13| görüşme

12K 1.5K 829
                                    

Selam canlarım nasılsınız? Umarım iyisinizdir çünkü ben çok iyiyim!

Bu bölümden sonra, sizi çok pis şeyler bekliyor bunun için uyarımı yapmalıyım. Angst asla değil fakat bazı kötü şeyler olabilir şimdiden söyleyeyim :(

Ama sonunda çok güzel şeyler olacağından emin olabilirsiniz, sadece birazcık kaos girecek araya o kadar :3

Bu arada, medyadaki şarkı hayatımda dinlediğim en güzel şarkılardan biri olabilir. False Confidence dinleyin, dinlettirin..

Hiç mi hiç uzatmadan bölüme geçiyorum o zaman.

Hepinizi seviyorum, iyi okumalar💋❤

•••

''Jeongguk! Beni bekle!'' Taehyung çiçekler arasında koşan sevgilisine yetişmeye çalışırken bağırdı. Onu ormanın en sevdiği yerlerinden birine getirmişti. Burası bütün ağaçlar, yeşillikler ve sarmaşıklardan ziyade sadece çiçekler barındırırdı. Renk renk, çeşit çeşit çiçekler kocaman bir bölgeyi kapsıyordu. Burası her zaman geldiği sayılı yerlerden biriydi. Bu güzel yeri de sevgilisiyle paylaşmak istemişti fakat sevgilisi burayı fazlasıyla sevmişti. Hatta, o kadar sevmişti ki geldiğinden beri oradan oraya koşuyor, ilk defa çiçek görmüş bir çocuk edasıyla tüm çiçekleri kokluyordu. Kocaman delta, iki dakika içerisinde küçük bir bebeğe dönüşmüştü.

Öyle ki, Taehyung'la hiç ilgilenmemişti. Taehyung onu ne kadar çağırırsa çağırsın, Jeongguk bielanın sözlerine kulak asmamıştı.

Fakat, Jeongguk'un ilgisizliği Taehyung'u üzmüştü. Dolgun, kırmızı dudaklarını büzmüş, kulaklarını aşağı düşürmüş ve kuyruğunu sallamayı bırakmıştı. İlgiye ihtiyaç duyuyordu. Zaten son zamanlarda kurdu oldukça huzursuzdu. Kendini ilgiye aç bir bebek gibi hissediyordu.

Bu yüzden, arkasını döndü ve çiçekler arasında yuvarlanan Jeongguk'a bir şey söylemeden çiçekli bölgeden ayrıldı. Ormanın içlerine doğru ilerlediği sırada, kaybolma korkusu yoktu. Zaten ormanı avucunun içi gibi biliyordu. Bu yüzden adımlarını hızlandırdı ve kuyruğunu sallaya sallaya dolaşmaya başladı. Uzaklaşsa bile, Jeongguk'un onu bulacağını biliyordu. Jeongguk onun kokusundan nereye gittiğini kolaylıkla bulurdu.

Bir süre öylece gezdi fakat aldığı kokuyla hareket etmeyi bıraktı. Dimdik kulakları birkaç kez titredi, ardından kaşlarını çattı. Bu koku, bir delta kokusuydu. Fakat Jeongguk'un kokusuyla uzaktan yakından alakası yoktu. Bu koku, yabancı bir kokuydu. Baskındı, ağır bir kokuydu. Jeongguk'un kokusuna hiç benzemiyordu. Jeongguk'un kokusu da oldukça baskındı fakat Taehyung kokusu altında boğulmuyordu. Aksine ferahlamış ve güvende hissediyordu. Fakat bu deltanın kokusu onu oldukça ürkütmüştü.

Kurdu yabancı kokuyla endişeye kapılırken, Taehyung yavaşça geriye doğru adım attı fakat, deltanın yabancı ve rahatsız hissettiren kokusunu daha yakından aldı ve olduğu yerde kaldı. Koku gittikçe yaklaşıyordu. Beyaz kuyruğu arkasında hızlı hızlı sallanmaya başlamıştı. Kulakları belirli bir ritimle kıpırdıyordu. Taehyung kaşlarını çatıp, gözlerini kısarak etrafı incelemeye başlamıştı. Tam o sırada, çalılardan ufak bir ses duyduğu anda gözleri koyu pembeye dönmüş ve etrafında çok hafif, mor renkte bir buhar oluşmuştu. Deltaya, tehlikeli olduğunu gösteren bir sinyal vermişti. Ona yaklaşmaması gerektiğini, bundan çok daha fazlasını yapabileceğini iddia ediyordu.

Fakat, yapamazdı. Taehyung ergenliğe yeni girmişti. Tam güçlerini kullanamazdı. Tüm sürülere anlatılan o yalana göre, ilk bielanın halkı öldürürken kullandığı güçleri tam olarak kullanamazdı. Tam potansiyeline ulaşmamıştı.

BIELA | tkWhere stories live. Discover now