kaptan jack

1.5K 267 127
                                    

Jongin kendini yine odasına kapatıyor, Jongdae olanları öğrendikten sonra başını ellerinin arasına alarak evi terk ediyor, kapıyı arkasından kapatmıyor bile. Bir saat sonra elinde mandalinalarla dönüyor.

"Mevsimin ilk mandalinası bunlar." diyor. "Sen çok seversin, yeşil ama. Turuncusu daha çıkmamış böğürtlenim."

Hava serinliyor, üzerime en ince hırkamı geçiriyorum çünkü havalar serinleyince en ince hırkalar giyilir. Kağıt torbanın içinden iki mandalinayı avuçlarıma sığdırıyorum, minik karınca adımlarıyla odasının önüne gidiyorum, karınca adımları yalnızca karıncalar için minik değildir çünkü.

"Jongin." diye fısıldıyorum ama ben bile kendimi duymuyorum. "Jongin, mandalina getirdim sana, kapının önüne koyuyorum." Parmaklarımla kapıyı tırmalıyorum sonra, mandalinalar yerden bana bakıyor, ben de onlara bakıyorum.

"Jongin, gidiyorum ben."

Arkamı döndüğüm zaman gıcırdayan kapı sesini duyuyorum, bileğiminden beri içeriye çekiveriyor. Mandalinalar yerde yuvarlanıyor ama beni odaya soktuktan sonra eğilip onları alıyor. Onun avcunun içinde yok oluyorlar, ama ten rengine yeşil mandalinalar bile ne çok yakışıyor.

"Odama gidiyordum."

"Gitmeni istemedim."

Gözlerinin kızarıklığı geçmiş biraz ama yüzünden hala üzgün olduğunu anlıyorum.

"Mutsuz olmandan hoşlanmıyorum." Ona doğru bir adım atarken söylüyorum. Kolları hemen belime dolanıyor, başımı omzuna yaslıyorum. "Ne konuştunuz Chanyeol ile?"

"Çok üzülmüş, canı yanıyormuş. Serçe parmağın mı kırıldı, dedim. Ellerini uzattı bana. Bak, dedi. Sence içlerinden sağlam olan var mı?"

Bir şey diyemiyorum.

"Seni suçladığımı düşünme, dedi Sehun. Nasıl beni suçlamaz? Çok özlüyormuş Baekhyun'u, keşke onu bir kere daha görebilseymiş, bir kere daha öpebilseymiş ve birlikte denizkabuğu toplamaya gidebilselermiş. Ama Baekhyun hemen yorulduğunu söyleyip kumdan kale yapmaya başlarmış."

Söyleyeceklerini toparlayamıyor, kopuk kopuk anlatıyor öğrendiklerini.

"Baekhyun ineklerden korkuyormuş. Yılanları çok severmiş, hem de beyaz olanları. Chanyeol yılan isimlerini hiç öğrenemedim ben, diyor. Şimdi ne zaman bir belgeselde yılana denk gelse ağlıyormuş hüngür hüngür.

Bir keresinde elektronik mağazalardan birinin ortasında ağlamaya başlamış çünkü yirmi televizyonda birden national geographic açıkmış.

Baekhyun tüm kurallara uyarmış, emniyet kemeri bağlama alışkanlığını o kazandırmış Chanyeol'a ama Baekhyun öldüğünden beri Chanyeol ne emniyet kemeri takıyormuş ne de karşıdan karşıya geçerken arabalara bakıyormuş. Belki, diyor. Belki hemencecik onun yanına giderim çünkü kendimi öldürürsem bana çok kızar."

Daha fazla konuşamıyor. "Haklı." diyorum. "Ben de onun gibi olurdum, hatta daha kötü belki de. Ama seni suçladığını düşünmüyorum gerçekten, en azından artık değil. Çünkü sen de üzgünsün." Birlikte yatağına gidiyoruz, ellerinden tutarak yanıma çekiyorum onu.

"Geçecek." Sıkı sıkıya tuttuğum elini seviyorum diğer elimle, titrek bir nefes kaçırıyor ağzından. "Zamanla geçmeyen hiçbir şey yoktur." diyorum. "Çünkü tüm acılar geçer bir süre sonra. Yıldız hamağında sallanmak ister misin?"

Minicik gülümsediğini hissediyorum. "Yıldızlar mı öpecek beni?"

"Hıhı." Başımı sallıyorum. "Yıldızlar öpecek seni, tüm üzüntün geçecek."

binanın tepesi | sekaiWhere stories live. Discover now