19. Bölüm Acı

7K 503 363
                                    


Güneş tüm bedenini öfkeyle harmanlayan sözler karşısında hızla kendisini tutan kollardan ayrıldı. Hiç düşünmeden Kenan'a tokat attı. Sinirden titreyen sesini kendisine iğrenç bir imada bulunan adama duyurdu.

"Bana değen bakışlarından, nefesinden, bedeninden iğreniyorum! Midemi bulandırıyorsun. Sadece Hira için sana katlanıyorum."

Odadan çıkıp giden Güneş her adımla gücünün tükendiğini hissederken açtığı kapıdan içeriye girdi. Işığı kapalı olan odanın ışığını açmasıyla geldiği odanın Reyhan ve Harun'un odası olduğunu gördüğü an ışığı kapattı ve kapıya sırtını yasladı. Kapının önüne çökerken gözyaşları yanaklarından hızla aktı. Dayanamıyordu olanlara, katlanamıyordu. Bilmediği bir şehirde savaşırken yoruluyordu. Dizlerine kendisine çekti ve karanlık odaya baktı. Bu odada olması gereken kişilere ihtiyacı vardı. Onların varlığına desteğine ihtiyacı vardı. Hıçkırıklarını kimse duymasın diye eliyle dudaklarını örttü.

Zoruna gitmişti duyduğu sözler. Bunları hak etmiyordu. Arkasında duracak bir ailesi olsaydı eğer çoktan kaçıp giderdi kızıyla ama onun bir ailesi bile yoktu. Acıları her geçen gün katlanırken gözyaşları da akmaya devam etti.

Olduğu yerden kalkarken pencereden dışarıya baktı. Sabah olmuştu. Kapıyı yavaşça açıp dışarı çıktı. Üzerinde gecelikleri ile nereye gideceğini bile kestiremezken ayakları onu odasına doğru sürüklüyordu. İçeri girdiğinde Kenan'ı yatakta uyurken görünce yine sinirlendi. Kapıyı gürültüyle kapatıp giysi dolabına doğru yürüdü. Kendisine kıyafet çıkarıp banyoya girdi. Elini yüzünü yıkayan Güneş yüzünü kuruladıktan sonra banyodan çıktı. Kenan giysi dolabının önünde durmuş kıyafet alırken Güneş odadan çıktı.

Kızının kaldığı odaya sessizce girdiğinde kızının çoktan uyanmış olduğunu gördü. Tüm derdi sıkıntısı uçup giderken gülümseyerek kızına yaklaştı. Kokusunu içine çekip öpüp sarıldı. Hira ona kimsesizliğini unutturan en güzel şeydi. Elinden tutup odadan çıkardığı kızıyla koridorda yürürken Meryem ile karşılaşınca içini kaplayan huzursuzluğunu yok sayarak yürümeye devam etti.

Kahvaltı yapacak iştahı yoktu. Oturdu öylece konuşulanları dinledi sessizce. Hira'nın kahvaltısı bitince Sinem ile gitmişti. Odada Yıldız ile kaldıklarında göz göze geldiler. Yıldız kendisine korkuyla bakarken yanına gelip elini tuttu.

"Güneş neyin var böyle, gözlerinde kan çanağı."

"Odana geçelim anlatacağım."

İki arkadaş oturdukları yerden kalkıp gitti. Kapıyı kapatan Yıldız arkadaşı ile yatağa oturdu.

"Güneş iyi misin?"

Güneş burukça gülümserken ellerini birleştirdi ve kucağına koydu. Dün gece olanları hatırlarken bazen konuşmak zor oldu. Olup biteni anlattıktan sonra Yıldız ayağa kalktı.

"Gebertirim onu! Kendisini ne sanıyor, terbiyesiz şerefsiz."

"Yıldız ben ne yapacağımı bilmiyorum."

Dudaklarından çaresizce dökülen sözlerin ardından gözyaşları hızla yanaklarına düştü. Kendisine sarılan Yıldız güven veren sesiyle konuştu.

"Ben halledeceğim bu meseleyi hiç merak etme sen kardeşim."

Güneş tanıyordu arkadaşını bir çözüm bulacağına da adı kadar emindi. Kollarını çözdükten sonra yataktan kalktı.

"Ben Hira'ya bakayım."

"Güneş sen benim bu hayattaki en değerlimsin. Sakın bir adi adam yüzünden tek gözyaşı dökme, yemin ederim konağı başına yıkarım onun."

Akşam Güneşi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now