12. Bölüm Yalanlar

8.4K 570 210
                                    

Herkese merhabalar ben çok özledim sizleri umarım sizlerde beni özlemişsinizdir. Telefonum bozuldu ve ben bölüm atamadım. Bilgisayardan yazmak beni epey zorladı. Kaç haftadır bölümü bitirmeye uğraşıyorum ama telefondan yazdığım gibi olmuyor. Bilgisayara alışmam biraz zamanımı alacak gibi. Lafın kısası durum bunlardan ibaret en yakın zamanda telefon alabilirsem bölümleri daha da çabuk yazacağım. Bölümle baş başa bırakıyorum sizleri


Dün yaşadıkları aklına gelirken hırkasına iyice sarıldı. Geceleri uyuyamaz olmuştu. Gözlerindeki yaşlar izinsizce yanaklarına süzülürken derin bir nefes almak istedi ama buna gücü olmadığına yemin edebilirdi. Kalbi korkuyla sarıp sarmalanmış, çıkmazlara sürükleniyordu. Kaçmak istediği adam hemen yanı başında bitiveriyordu. Yürüdüğü yol nereye sürüklüyordu kendisini bir fikri yoktu. Geceleri siyaha bürünen gökyüzü içini kaplayan sıkıntılarını yansıtan en güzel örnekti. Yıldızlar bu gece gökyüzünün siyahına yenilmişçesine saklanmışlardı. Kollarını göğsünden çözüp odasına geçti. Huzursuzca yatağına uzandı ve yaşadıklarının ağırlığı ile gözlerini kapattı.

Güneş, sabah uyanır uyanmaz kendisini dışarı attı. Evde boğulacakmış gibi hissediyordu. Dolan gözleri ile etrafını bulanık görmesine aldırış etmeden yürümeye devam etti. Geçtiği sokakların sessizliğini bozan ses kendi ayak sesiydi. Bu hayatta ki yeri neydi? Ailesi bile sokağa atmamış mıydı? Şimdi aynısını yapmasını istiyorlardı. Bu kadar alışmışken yaptığı hiçbir fedakârlık onun zoruna gitmiyordu. Ayakları daha fazla kendisini taşıyamayacağının sinyalini verirken köşeyi dönmesi ile karşısında ki otobüs durağına yöneldi. Durduğu an anladı ne kadar yorulduğunu. Salık saçlarını bileğinde ki tokayla topladı. Beş dakika sonra gelen otobüse binip işe gitti.

Tüm gün düşünceleri yanı başında canını okurken pes etmeden direniyordu. Bu olanların son bulacağına inanmak istiyordu. Önlüğünü çıkarıp mutfaktan çıktı. Giyinme odasının kapısını açmak için elini kaldırdığı an parmağında ki alyansı ilk defa görüyormuş gibi irkildi. Öfkeyle çıkardığı yüzüğü pantolonun arka cebine koydu. Çantasını dolaptan alarak iş yerinden ayrıldı. Durağa doğru yürürken bileğinden aniden tutulunca korkuyla çığlık attı. Gözleri bileğini tutan kişiye dönünce sertçe yutkundu. Kenan denen adam yine karşısındaydı. Güneş elini kalbinin üzerine koydu. Elinin altında hızla atan kalbi nefes alıp verirken zorluyordu. Gözlerini sinirle devirdi.

"Ne istiyorsun?"

Konuşmadan bakan Kenan, uzun kirpikler, dağınık toplanan saçlar ve genç kızın güzelliğine güzellik katan akşamın kızıllığı ile ne yapacağını bilemedi. Durup bakışmaya devam ettikleri an Kenan gözlerini kızın yüzünden ayırdı. Ellerine değen bakışları ile kaşlarını çattı.

"Yüzüğün nerede?"

Güneş yüzüğü koyduğu yerden çıkardı. Avucunda tuttuğu yüzük cayır cayır yakarken karşısında duran adama belli etmedi.

"Sana bu yüzük parmağından çıkmayacak demedim mi?"

"Hayır, demedin."

Kenan yüzüğü Güneşin parmağına takarken gözlerini bir saniye olsun ayırmadan sözlerine devam etti.

"Bir daha parmağında alyansın olmadığını görmeyeceğim."

Güneş sıkıntıyla nefesini dışarı bırakırken yalancı bir tebessüm yerleştirdiği dudaklarını iki yana kıvırdı.

"Keşke beni de hiç görmesen."

Kenan genç kızın söylediğini umursamadan yürümeye başladı. Güneş iki adım gerisinde olduğu adamın peşinden giderken omuzlarına binen koca yüklerin ağırlığını tekrardan hissediyordu. Yol boyunca ikisi de sustu. Yeni bir hayata adım adım ilerlerken başlarına gelecekleri bilmiyorlardı. Yalanlarla kurulu dünyaları tüm dengeleri bozacaktı.

Akşam Güneşi (TAMAMLANDI)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu