41.Bölüm: Yalan Bir Hayat

4.3K 295 51
                                    

Geçmiş bölümde her şey başlamış, sırlar ortaya teker teker çıkmaya başlamıştı. Bu bölümde de devam ediyoruz. Bakalım öğrendikleri karşısında Ece ne yapacak?

Hadi başlayalım...

41.Bölüm: Yalan Bir Hayat

"Süleyman!" diye bağırmıştı Şirin.

"Ne yapıyorsun? Bırak o silahı!" diye araya girmiştim, Şirin'i arkama alarak. Refleks olarak kendimi öne atmıştım.

"Özür dilerim ama bu iş çığırından çıktı. Bundan sonra olacaklara ben karar veremem artık." delirmiş gibiydi Süleyman. Birden gözü dönmüştü.

"Ne demek yani? Vuracak mısın bizi?" bu saatten sonra hiçbir şey şaşırtamazdı beni.

"Hayır, tabi ki. Lütfen zorluk çıkarmayın. Fatih Beyi alıp gitmeme izin verin." ne düşündüğünü, planının ne olduğunu, neler yapabileceğini kestirmek bizim için çok zordu bu saatten sonra. Bu yüzden dikkatli olmalı ve saçma sapan bir hareket yapmamalıydık. Bunun riskini alamazdık.

"Süleyman oğlum sakin ol ve indir şu silahı! Bak kızları korkutuyorsun." demişti Fatih abi olması gerektiği gibi sakindi. Kendinden çok, bizim için korktuğunada adım kadar emindim.

Şirin arkamdan kolumu tutmuş ve öne çıkmaya çalışıyordu. Her defasın da sağa sola giderek ona engel oluyordum. Allah Korusun bir tehlike anında silah bize dönerse bedel ödemesi gereken ve vurulması gereken kişi ben olmalıydım çünkü.

Tüm bunlar benim yüzümden yaşanıyordu. Hadi onu geçtim Şirin bir anneydi. Dünyalar tatlısı iki tane çocuğunun yetim kalması demek kendi ölümümden bin kat daha ağır bir ceza olurdu bana.

"Yapacak bir şey yok. Oyununuz ortaya çıktı. Geri dönüşü yok bunun." demiştim tekrar Şirin'in çabasını görmezden gelerek.

"Ece Hanım, inanın bana sizi korumaya çalışıyorum." gözlerindeki çaresizlik her şeyi anlatıyordu aslında. Ona inanıyordu bir yanım. Kendince doğru bildiği şeyi yapmaya çalışıyordu karşımda. Sadece bunun yanlış olduğunun farkında değildi.

"Beni ya da bizi böyle mi koruyorsun? Silah çekerek mi?" bu bir çelişkiydi.

"Buna beni siz mecbur ettiniz!" diye bağırmıştı. Tam o anda kapı bir kez daha açılmıştı. Tüm dikkatler bir anda dağılmış, kimin geldiğini görmeye çalışırken Fatih abi harekete geçmişti. Süleyman'ın elinden silahı almaya çalışırken bir boğuşma yaşanmaya başlamıştı. İçeri giren kişi Mihirmah'tı ve karşı karşıya kaldığı manzara karşısında donup kalmıştı.

Adrenalin had safhadaydı ve ben bir şeyler yapmalıydım. Pratik düşünmeli ve hemen bu savaşa engel olmalıydım. Silah her an patlayabilirdi. Birden gözüme takılan ve aklıma gelen şeyi yapmak üzere köşedeki vazoyu elime almıştım. Yukarı kaldırıp tüm gücümle Süleyman'ın kafasına doğru ittirdiğimde kırılan cam parçalarının sesi kulaklarımızda yankılanırken birden sessizlik oluşmuştu. Herkes, her şey durmuştu. Süleyman iki saniye sonra yerde yatıyordu.

Tüm gözler bana dönmüştü. Elim havada öylece kala kalmıştım. Şirin arkamdan gelip beni tutmuştu da kıpırdayabilmiştim.

"Öl..mm.müş mü?" demiştim titreyerek. Elimi boğazımın üzerine götürmüştüm. Parmaklarımın altında atan damarımın hızlı ritmi nefes almamı zorlaştırıyordu. Ben ne yapmıştım?

Öyle kıpırdamadan yatıyordu Süleyman. Belki de artık nefes almıyordu. Katil olmuştum.

Fatih abi eğilerek önce nabzına bakmış, sonra da parmağıyla burnunu nefes alıyor mu diye kontrol etmişti.

Güzel Taktik [Tamamlandı✔]Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora