♚38.bölüm♚

2.1K 181 26
                                    

Berrak bembeyaz kumsalda bacakları iki yana açılmış bir halde uzanırken, buraların hakimi edasıyla başucunda dikilmekte olan tehlikeli sıcak gövdeye baktı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Berrak bembeyaz kumsalda bacakları iki yana açılmış bir halde uzanırken, buraların hakimi edasıyla başucunda dikilmekte olan tehlikeli sıcak gövdeye baktı.Erkeksi göğüs kaslarının arasından su damlacıkları süzülüyor, tahrik olmuşluğunu açıkça gösteren şişkin dudaklar nefesini kesiyordu.

Kendinden emin bakışları, içine hapsettiği nefesi duymuşcasına ona sabitlendi.Hafif bir meltem koyu kestane rengindeki dağınık saçlarını dalgalandırırken palmiye ağaçlarından süzülen güneş ışığı gözlerini kamaştırıyordu.

Çenesindeki tuzlu gamzeyi tam olarak seçemese de ona bakarken adeta kendinden geçiyordu. Yüz hatları bulanıktı, şimdi tek görebildiği o yoğun ve dipsiz bakan ela gözleriydi.

Ruhunu görebilen adam çevik adımlarla iyice sokuldu.Tanrım, onu sıcak kumlara yatırıp aç dudaklarıyla üzerine kapanacağı an öylesine yakındı ki...Öpüşü gücüyle değil ama etkisiyle tahrip edici, dokunuşları hatırladığı kadarıyla vahşi ve şehvetliydi.Ona kayıtsız kalmak hem masumane hem de çıldırtıcıydı.Ellerini aşağı doğru kaydırdı, hissettikleri güneşten bile kavurucuydu. Kumlardan bile kat be kat sıcak...

Hisleri gökkuşağının renklerine bulanırken adını fısıldayarak başını geriye doğru attı.Aykırı dedektifin yaydığı çekimin son kurbanıydı. Bakışlarının yakıcı karanlığında adaleli vücudunun ağırlığı kadar etkili güçlü kollar sayesinde yere yapıştırılmıştı.Uzaklardan gelen dalga seslerine kasıklarında yayılan sızıyla eşlik etti.

"Lütfen..."

Adam onun bu ilkel ihtiyacını anladığında mutluluktan ağlamak istedi.Tenini o kadar özlemişti ki...Dudaklarına yaklaşan dudaklara uzanmak üzereydi...O sıcak o ıslak o tatminkar dudaklarına; fakat sonra bir şey oldu.

"Gelmek üzereyiz.Haydi kendine gel.Tanrı aşkına, bu kadar içecek ne vardı?"

Brendan dolana dolana sonunda dağa tırmanan bir yola girdi ve karşılarına geniş bir samanlığı andıran dağ kulübesi çıkana kadar da durmadı.Karanlık, kulübeyi esareti altına alırken son model aracı dışarıdan fark edilmeyecek bir şekilde ağaçlık alana park etti.

"Haydi atla bakalım mevsim,"

Ah, niye her şeyden iki tane vardı? Doğrulmaya çabalarken "Hey, ne? Nereye geldik?" diye soru işaretleriyle dolu tutarsız kelimeler döküldü ağzından.

Brendan arka yolcu kapısını araladığında kedi gibi istemsizce gerinmekteydi. Tanrım, gerinirken de saçma derecede erotikti.Seksi mırıltılar eşliğinde bir yandan beline sarılırken öte yandan cebindeki anahtarları çıkardı. Vincent'in avcı kulübesinin yer tarifine ilaveten Fernando'dan anahtarları da isteyerek akıllılık etmişti.Zira kadın körkütük sarhoşken gerçekleri söylemesi riskine giremezdi. Bir de Sue gerçeği vardı.O küçük cadı ağzından laf alabilmek için girdiği oyunda başarılı olabilmiş miydi acaba? Tüm bunları sonra düşünecekti.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Where stories live. Discover now