♚26.bölüm♚

2.7K 236 32
                                    

Geçmiş, buzdan bir kale gibi sıyrılmış kol bileklerinden yayılan ateşle erimeye başladığında, karanlık peçe yutkunmaya çalıştıkça tırnaklarını soluk borusuna geçiriyormuş gibi hissettiriyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Geçmiş, buzdan bir kale gibi sıyrılmış kol bileklerinden yayılan ateşle erimeye başladığında, karanlık peçe yutkunmaya çalıştıkça tırnaklarını soluk borusuna geçiriyormuş gibi hissettiriyordu.Öldürdüğü canların kanıyla beslenen bir canavarın kanını taşıyordu.Zehrin en tesirli özü damarlarının içinde besleniyor; ancak panzehir şeytana ateşle saldıran ruhların kabzasında hapsoluyordu. Ne var ki içinde taşıdığı akışkan lavlar düşüncelerini yakmaktan öteye geçemiyordu.

Ölümünü izlemekten keyif alıp almayacağını düşünmekten kendini alamıyordu.

Demir başlıklı sert bir yatağın üzerine yatırılmış, iki yana doğru uzatılan gerilmiş kolları göğüs kafesini zorluyordu. Tanrım, kelepçeyi andıran deri kayışlarla bileklerinden yatağa kelepçelenmişti.Başını kaldırıp, kızıl bir uçuruma açılan kapıya gözlerini kısarak baktı.Aralık kapının diğer tarafından sızan kızıllık dışında, oda kasvete gebeydi.

Sarı saçları omuzlarına dökülen kadını görüyor, hayal ettiği kibri şah damarında hissedebiliyordu.Onu tekrar görmenin kendisini yaraladığının son derece farkındaydı.Daha evvel onu uzaktan şöyle bir süzmüş, esas ayrıntılarla yeteri kadar oyalanmamıştı. Kendisi için takındığı tavra binlerce kez lanet etti.Yanağındaki iz hala canını yakıyor, o yine de rol yapıyordu. Geçmişi için mi, geleceği için mi, kendisi için mi yoksa bir cinayete kurban gittiği iddia edilen karşısındaki kadın için mi? Muhtemelen saydıklarının hepsi için.

Yaralıydı, ama fiziksel anlamda. Onu ölesiye korkutan ise duygusal anlamda olandı.Bu yüzleşmede şüpheye de pazarlığa da yer yoktu.

Kimsesiz gecenin uğultularını kulak ardı eden bir kadının çığlığı kulaklarını tırmalıyor; öldürdüğü yerden kanıyordu.Kar taneleri düşüyordu ıslak kaldırımlara on üç defa fısıldıyordu katran karası ruhlara.

Bakışlarını kaldırdı, çiğ bir yemeğin pişmiş tadında kendisinin farkında olmadığı bir itiraf havası vardı.Yatağın ortasında tuvaline isyan eden aciz bir portre gibi, nedenini nasılını sorgulamadan öylece duruyor ve karşısındaki donuk gözlerin sahibine bakıyordu.

Kadın baş döndüren güzelliği, uzun kıvrık kirpikleri ve hüznü taşıyan gözleriyle romanlarda tasvir edilen pahalı tabloları andırıyordu. Ona dışarıdan bakan biri çerçevenin güzelliğini görebilirdi; ancak ruhu kafeslenmiş genç kız, o an daha derinlere işlenen bir şeyi fark etti: Ölümsüzlüğü.

Bir bombanın fitili kendi kendine ateşlenmişti işte. Yaşananların silinme imkanı yoktu; her ayrıntı devasa kasetlere işlenmişti.

Kadın yatağa doğru yöneldiğinde önce gözünün kenarına iliştirilmiş kan damlasını sonra ise göğsüne yaslı beyaz kundağı gördü.Oradaydı işte, yeni doğmuş bir bebeğin ağlayışı zihnine çengel misali ilişti.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Where stories live. Discover now