#48

49.6K 3.6K 571
                                    

Yazık ki bu aralar hafta içi yazacak çok zamanım olmuyor canlar. O sebeple son iki bölüm iki haftada bir olacak şekilde geldi. Artık gerçekten düzensiz gidiyoruz. Merakta kalmayın lütfen 😘

"Kahretsin... Daha önce hiç böyle hissettiğimi sanmıyorum..."

Gözlerinin içinde koyu kahverengi hareler vardı. Çok yakından bakınca görünüyordu.

Çok yakından bakınca...

Gözümü kırptım bir kere. Ellerim omuzlarında, dizlerim iki yanında halının üzerinde, bilincim birden açıldı sanki.

Kucağından yana kaykılıp hafif yuvarlanır gibi yeniden halının üzerine oturdum. "Öylesine söylemiyorsun.*" Soruyla karışık bir beyanattı bu. (*You are not just saying it)

Tereddüt belirdi yüzünde. Alnı kırıştı. "Çok mu geldi?*" (*Is it too much?)

Mutluluktan tepiniyor olmam gerekirdi. Ya da korkudan ölmeliydim. Hangisini yapacağıma karar veremedim. "Bilmiyorum."

Gözlerinde panik yükselmeye başladı. Kahverengi hareleri bu mesafeden göremiyordum artık. "Bu kötü mü?"

Bir kez daha bilmiyorum demek istemedim. Kurtarıcımı arar gibi sehpaya baktım. Bardağımdaki rakı bitmişti. Uzanıp Jimmy'nin bardağındaki sek rakıyı diktim kafama. Boğazım mideme kadar cayır cayır yanınca üzerine buzlu bir bardak da su içtim. Anason buharı burnumdan ve kulaklarımdan çıkarken çenemden akan suları da bir güzel koluma sildim. Jimmy'nin endişeli gözleri gülüp gülmemek arasında kalmıştı. "Kötü değil," dedim sonunda.

"Peki," dedi usulca. Düşünüp konuşabilmem için zaman tanıyordu bana. Sessizce bekledi.

Kafamı kaşıdım. Halıya baktım. En sonunda da çaresiz, Jimmy'nin beklenti dolu yüzüne... "Dün geldim buraya," dedim bilmediği bir şey söyler gibi. Bir es daha verdim. "Boyumu aşıyor bu..." Yanlış anlamaması için de acele acele ekledim. "Ama kötü anlamda değil... Çok fazla şeyi çok kısa bir zaman zarfında hissetmek... Korkutucu... Anlıyor musun?" (*I feel overwhelmed... But not in a bad way... To feel this way in so little time... It's scary. You understand, right?)

Rahat bir nefes aldı sanki. Bardaklarımıza rakı doldurdu yeniden. Sürahideki suyla rakımı tamamlayıp su bardağıma da su doldurdu, en son buz eklerken gülümsedi. "Anlıyorum..." Buz kovasını yere bırakıp bana döndü yeniden. "Elbette anlıyorum çünkü ben de öyle hissediyorum."

Taze doldurduğu rakıdan oldukça cömert bir yudum aldım. Sonum çok kötü olacaktı. Elimle ikimizi gösterdim. "Bunun gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu düşünüyorum ister istemez..." Gözlerinin içine bakarken gözlerimin dolduğunu hissettim hayretler içinde. İçip içip salya sümük ağlamazdım inşallah! "Sen gerçek olamayacak kadar iyisin.*" (*I can't help but think this is too good to be true. You are just too good to be true)

Dudağının kenarında yine birbirine paralel o iki çizgi oluştu. "Gözlerimi senden alamıyorum,*" diye şarkıyı tamamladı hafif melodik. (*Can't take my eyes off you)

Çok tatlı bir sesi vardı. "Şarkı da mı söylüyorsun?" Allahsız tosbağa! (*You sing too?)

"Ders aldım. Aynı yakın dövüş dersi, dans dersi, binicilik dersi ve daha bir dolu başka ders aldığım gibi... Ne zaman neye ihtiyacın olacağı belli olmuyor... Henüz bir müzikalde rol almadım tabii..."

"Wow. Eksiksizsin..." (*You are the whole package)

"Rakı çarpmaya başladı galiba... Ardı ardına güzel şeyler söylüyorsun bana."

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now