24.BÖLÜM "Gökkuşağımdaki Siyah Katman"

374 46 98
                                    

MERHABAAA! SİZE SICAK BİR BÖLÜM GETİRDİM TAZE TAZE. KOŞUN GELİN!

BEKLİYORUM ( KALP)

KEYİFLİ OKUMALAR!♡

ÖNCEKİ BÖLÜMDEN SON SAHNE

" Git Sare " dedi sakince bugün söylediği en sakin ve en yürek yakan kelimesiydi.

Gözümden akan son bir yaşla hızla karşısından ayrıldım, dış kapıyı yavaşça açıp kapattım.

Olabildiğince oksijen vardı dışarıda ama nefes alamıyordum. Hem bir balığa su lazım oksijen için hava değil ki.

Fanustaki balık susuz kaldı, aslında denize atılmıştı ama o sadece küçük bir fanusta özgür hissetti kendini. Yanan kağıdın sonuna geldik sanki, öyle bir rüzgar esti ki ben bilmeden bütün külleri savruldu etrafa, bende o küllerin biriyim işte. Fırtınadan önce ki sessizlik dinlendirdi bizi azda olsa. Ama sonrası yaşanmamalıydı şuan bu kapıdan çıktığım gibi. Aşk gömleğimdeki Saracın düğmelerinin hepsi yere düşmüş gibi hissediyorum. Saracın köprücük kemiğinde çürümüş ama izi kalmış bir Sareyim ben. Benim omzumda taşıdığım hissiyatım gibi. 

Kendimin duyabileceği bir şekilde " HİSSİYATIM " dedim yıldızlara bakarak.
Biri kolumdan tutup hızla çekiştirdi beni.
.
.
.
                    
                     

          YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM / GÖKKUŞAĞIMDAKİ SİYAH KATMAN

Keşke hayatın içinden de biri beni böyle çekip alsa. Şuan yaşadığım olaylardan, duygulardan biri beni çekip alsın diye bağırıyordu içim. Keşke. Keşke kelimesi kadar kolay olsaydı bunu gerçekleştirmek. Annem hep “ Allah kuluna taşıyabileceği derdi verirmiş “ derdi.
Gerçekten benim taşıyabileceklerim bu kadar ağır yükler miydi?

Yaralı bir balığı gözüne kestirmiş bir köpek balığı yemini ağzına hızla almış gibi çekiştirdi beni biri.

“ Sare! “ diye bağırdı, bu ses Atalay’ın sesiydi.

Beni kendine döndürüp sesli bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. “ Yine aynı şeyi yapıyorsun! Neden telefonun kapalı senin. “
Atalay’ı görünce içimdeki korku gitmişti.

Tekrar Aziz ve adamlarıdır diye içimi korku kaplamıştı. Derin bir nefes aldım ve endişeli yüzüne bakakaldım. Nefes nefese kalmıştı ellerini diz kapaklarına koyup hafif eğilerek nefesini düzene koymaya çalışıyordu.

Kendimi toplayıp sorusunu cevaplamak yerine söylenmeye başladım.

“ Neden koşuyorsun ki? Hem senin şuan burada değil yatağında olman lazım değil mi? “ diye bağırdım.

Yüzündeki endişe yerini şaşkınlığa bıraktı bağırmamla birlikte, “ sen iyi misin acaba? Bu yüzünün hali ne? Ağladın mı sen? “ dedi gözlerini kısıp yüzüme yaklaşarak.

Onu elimle engelleyip bütün sorularını duymamazlıktan gelip “ gidelim mi Atalay? “ dedim yorgun ses tonumla. Yere düşün sırt çantamı alıp sırtıma taktım tekrar.

Atalay yüzüme dikkatli bir şekilde baktı bir şey söylemeden.

“ Seni üzecek bir şey dedi dimi pislik! “ dedi parmağıyla Saracın evini göstererek.

Arkamı dönüp gösterdiği o ilk başta gündüz gözüyle görüp büyülendiğim evi göstererek.

Kocaman bir evdi. İki katlı olmasına rağmen çatı katına hiç çıkmamıştık. Her zaman merakımın içinde yer alıyordu orası, çünkü normalde iki katlı evi olan birinin çatı katına evin içinden merdiven çıkardı ama bunun evin içinden hiç yukarı çıkan bir merdiven yoktu. Evin arkasından çıkılıyordu oraya ama sürekli kapısı kilitliydi. Çatı katının önünde kocaman bir balkonu yer alıyordu.

SOĞUK NEVALEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin