14 | pose

8.5K 963 369
                                    

Sarılırım Birine - Adamlar eşliğinde yazdığım bir bölümdür.

"Jeongguk."

Jeongguk, kendine seslenilmesine rağmen uykusundan bir türlü tam anlamıyla sıyrılamamış, olduğu yerde daha da büzülerek uyumaya devam etmişti. Aslında bu akşam uyumaması, salondaki arkadaşlarıyla eğleniyor olması gerekiyordu ama birden bastıran baş ağrısı yüzünden Namjoon'un odasına kaçmıştı. Yaklaşık bir saattir hareket dahi etmeden uyuyordu, tâ ki şu ana kadar.

Jeongguk'un uyanmayışıyla diğer beden kaşlarını çatmış, kendini yatağa atmıştı yavaşça. İşaret parmağını Jeongguk'un burnuna hafif hafif bastırarak elinden geldiğince onu rahatsız etmeye çalışmıştı fakat aldığı tek karşılık, Jeongguk'un kaşlarını çatması ve sanki bir yastıkmış gibi kollarını ona dolayarak kendine çekmesiydi.

"Aptal."

Jeongguk, uyku ve ayıklığın ortasında olduğundan ötürü söylenenleri duyabiliyordu fakat tam anlamıyla idrak edebilmiş sayılmazdı. Yüzünü kollarının arasına hapsettiği bedenin boynuna gömdü ve derin bir nefes çekti ciğerlerine, işte tam o an, kollarının arasındaki kişinin kim olduğunu fark ederek hızla araladı gözlerini.

"Siktir, Jimin?"

Jimin, Jeongguk'un verdiği bu ani tepkiye karşılık gözleri kısılacak şekilde güldü ve dostuna sardığı kollarını biraz daha sıkılaştırarak şirince gülümsedi.

"Efendim, Jeongguk?"

Alfa, uzun zaman sonra ilk defa hissettiği bu tatlı feromonlara karşın dudaklarını birbirine bastırdı ve gözlerini küçük bedende dolaştırdı. Bıraktığı gibiydi, sadece biraz daha zayıflamıştı ama görünüş olarak bıraktığı gibiydi işte. Jeongguk'un minicik dostu yine kollarının arasındaydı ve Jeongguk bu hissi o kadar özlemişti ki, gözlerinin dolmasına engel olamadı.

"Ne kadar özledim seni haberin var mı?"

Jimin'i iyice kendine doğru çekti ve eskisi kadar olmasa bile hâlâ tombul diyebileceğimiz pembe yanaklarından birine kocaman bir öpücük bıraktı. Jeongguk, omegayı bir bebekmiş gibi sevmeyi çok seviyordu. Böyle zamanlarda Jimin iyice yumuşacık biri hâline geliyordu ve bu gerçekten olabilecek en tatlı şey falandı. Yani, en azından Jeongguk'a yumruk ısırtacak kadar tatlı olduğunu söylemekte sorun olmazdı.

Yüzünü Jimin'in boynuna gömerek derin nefesler çekti ciğerine. Şimdi ona böyle sarılıyor olmak hem ona onu ne kadar özlemiş olduğunu fark ettiriyordu, hem de dostunun çektiği acıları zihnine bir bir aşılıyordu. Jeongguk, zihnindeki anılarla beraber burnunu çekti ve gözyaşlarının yanaklarına, daha doğrusu Jimin'in tenine dökülmesine izin verdi. Sonunda en yakın arkadaşına kavuşmuştu, başka ne zaman ağlayabilirdi ki?

"Jeongguk, ağlamasana. Üzülüyorum."

Jimin, buruk bir tebessüm eşliğinde alfanın saçlarına minik öpücükler kondurdu. Bunun böyle olacağının bilincindeydi aslında, bu yüzden eve geldiğinde diğerlerinin Jeongguk'u uyandırmasına izin vermemişti. Çünkü en yakın arkadaşını tanıyordu, çevresindeki çoğu kişinin aksine. Sevdiği kişilere dayanamazdı Jeongguk. Bir tür zaaf durumu gibiydi bu, onlara zarar geldiğinde deliye döner, özlediğinde yapışıp bir sürü öpücük vermek isterdi.

Birkaç saniye sessizce yattılar yatağın üzerinde Jeongguk sakinleşene dek. Jeongguk, Jimin geldiği zaman ona destek olacağını hayal etmişti ama görünüşe göre minik arkadaşına olan zayıflığını bir an aklından çıkartmıştı. Bırakın ona destek olmayı, kendini bile sakin tutamamıştı ki. Eh, onu suçlayabilir miydik? Jimin'in o hâlini gördükten sonra nasıl da korkmuş ve endişelenmişti. Jimin'in güçlü kişiliğine rağmen ya kendine bir şey yaparsa diye düşünmekten kendini alamamıştı bir türlü. Onu özlediği için mutsuz geçen günleri olmuştu Jeongguk'un, onun sesini duymaktan bile acizdi çünkü. Şimdiyse sağlam bir şekilde yatağında uzanıyor, Jeongguk'a gülümsüyordu ve bu his onun duygularını öyle karıştırmıştı ki kendine hakim olamamıştı.

james joint ;; taekookWhere stories live. Discover now