3.Bölüm: Arkadaki Araba

12K 591 63
                                    


3.Bölüm: Arkadaki Araba


Sakin ol ECE! Abartacak bir şey yok kızım. Sakin ol, derin derin nefes al. 

Yok! Olamıyorum.

İşte oradaydı, tam karşımdaydı. Bana doğru emin adımlarla ilerliyordu. Tıpkı tahmin ettiğim gibi, hala aynıydı. Hala yakışıklı, hatta daha da yakışıklı.

Siyah pantolonu, beyaz tişörtü ve üzerine giydiği gri ceketi ile göz dolduruyordu. Saçları onu ilk gördüğüm günkü gibiydi. Elindeki siyah çantadan başka eşyası yoktu yanında. Gözleri kısık, etrafı tarıyordu ve tam benim üzerimde kalmıştı.

Refleks olarak elimi kaldırmıştım, o da gülümsemişti. 'Allah'ım ne olur şu kalp atışımı biraz yavaşlat. Çok olmasa da olur. O duymasın yeter.' demiştim içimden.

"Merhaba." durup konuşmaya başladığında, sanki tokat yemiş gibi rüyadan uyanmıştım.

"Merhaba, hoş geldin." sesim tahmin ettiğimden de iyi çıkmıştı. Böyle devam kızım Ece.

"Şirinin arkadaşı; Eda, Ela Ha! Ece'ydi değil mi?" Harika! Zor da olsa adımı hatırlamıştı.

"Evet. Kusura bakma Uğur. Kerem'in acil bir toplantıya katılması gerektiği için gelemedi. Beni gönderdi." bir an önce konuyu değiştirmezsem patlayabilirdim. Ben o kadar heyecanlanayım, ecel terleri dökeyim. Beyefendi adımı bile zor hatırlasın, iyi mi?

"Önemli değil. Hiç şaşırmadım." omuzlarını indirip kaldırmıştı. Bir de tatlı tatlı gülümsemiyor muydu. Şuan sinirli olmasam karşında eriyebilirdim ama yok, atmıştı bir kere damarım.

"Gidelim mi?" elimle çıkış kapısını göstermiştim. Başıyla onaylamış ve yürümeye başlamıştı.

**

Beraber arabayla yola koyulduğumuzda ise bana hiç bakmıyor, camdan dışarıyı izliyordu. Resmen hayalimdeki beyaz atlı prens, oduna dönüşme yolunda ilerliyordu.

"Buralar çok değişmiş. Sen olmasan hayatta yolumu bulamazdım." bende sadece bunun için gelmiştim ya zaten, sana yolunu göstermek için. Tur rehberiydim çünkü ben.

"Evet, sana çok garip geliyor olmalı." yine de sakin kalmaya çalışıyordum. İçimdeki birbiri ile mücadele eden düşüncelerden haberi olmamalıydı.

"Gerçekten de öyle." yoldan gözlerimi ayırmamaya çalışıyorum ama her konuştuğunda ona bakasım geliyordu. Böyle araba sürmek de ne zordu.

"Saat daha erken. İstersen partiye kadar biraz dinlenebilirsin. Seni evine bırakayım mı?" gerçi evi var mıydı, neredeydi? Bilmiyordum ama.

"Hayır, gerek yok. Geldiğimi bilmiyorlar zaten. Öğrenmelerini de istemiyorum." birden ses tonu değişmişti. Sanki kızmıştı. 

"Tamam, o zaman..."

"Direk size gidelim." Yuh! Ne diyordu bu? Doğru mu duymuştum?

"Bize mi?" derken, öfkelenmeye başlıyordum. Beni öyle basit bir kız mı sanmıştı?

"Yani Kerem'lere. Bizde hazırlıklara yardım ederiz belki." deyince içim rahatlamıştı. Ben yanlış anlamıştım.

"Ha, tamam."  diye ağzımdan kaçırmış bulunmuştum.

"Kusura bakma uzun zaman yurt dışında kalmanın azizliği işte." rezil olmuştum. Hemen aklıma kötü şeyler gelmese olmaz mıydı sanki?

"Önemli değil. Anladım zaten." belli anladığın Ece Hanım. Artık aklın tamamen uçtu senin. Doğru düzgün düşünemiyorsun.

"Neyse. Sen nasılsın? İşler nasıl gidiyor? Şirin'le bir kafeniz vardı galiba." konuyu değiştirmesine minnettardım doğrusu.

"Evet, gayet iyi ilerliyor. Her şey aynı." şimdi düşününce iş konusunda anlatacak gerçekten bir şeyim yoktu. İşimi seviyordum ama bir erkeğin ilgisini çekeceğini sanmıyordum.

"Senin nasıl?" sanki anlatsa anlayabilecektim ama yine de muhabbet olsun diye sormuştum.

"Benim de aynı." harika, gerçekten muhteşem vakit geçiriyorduk! Normalde şen şakrak olan ben, şimdi dut yemiş bülbül gibi olmuştum.

Şu yalnız olduğumuz kısa süre zarfında bir şekilde onu tanımayı ve kendimi tanıtmayı istiyordum. En azından aklında küçük bir izlenim bıraksam güzel olacaktı ama yok. Tıkanmıştım resmen.

"Saçların uzamış." birden böyle söyleyince dönüp ona bakmıştım. Gözlerimiz kısa bir an kilitlenmişti ve ben o an anlamıştım. Sen benim kaderimdin Uğur. Bunu biliyordum, hissediyordum. Bir şekilde biz seninle bir araya gelecektik. Sadece nasıl, ne zaman onu bilmiyordum.

"Evet uzadılar." demiştim, çekinerek. Demek beni ilk gördüğü zamanı hatırlıyordu. Bu iyiye işaretti.

"Sen de iyi gözüküyorsun. Spora ilgilisin galiba." kol kaslarını ceketinden bile görebiliyordum. Gerçi zamanında baya bir ayrıntılı da görmüştüm ama neyse, bunu hatırlamanın sırası değildi şimdi.

"Evet, özellikle dövüş sanatları ilgi alanımdır." buna şaşırmıştım işte. 

"Ciddi misin?"

"Belli olmuyor değil mi?" insanın çevresine bu kadar pozitif enerji yayan birinden vurdulu kırdılı şeylerden hoşlanmasını beklemek zordu.

"Hiç!"

"Bizim ailede gelenek gibi bir şey. Çok iyidiriz bu konularda." altta yatan imayı anlamamak elimde değildi. Az çok ailesinin ne iş yaptığını Şirin'den öğrenmiştim. Uğur'un babası bildiğim kadarıyla herkesin tanıdığı, saygı duyduğu bir iş adamıydı. Diğer yandan karanlık bir kimliği de vardı. Yer altı dünyasının saygın isimlerinden biriydi. Ama ailesinin Uğur'un hayatında nasıl bir yeri vardı henüz onu çözememiştim.

"Anlıyorum." başka ne söylenirdi ki. 

Neyse ki yolun bundan sonrası ilk başlardaki gibi sıkıcı geçmemişti. Havadan sudan bir sürü konuda konuşma fırsatı bulmuştuk Uğur'la. Gerçekten komik birisiydi. Yerinde ve dozunda şakalarla insanı eğlendirmeyi iyi biliyordu. Yüzündeki gülümsemesi ise ona çok yakışıyordu.

Yol böyle sohbet muhabbet ilerlerken birden Uğur gerilmeye başlamıştı. Bunu hissetmiştim. Dikiz aynasından arada bakıyor ve dudaklarına dokunuyordu.

"Bir sorun mu var?" ister istemez bende tedirgin olmuştum.

"Yok sanmıştım ama sanırım var. Şu arkadaki araba uzun zamandır bizi izliyor." deyince gözlerim direk aynaya kaymıştı. Arkada bir araba vardı ama yakında bile değildi.

"Emin misin? Bizi takip ettiğini sanmıyorum." içimden bir ses Uğur'un haklı olduğunu söylese de mantığım tam tersi fikirdeydi.

"Öyle gözüküyor. Biraz hızlansana anlayalım." söylediği gibi hemen gaza basmıştım. 

Ne yazık ki arkamızdaki araba da hızlanmıştı. Uğur haklıydı. Takip ediliyorduk.

"Şimdi ne yapacağız?" direksiyonu tutan ellerim terlemeye başlamıştı.

"Daha ne kadar yolumuz var?"

"En fazla yarım saat."

"Yetmez! Hemen bir yol bulup izimizi kaybettirmeliyiz." Uğur sürekli dönüp arkaya bakıyordu. Gördüğüm kadarıyla araba da bize yaklaşmıştı. Bizim onları fark ettiğimizi anlamışlardı.

"Neden bunu yapıyorlar ki? Neden bizi takip ediyorlar?"

"Benim yüzümden." dediği anda, silahlar patlamaya başlamıştı. O kadar hızlı olmuştu ki, arka cam büyük bir gürültü ile parçalanmıştı.

"Allah kahretsin! Başını eğ Ece." 


.

.

.


Güzel Taktik [Tamamlandı✔]Where stories live. Discover now