19 | loveeeeeee song

9K 939 437
                                    

Önceki bölümü okuduğunuza emin olun.

Jeongguk'a uykunun haram olduğu günlerden biriydi bugün. Bir cumartesi günü, saat sabahın beş buçuğuydu ve Alfa gördüğü kabus ile sıçrayarak uyanmıştı uykusundan. Birkaç saniye boyunca derin nefesler almış, sakinleşebilmek için kendine izin vermişti fakat hepsi nafileydi. Bugün sakinleşemiyor, belki de sakinleşmek istemiyordu. Vücudunun sarılmasına ihtiyacı vardı, birinin onu öpmesi ve dikkatini dağıtması gerekiyordu. Hafifçe doğruldu, sırtını yatak başlığına yasladı ve komodinin üzerindeki telefonuna uzandı. Hızlı bir şekilde sevgilisinin adını buldu ve uyuyor olmasını umursamadan yeşil simgeye basarak telefonu kulağına yasladı. Telefon bir süre çaldı, çaldı fakat kimse cevaplamadı. Bu, Jeongguk'u strese sokarken hızla tekrar aradı Taehyung'ı. Ona çok ihtiyacı vardı ve şimdi ona ulaşamazsa bir de ona olan özleminden dolayı üzülecekti, sanki yeterince mutsuz değilmiş gibi. Tam vazgeçecekti ve telefonunu komodine geri bırakacaktı ki duyduğu derin sesle dudakları iki yana kıvrıldı.

"Jeongguk?"

Taehyung, duyduğu telefon sesiyle birden uyanmış, saate bakamadan çağrıyı yanıtlamıştı. Odasının karanlık olmasından anlayabiliyordu saatin pek makul olmadığını, bu da onu endişelendiriyordu.

"Taehyung, beni alsan ve beraber sahile, güneşin doğuşunu izlemeye gitsek olur mu?"

Jeongguk, ondan beklenmeyecek bir sakinlikte dile getirdi isteklerini, yorgun gözleri kapanmamak için direnirken. Yatsa bile uyuyamazdı artık, uykusu olmasına rağmen hem de. Zihnindeki düşünceler onu rahat bırakmazdı çünkü, biliyordu kendisi de. Taehyung, duyduğu şeyle rahatlamış gibi bir nefes verdi ve telefonu kulağından uzaklaştırdı saate bakmak için.

"Tanrım, bir şey oldu sandım Jeongguk. Ödüm koptu."

Jeongguk, bacaklarını yataktan sarkıttı ve boştaki heliyle önüne düşen saç tutamlarını geriye doğru itti. Taehyung'ın endişeli sesini duymak biraz vicdanını sızlatmıştı ama artık vazgeçmek için çok geçti. Yavaşça ayağa kalktı ve lavoboya doğru attı adımlarını.

"Kabus gördüm." Jeongguk, duvarda asılı duran fotoğraflara bakmamaya çalışarak ışığı açtı ve kapıyı iterek lavoboya girdi. Duvarda çocukluk ve arkadaşlarıyla olan çok tatlı fotoğrafları vardı ve şimdi gerçekten onlara bakıp daha da kırılmak istemiyordu. "Gelecek misin?"

Taehyung, hiç şikayet etmeden üzerinden yorganı attı ve başını salladı hafifçe, sevgilisi onu görmeyecek olsa bile. Nasıl gelmesindi ki, Tanrı aşkına? Sevgilisini özlemişti, sevgilisinin ona ihtiyacı vardı ve sevgilisiyle beraber gün doğumunu seyretme şansı vardı. Tüm bunları elinin tersiyle itecek hâli yoktu.

"Geleceğim bebeğim."

Jeongguk, hafifçe gerindi ve biraz daha canlanmış bir sesle konuştu. Taehyung'la konuştuğu zaman her şey daha iyi oluyordu.

"Hemen gel, pijamalarınla. On beş dakika içerisinde burada olmazsan seni döverim."

Çağrıyı sonlandırdı ve bir kenara koydu telefonunu. Hızlıca yüzünü yıkadı ve bu sırada kabarmış saçlarına dokunmadı bile. Hızlıca mutfağa gitti, ikisi için kahve yapması gerekiyordu. Bu yüzden suyun kaynamasını beklerken en sevdiği iki kupasını ve kocaman olan termosunu çıkarttı. Kenarda duran nescafelere uzandı ve termosun içine döktü iki paketi. Suyun kaynadığını fark edince dikkatle termosa döktü, kahveyi biraz karıştırdı ve ardından termosun kapağını kapattı ve tam bu sırada çalmaya başladı telefonu.

Jeongguk, arayanın sevgilisi olduğunu görünce gülerek meşgule attı ve hızla salona doğru koştu. Birlikte bir şeyler yapacak olmalarının heyecanı ona kabusunu bile unutturmuştu. Kanepenin kenarındaki battaniyeyi kucakladı ve tekrar mutfağa doğru ilerledi. Kupaları ve termosu da aldıktan sonra telefonunu cebine attı. Güç bela kendini evden dışarı atıp kapıyı kilitlediğinde havanın soğukluğu yüzünden titremeden duramıyordu. Evin önünde duran arabaya doğru koşturdu hızlıca ve kapıyı açarak sürücü koltuğuna attı kendi bedenini. Yüzünde oluşan gülümsemeyle başını Taehyung'a çevirdi ve kucağındakileri sıkıca tutarken konuştu.

james joint ;; taekookWhere stories live. Discover now