sen beni hep tanımışsın

1.4K 265 118
                                    

Jongdae yatağımın üzerine ayaklarını iki yana açarak yayılmış tavanımı izliyor. Çocuklar iki saat önce gitti ama etrafı toplamak ve bulaşıkları yıkamak ve Jongdae'nin imalı sorularından kaçmak tam olarak iki saatimizi aldı, evet.

Jongin'e, sakın Sehun'un odasına gelme dedi. Sakın gelme bak, bizim işimiz var ama sevişecekseniz eğer sabaha karşı gelebilirsin.

Jongin de manalı manalı gülerek tamam dedi, Jongdae arkasına dönüp poposunu duvara çarparak odama giderken de bana bakıp dudaklarını yaladı. İki öpüştük diye böylesine arsız olması beni korkuttu çünkü ben Jongin'i böyle tanımadım, çünkü benim tanıdığım Jongin daha önce beni hiç öpmemişti.

"Bana yalan söylemen kalbimi ne denli kırdı biliyor musun?" Jongdae sitemle söylüyor bunu. Ben de sandalyeden kalkıp yatağa gidiyorum onun yanına.

"Özür dilerim." diyorum kendime yer açarken. "Ama çok tepki vereceğini biliyordum o yüzden anlatmadım."

"Aptalsın sen." Koluma küçük bir yumruk atarken söylüyor, sonra da burnumun ucunu parmakları arasına alıyor. "Ama nasıl seviyorum seni." diyor. "Jongin ile sevişseniz daha çok severim hatta."

Yüzümü ona dönüyorum. O da bana bakıyor gözlerindeki abi gülümsemesiyle. "Hiç mi korkmuyorsun ya üzülürüm diye, Jongin beni üzer diye?"

"Sen onu seviyorsun, senelerdir hem de. Şimdi görüyorum ki o da seni seviyor. Hem de kedilerin oyun oynamayı sevdiği kadar." Jongin'i minicik bir zamandır tanıyor ama beni sevdiğinden nasıl bu kadar emin oluyor, aklım almıyor. Kaşlarımı çatıyorum, her şeye itiraz etmeye hazırım çünkü doğduğumdan beri.

"Bazı kediler oyun oynamayı sevmez." Kollarımı birbirine doluyorum küçücük yatağa sığmaya çalışırken. "Bazı kediler kraker yemez, bazıları da oyun oynamaz işte. Sırf kedi oldukları için bunları sevmek zorunda mı sence hepsi?"

Bıkkınlıkla bir nefes veriyor seslice. Kollarımı birbirinden ayırıp başının altına alıyor bir tanesini. Uyuşacak şimdi kolum, sızlanıyorum bu yüzden.

"Aman ya, sana da bir şey demeye gelmiyor hiç. Kedi demeyeceğim artık. K harfini bile söylemeyeceğim." Bu sefer ben onun omzuna küçük bir yumruk atıyorum diğer elimle. Parmağımı yanağına bastırıyorum, gülüyor öyle.

"Anlatsana neler yaptığını." Yattığı yerden doğrulup gözlerini kısıyor ve akşam bizi sorguya çekerken attığı bakışlarla bakıyor. "Asıl sen anlat, şu yeşil saçlı çocuk kim? Ben gidince birileri kötü mü davrandı sana yoksa? Kavga etmem gereken çocuk kim isim ver çabuk."

"Önce sen anlat." diyorum tavana bakarken, kolum hala Jongdae'nin bıraktığı gibi duruyor artık üzerinde kimsenin başı olmadığı halde. Gözlerimi açıp kapatıyorum, açıp kapatıyorum ve tekrar açıp kapatıyorum. Jongdae başına başımın üzerine eğiyor.

"Sehun." diyor. "Anlatsana neler olduğunu. Jongin biliyor mu, ondan öğrenirim zorla. Sonra pataklarım seni, ciddiyim bak."

Parmak ucumla alnını iteliyorum. Ciddi olmadığını ikimiz de biliyoruz.

"Jongin de bilmiyor ki."

"Yeni bir olay değil o zaman bu?" diye üsteliyor. "Ben niye bilmiyorum o zaman?"

Üsteliyor, bunu istemiyorum. Chanyeol'a çok sinirliyim, Jongdae'nin yanında bana bu soruyu sorduğu için. Şu an onu hiç sevmiyorum. Uyumak istiyorum sadece. Jongdae bu hayatta en sevdiğim ikinci insan ama ben Jongin'in odasına sızıp onunla birlikte uyumak istiyorum bu gece. Kötü biriyim belki de.

"Jongdae." diye sızlanıyorum sadece. "Sadece uyusak olmaz mı?"

Pencereden gelen esintiyle duruyoruz biraz yan yana. Nefes seslerini duyuyorum, muhtemelen o da benimkileri. Bana kızıyor ondan bir şey sakladığım için. Ama bu vakitte, bu denli betonlar arasındayken daha da yıkılmak istemiyorum.

binanın tepesi | sekaiWhere stories live. Discover now