Y İ R M İ D Ö R T

41K 2.6K 276
                                    

Herkese selam olsun,

Bölüme geçmeden çok kısa bir duyuru yapmak istiyorum.

Yirmi dördüncü bölümdeyiz. Bu sıralar seri bölüm atıp 30-35 bölüme tamamlayacağımı bildirmek istiyorum. Finale daha var ama arayı fazla açmadan sizi bekletmeden kafamdaki kurguyu aktarmak istiyorum sizlere.

Bunu geçelim, beynimin taslaklarında duran onlarca kurgudan birini bir kaç hafta önce yazıp Wattpad taslaklarımda bekletiyordum. Sarpişkom bitince onu yayınlayacaktım. Ancak dayanamadım.

Yeni texting Yıldızların Altında geldii

Çok güzel bir kurgusu olduğuna sizi temin edebilirim.

Lütfen ona da bir şans verin, onuda sevin 🙃

Neyse fazla konuştum hadi bölüme geçelim

                                          ...

"Hapşu"

Hapşırmamın etkisiyle önüme düşen saçlarını elimle arkaya itip utana sıkıla bakışlarımı Sarp'a çevirdim. Tepkimle yahut hapşırmamla bir anda kahkaha atmaya başlamıştı. Onun gülmesiyle istemsizce kıvırılan dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Selam"

Gülümsemesini durdurduktan sonra bana verdiği selamı heyecandan es geçip "sen ne arıyorsun burda?" Diye şaşkınlıkla sordum. Hala tuttuğu sırıtışını sergileyip "üzgünüm gerçekten, komik değil" deyip kahkaha atmaya başladı. Onu izleyip sırıtırken "ama ilk başta hapşırdığında bir şey söylediğini sandım, cidden" diyerek daha da güldü. Sırıtışım büyürken onun kahkahasını dinlemenin nasıl büyük bir lütuf olduğunu kafamda tartışmaya başlamıştım.

Gülüşünü sonlandırıp boğazını temizleyip "tamam pekala, baştan alalım" dedi ve içeri girdi. "Selam, yardıma geldim" dedi. İçeri girdiğinde yoğun tozdan dolayı suratını ekşitmişti. "Ouu burası aşırı tozlu" dedi. Ben hala şaşkınca onu izlerken kafamı salladım. "Neden yardım etmek istiyorsun?" Deyip boş boş bakıyordum. Aslında boş boş bakıyormuşum gibi görünüyordum. O bakışlarımın altında ne fırtınalar kopuyordu aslında.

"Çünkü o cezayı benim yüzümden aldın ve bende yardım etmek istiyorum konu kapanmıştır" dedi. Dudaklarım kıvırılırken "sen bilirsin" deyip omuz silktim. Gözleriyle kapıyı gösterip "ama burasının biraz havalanmaya ihtiyacı var, o sürede bence dışarı çıkalım yoksa oksijenden fazla toz solunumu yaptığımız için ölebiliriz" dedi. Kafamı salladım. Kapıya doğru döndüğümde tuttuğum surat ifademi bıraktım. Gözlerim büyüyüp ağzım açılırken odadan çıkmıştık bile.

Surat ifademi düzeltip ona döndüm. "Ben o sırada üzerimi değişeyim, yanında kıyafet getirdin mi? Üstün berbat olabilir" dedim. Nasıl böyle kekelemeden konuşabiliyordum? Kendime şaşırarak cevap vermesini bekledim. "Neden yanıma çanta aldım sanıyorsun" deyip güldü. Bende ona gülünce şaşkınlıkla yüzüme baktı. Fazla gülümsemezdim. Şaşırmasını normal bulmuştum. Ben ilerlemeye başlayınca beni takip etti. Bir kat aşağıya inip soyunma odasının olduğu koridora geldik.

Kız soyunma odasının kapısından nefret ettiğimi daha önce söylemiş miydim? Sürekli tutukluk yapıyordu. Mesela şu an. Sarp erkekler için olan soyunma odasına girmişti çoktan ancak ben hala kapıyı açmaya çalışıyordum. Pes edince "Sarp" diye bağırdım. "Bir bakabilir misin?" Bir kaç saniye sonra soyunma odasının kapısı açılmıştı ve içeriden çıkan  Sarp bana doğru gelmeye başlamıştı.

"Bir şey mi oldu?"

Diye sorduğunda kafamı sağa sola salladım. "Tek sorun şu kapıyı açamamam" dediğimde güldü ve "birde ben deneyeyim" dedi. Kapının önünden çekildiğimde eliyle kapıyı kavradı. Kapının kolunu indirirken aynı zamanda omzuyla kapıya vurmuştu. Kapı ilk denemesinde açılırken sinirle karışık şaşkın bakışlarımı Sarp'a çeviridim. "Ben yarım saat uğraştım ya" deyince o tekrar güldü ve "taktiğini bileceksin taktiğini" dedi. Sinirle odaya girip "teşekkür ederim" dedikten sonra tam oturaklara ilerliyordum ki bendeniz Akşın gene kendimi rezil etmiştim. Ayağımın takılmasıyla ve tökezlememle ağzımdan çıkan çığlık ve ellerimi önümde siper etmem bir olmuştu.

Ancak beklediğimin aksine bir düşüş yaşamamıştım. Belimde hissettiğim kollar sayesinde yavaşça diklenip yumduğum gözlerimi açtım. Arkamda hissettiğim beden ve aldığım bu koku. Bu temas, bütün tüylerimi bir bir kaldırırken midemde garip bir his hissettim. Sanki kusacakmışım gibi ama midemin bulanmağından emindim. Bedenimden ayrılan kollarla tuttuğum nefesim isyan edercesine ağzımdan dışarı çıktı. Nutkum tutulurken yavaşça Sarp'a döndüm.

Çok yakındı, bana, bedenime. Ve bu geçen gün ki gibi bir yakınlaşma olmamıştı. Daha farklıydı. İkisinde de beni kurtarmak için yapmıştı ama bu daha, çok daha farklı hissettirmişti. Çünkü geçen seferde o cama omuz attığı için onu düşünmekten heyecanlanmaya vaktim olmamıştı.

"Te-teşekkür ederim" dedim zar zorla. Manidar bir gülüş bahşettikten sonra "rica ederim, iyisin değil mi" dedi. Kafamı salladım o sırada gözlerim odanın kapısına takıldı.

"Sarp, kapı!" Dedim endişe dolu sesimle. Söylediklerimle hızla kapıya dönerken içimde sıkışan nefesime lanet okudum. İkimiz aynı anda kapıya doğru koşturduğumuzda ben duvara yaslandım oysa kapının kolunu çekti.

Lanet olacısa siktiğimin kapısı yine tutukluk yapmıştı. Hayır, hayır, hayır, lütfen. Olamaz. Burada kalmış olamazdık. Hayır!

Nefes almakta zorlanınca olduğum yere sinmeye başlamıştım. Panik atak, geliyordu. Sarp hala kapıyla uğraşırken bir küfür mırıldandı. Ben nefes almakta daha da zorlanırken adını fısıldadım.

"Sarp"

Zar zor çıkan sesimi duyunca hemen bana döndü ve hızla önümde diz çöktü.

"Akşın, Akşın iyim misin!"

"Akşın, hayır sakın. Akşın!"

Sarpişkom || TextingWhere stories live. Discover now