandım seni. Ne yapıyorsun başucumda?"

"Saat dokuz oldu."diyor gülümserken. "Bugün poğaça almak için uyanamadım, özür dilerim."

"Saat dokuz mu oldu?" Şaşkınlıkla sorarken yerimde doğruluyorum. Gözümü tam açamayışım, saçlarımın birbirine girmesi, oturduğum zaman çıkan leğen kemiklerim, hiçbiri umrumda olmuyor da saatin dokuz olması beni feci şekilde korkutuyor. Ben senelerdir gün doğarken uyanıyorum, kimi zaman uyumuyorum bile.

Ellerimle kendimi yokluyorum, burnum yerinde duruyor, diz kapaklarım da öyle.

"Ne yapıyorsun Sehun?" Jongin ayaktayken kalkmam için bana elini uzatıyor, yavaşça tutuyorum. "İlk defa uyanmadım ben." diyorum. Elimi gözlerime götürüyorum, sonra Jongin'den kurtulup hızlı adımlarla banyoya gidiyorum. Arkamdan bana sesleniyor. Aynadaki yansımama bakıyorum, sadece yeni uyanmış bir Sehun görüyorum. Gözlerim kızarık değil, çok uyuduğum için şişmişler sadece biraz. Hiç ağlamamışım sabaha kadar.

"Sehun?" Jongin yanıma kadar geliyor  ve benim gibi aynaya bakıyor. Onun yanındayken gerçekten sağlıklı görünüyorum. "Ben mutluyum sanırım." Tek nefeste ona dönerken söylüyorum, hala aynaya bakıyor.

"Aman tanrım Jongin, ben mutluyum sanırım." Sesimden neşeli bir tını yükselmiyor çünkü en son ne zaman ağlamadan mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Unutmuşum mutlu olmayı, nasıl davranılır, neler konuşulur, hepsini unutmuşum.

Sonra o da bana dönüyor ve burunlarımız çarpışıyor. Dudağı dudağıma sürtünürken fısıldıyor, neredeyse ses çıkmıyor sadece ağzını hareket ettiriyor gibi ama anlıyorum ne demek istediğini.

"Seni mutlu etmek istediğimi söylemiştim. Ama hala üzgün küçük bir çocuksun gözümde." Sanki yapabilirmiş gibi daha da yaklaşıyor bana. "Daha da mutlu edeceğim seni." diyor ve dudağı dudağıma değerken öylece bekliyor. Beni öpmüyor, ben de onu öpmüyorum. Sonra dünden beri ilk defa midem bulanıyor ama mutluyum, diyorum.

"Bugün normal kahvaltı yapacağız artık." En sonunda benden uzaklaşıyor, aramızdaki öp-öpme mevzusu beni germeye başlıyor. Jongin beni öpeceksen öp, yoksa hiç öyle gelme dibime dibime. Yemin ederim kalbim dayanmıyor, çıkarıp ayaklarının dibine atıvereceğim al bak durdu senin yüzünden diye. Aynı bu şekil bağırmak istiyorum suratına doğru. Onun yerine başımı sallıyorum sadece.

"Tamam." diyorum. "Ben kahvaltı yapmayı çok severim." Mutlu olduğum için kahvaltı yapabileceğimi düşünüyorum, sonra Jongin'in peşinden pıtı pıtı mutfağa gidiyorum.

"Ama yemek yapmayı hiç bilmiyorum."

"Sahiden mi?"

"Sahiden, Jongdae yapıyor bu evde yemekleri. Sen de yaptın bir şeyler geldiğinden beri."

binanın tepesi | sekaiWhere stories live. Discover now