47.Bölüm: Yaşamama İzin Ver

4.4K 306 53
                                    

Bölümün sonunda sizleri küçük bir sürpriz bekliyor olacak.

Özellikle söylemek istiyorum. Bu bölümün beğenisi ve yorumları ne kadar fazla olursa yeni bölüm o kadar hızlı gelecek. Haberiniz olsun...

47.Bölüm: Yaşamama İzin Ver

"Baban, baban ölmedi Ece, yaşıyor."

Kulağım çınlıyordu.

Gözlerimi kısmış sadece yüzüne bomboş bir şekilde bakıyordum.

"Kazanın olduğu gün oraya gittiğimde anneni çoktan kaybetmiştik ama babanın nabzı yavaşta olsa atıyordu. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde onu çıkardım oradan. Hastaneye başka bir isimle yatırdım. Sonrası çok karışıktı. Sen vardın. Baban komaya girmişti. Dedeni ikna etmem gerekiyordu. Sizin için en mantıklı kararı veremeye çalışıyordum. Yurt dışına çıkardım onu. Yedi yıl komada kaldı. Sonra... Sen ben dinliyor musun? Ece! Ece?" diye konuşmasına dalmış gitmişken birden durup kollarımdan tutarak beni sarsmaya başlamıştı.

"Hı?" diyebilmiştim sadece tepki vererek. Sanki dudaklarım birbirine yapışmıştı da konuşmamı engelliyorlardı.

"Söylediklerimi duydun mu? Dinledin mi beni?" kaşlarını çatmıştı. Gerçekten onu duymadığımı sanmıştı.

"Evet." cümle kurmayacak kadar başım zonkluyordu. Kulaklarımdan beynime beynime giriyordu ağrı.

"Bir şey söylemeyecek misin? Baban Ferit, yaşıyor hayatta. Anlıyor musun sen beni?" hala benden istediği cevapları alamamıştı. Garip garip yüzüme bakıyordu.

"İyi, güzel." bakışlarımı uzak bir noktaya dikmiştim ama bunu söylerken tam gözlerinin içine bakmıştım sert bir şekilde. Benden ne söylememi istiyordu, nasıl bir tepki vermemi bekliyordu anlamakta güçlük çekiyordum.

"Bu da ne demek? İyi değilsin sen. Hadi hemen hast..." derken kolumdan tutmuştu. Hızla çekmiştim kendimi. Ve bağırmaya başlamıştım;

"Yooo yoo iyiyim ben. Hem de hiç olmadığım kadar iyiyim. Harikayım!" bir sağa bir sola gitmiştim. Yerimde duramayacakmış gibiydim. Ellerim karıncalanıyor, ayaklarım uyuşuyordu.

"Ece kızım!" bir kere daha dokunmaya çalışmıştı ama yine izin vermemiştim. Boğazım yanıyordu sanki. Bir kavanoz acı biber yemişimde cezasını çekiyordum.

Elimi boğazıma götürmüş, bu yanma hissinden kurtulmaya çalışıyordum ama biliyordum. Ağlamamak için kendimi zorlasam da ne kadar sıksam da bir işe yaramayacaktı. Dünden sonra, bu kadar ağladıktan sonra yine durmayacaktı.

"Yoruldum artık ya. Yoruldum, bıktım ben! Bıktırdınız beni. Hayattan, yaşamaktan bıktım. Her şeyin ama her şeyin yalan olmasından..." ellerimi kaldırıp isyan edercesine salıyor, bir yandan da sesim kısılırcasına derdimi anlatmaya çalışıyordum.

"Haklısın ama.."

"Haklı olmak istemiyorum. İstemiyorum hiçbir şey! Söyle, Allah rızası için söyle artık bildiğin her şeyi. Sen de kurtul ben de. Bilmediğim benden sakladığın başka ne var söyle?" gözyaşları ile ıslanan yüzüm, buğulanan gözlerim onu göremiyordu ama son anda tam düşecekken beni tuttuğunu hissetmiştim. Benimle birlikte yavaşça yere oturmuştu.

"Yapma böyle!" diye fısıldamıştı. Benim aksime, bana inat olsun dermiş gibi sessizce konuşması beni daha da delirtmişti.

"Yaparım. Beni ne hale getirdiğinizin farkında mısınız? Dün neler anlatıyordunuz, ya şimdi? Benim artık bu kadar yalana katlanacak gücüm kalmadı. Aldınız benden her şeyimi, tüm inançlarımı, umutlarımı. Sizin yüzünüzden sevdiğim adamın yüzüne bile rahatça bakamıyorum ben. Çünkü o bile yalan. O yalan, bu yalan, şu yalan. Yeter! Yeter artık YETER!" son bir feryatla çıkmıştı sesim. Ben bile kendime inanamamıştım.

Güzel Taktik [Tamamlandı✔]Where stories live. Discover now