3 | never ending

15.5K 1.5K 847
                                    

What Is Love - Jaymes Young eşliğinde yazılmış bir bölümdür.

2.5k oldu ki ben asla böyle uzun bölüm yazmazdım, gurur duyuyorum. Aralarında dengesiz bir ilişki var anlayacağınız üzere, hemen hop diye kucak kucağa olacakları çeşitten değil.

Umarım güzel olmuştur, fikirlerinizi bırakmayı unutmayın.

Chanel kaçar.

Elimdeki bira şişesinden bir yudum daha alıp önümdeki masaya bıraktım dikkatsizce. Bu gece bara gidip biraz takılmaya karar vermiştik, tabii ki Taehyung da buradaydı. Bundan sonra yanımızdan pek ayrılacağını sanmıyordum çünkü herkes Taehyung ile oldukça iyi anlaşmıştı. Konu bana geldiğindeyse işler oldukça karışıyordu. Taehyung, takılmanın eğlenceli olacağı bir adamdı. Kibar bir insandı, kelimelerini düzgün seçebiliyordu, cinsiyetinin üstünlüğünü kimseye hissettirmiyordu, iyi bir mizah anlayışı vardı ve donanımlı bir insandı. İtiraf ediyorum ki her açıdan ilgi çekici bir kişilikti Kim Taehyung.

Beni de çekiyordu. Daha doğrusu, biz birbirimize çekiliyorduk istemesek dahi.

Ondan pek hoşlanmıyordum ve bunun için tek sebebim, onun delta olmasıydı. Bir deltayla takılmak, dost olmak ve onu hayatıma almak istemiyordum. O ferahlatıcı kokusu çoğu insanın aksine benim hoşuma gitmiyor, aksine uzaklaşmak istememe sebep oluyordu. Belli ediyordum da, ona kesinlikle kibar davrandığım yoktu.

Gözlerimi deviriyor, anlattığı şeyleri dinlemeyi reddediyor, dikkatimi başka şeylere veriyordum ve o tüm bunları görüp bana yalnızca minik bir gülümseme vererek önüne dönüyordu.

Kısacası tüm bu yaptıklarım sikinde falan değildi.

Ondan bu kadar uzak durmak istememe rağmen anlamlandıramayacağımız bir çekim vardı, dediğim gibi. Bazen gözlerimiz kesişiyordu ve ayıramıyorduk. Tuhaf hissettiriyordu, etrafımızdakiler tarafından sarsılana dek farkına varamıyorduk. Konser akşamında da öyle olmuştu. Birbirimize o kadar çekilmiştik ki, hiç konuşmaya gerek bile duymadan, sadece göz göze gelerek kahkahalar atabilmiştik ve ben asla ondan rahatsızlık duymamıştım.

Gözlerimi arkadaşlarımda gezdirdiğim anda, tek sağlam olanların Taehyung ve ben olduğumuzu fark etmiştim. Hoseok hafif çakırkeyifti, biraz gidik olsa da aklı yerindeydi neyse ki. Bu gece hiç içesim gelmemiş, bir birayı zar zor bitirebilmiştim. Taehyung ise oldukça dayanıklı olmalıydı ki, birkaç şişe biraya rağmen karşımda sapasağlam duruyor, keyif aldığını belirten bir gülümsemeyle çocukları izliyordu.

Cebimde titreyen telefonu hissettiğimde kaşlarımı çatarak telefonu cebimden çıkartıp ekrandaki ismi görmemle otuduğum yerde doğruldum.

Arayan Jimin'di.

O, bugün bizimle gelmemişti çünkü kızgınlığının ilk günüydü ve dışarı çıkmak onun için bir eziyetten farksız olurdu. Bu saatte beni arıyor olması bir sorun olduğu ihtimalini aklıma getirirken hızla çağrıyı onayladım ve telefonu kulağıma götürdüm.

"Jeongguk, beni buradan alır mısın?"

Bir şey söylememe izin dahi vermeden konuşan Jimin'in kırık sesiyle kaşlarım çatılmış, dikkati bana çekilmiş olan Taehyung ile birleşmişti gözlerim. Ağlamış olmalıydı, sesi çok pürüzlü ve kısıktı. Bir sorun vardı, acilen buradan çıkıp ona gitmem gerekiyordu.

"Hemen konum at bana."

Hızla ayaklanıp çocuklara acil bir işim çıktığını söyleyerek, barın dışına doğru seri bir şekilde adımlamaya başlamıştım.

james joint ;; taekookWhere stories live. Discover now