#46

48.4K 3.6K 677
                                    

Dar sokakta hızlı hızlı Jimmy'yi takip ederken durumun absürtlüğü karşısında gülmeden edemedim.

Ona ayak uydurup uyduramadığımı kontrol etmek için arkasına baktığında yüzümdeki gülüşe anlam veremedi. Düzgün kaşlarından biri havalandı. "En azından birimiz eğleniyor galiba..."

Yeterince uzaklaşmıştık. Olduğum yerde kaldım. "Benim kaçıyor oluşum sence de çok komik değil mi?" Paparazzi kişisi beni görse ne olacaktı? Yanımda Jimmy'yi görmediği müddetçe sorun yoktu. O yüzden geride kalmamda da bir sakınca yoktu. "Önemli biri değilim ki ben...*" (*I'm no one)

O da artık önümden önümden yürümeyi bırakmış vücudunu tamamen bana döndürmüştü. "Söylediğin çok saçma," dedi yavaşça. (*That's a ridicilous thing to say.)

Omuz silktim. "Ama doğru."

Bir an öylece dikildi karşımda. Düşünceli bakışları bir müddet üzerimde gezindi. "Hayır değil," dedi sonunda. Aramızdaki mesafeyi aniden kapatıp belimi tuttu, beni kendine doğru çekti. Bir an yine sarılıverecek gibi geldi. Ama fark ettim ki sadece ileri itiyordu beni "Hadi gidelim buradan,*" derken. (*Let's get out of here)

Sıcak parmaklarını belimde hissettiğimde, otomatikman sarılacağını düşünüp felç geçirdiğim için hemen tepki veremedim haliyle. Kim bilir hakkımda ne düşünüyordu öyle salak salak olduğum yerde kök salmışken. Bir gayret yine itti beni. Gülümsedi "Hadi,*" derken. (*C'mon)

Gülerken dudağının kenarında birbirine paralel iki çizgi oluşuyordu ve ben profiline yine bön bön bakarken o iki çizgiye dokunmak için dayanılmaz bir istek duyuyordum. İyice aptallaştığımın resmi. Los Angeles sınırları içinde geçirdiğim her saat IQ'mdan yiyordu sanki.

Adım atmayı nihayet başarabildiğimde "Tamam," dedim. "Gidelim."

Yüz yüze geleli yirmi dört saat bile olmamıştı daha. Yanında sessizce yürürken bir türlü ne hissedeceğimi, ne düşüneceğimi bilemiyordum. Bazen onu yıllardır tanıyormuşum gibi geliyordu; daha birkaç saat önce sucuk yiyip Türk kahvesi içmiştik. Ama bazen de – şimdi olduğu gibi– tamamen yabancıydı sanki. Ne işim vardı bu adamın yanında? Neden paparazzilerden kaçıyordum? Dertsiz başıma neden renk renk çoraplar örüyordum?

Paparazzinin en son görüldüğü caddenin etrafından genişçe bir yay çizip arabaya geri döndük.

Jimmy sürücü koltuğunda otururken oldukça düşünceli görünüyordu. "Bunun için özür dilerim."

Şaşırdım. Öyle üzgün görünüyordu ki şimdi. "Neden özür diliyorsun?"

"Buraya gezmeye geldin. Ama birkaç saat bile gezmene müsaade etmediler."

Oraya tam olarak gezmeye gitmemiştim aslında ben. "Daha önce Los Angeles'a geldim ben Jimmy. Tüm o turistik turu da attım."

"Olsun...*" (*Still...)

Kendimi onu teselli ederken buldum. "Lütfen kendini kötü hissetme bunun için. Üstelik gayet güzel zaman geçirdim."

Tereddütlü yüzü küçük bir çocuk gibi görünüyordu. "İyi hissedeyim diye yalan söylemiyorsun değil mi?"

"Hayır. Yalan söylemiyorum." Şakayla karışık ekledim. "Dondurma için biraz üzüldüm sadece."

Azıcık güler gibi olunca yine dudağının kenarındaki birbirine paralel çizgiler belirdi. İç geçirmemek için kendimi zor tuttum. "O ayarlanabilir." (*That can be arranged) Arabayı çalıştırdı. "Şimdi nereye gidelim?"

"Bugünlük biraz ağırdan alabiliriz aslında. Vücudum hala Türkiye saatinde." Öğleden sonra üzerime bir ağırlık çökmüştü. "Eve gidebiliriz istersen."

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Kde žijí příběhy. Začni objevovat