♚46.bölüm♚

1.7K 190 39
                                    

Ona düşmanlarını sordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ona düşmanlarını sordum.Saydı.Saydı.Saydı.*

Peki ya siz, bin bir zorlukla inşa ettiğiniz dünyanız başınıza yıkılsa ya da dönüşü olmayan yanlış sokaklara sapsanız bunun yasını tutar mıydınız, kan bulaşmış ellerinizi kimin teninde yıkardınız?

Zihnini serbest bıraktığında nedense hep 13 Aralık gecesine dönüyordu. Genellikle geceleri oluyordu bu. Sessizliğin kol gezdiği o kasvetli anlarda şöminedeki odunların çıtırtısını dinliyordu.

Karanlık huzursuzlukla baş etmek tahmin ettiği kadar kolay olmamıştı. Sanki kış güneşi göğün bağrından usulca koparıldığı an, dünyası zehirli sarmaşıklarla dolu ormanın derinliklerine gömülüyordu. Suçluluk hissinden nefret ediyordu.

Hayatının en güzel çağları hep hazır olmakla, kendini eğitmek ve birini öldürmek için duygularını şüphe çekmeyecek şekilde yönetmekle geçmişti. Şimdi pes edemezdi. Artık olmaz. Muhteşem son için geri dönüşü olmayan o adımı atmak zorundaydı. Tüm seyirciler hazırken oyunun son perdesini sahneye koymak zorundaydı.

Tüm bu zorunluluklara ilaveten bir de her daim uyanık olma zorunluluğu vardı ki...Tanrıya şükür, uykuya direndiği zaman diliminde bedeninde biriken yorgunluğa teslim olmamaya alışıktı. Alın terine bulanmış gözyaşlarını saklandıkları kara deliklere hapsedeli çok olmuştu. Ancak yine de...

Affetme duygusunu içinde bir yerlerde bulabilse, ah bir bulabilse... Hem kendisinin hem de affedilenin özgür kalacağını biliyordu. Uzun zaman boyunca unutmaya çalışmış ancak sürekli başarısız olmuştu. İntikam dedikleri şey sanırım bir dizi zincirleme tepkinin vücut bulmuş haliydi. Bir kişiyi düşman bellediğinizde silaha başvurmak en kolayıdır oysa diğerinin zaaflarından, dikkatsizliğinden yarar sağlayıp kaderin boynuna hüküm giydirmek daha akıllıcadır.

Hakikatlere sırt çevirirse ve etrafında tam bir sessizlik hakim olursa 'onu' karşısında görebiliyordu. Karın yağdığı ilk gece birçoğu için gelip geçici bir an olabilirdi; ancak yılanın dilindeki cevher o zaman diliminde akmıştı.

Bazı geceler siluet o kadar yakınına sokuluyordu ki...İnce zarif bedeni dumanlı gölgeler arasında kuş gibi süzülüyor; aklına ektiği zehirli tohumlara can suyu veriyordu adeta.

Sigarayla harmanlanmış ağır parfüm kokusunun hatırası şimdi bile içini bulandırıyordu. Fransız işi, ağır ve mistik. Öyle gecelerde ciğerleri bile ona ihanet ediyordu. Deri eldivenlerinden yayılan o iğrenç koku genzini yakarken zaman önemsizdi ve iyileştirici etkisinden öyle yoksundu ki...

"Yalvarırım," diye fısıldamıştı avuçlarının altındaki aciz beden. "Bırak beni."

Kontrol elbette kendisindeydi. Daha önce defalarca cinayet planı yapmıştı. Kurbanın başına bıraktığı beyaz tülden duvak da dahil her şeyi yerli yerine oturtması epey zamanını almıştı; ama işte beklediği sona adım adım yaklaşmış sabrının meyvelerini toplamıştı nihayetinde.

PORTOLA VALLEY 2∣ Tamamlandı ♚Where stories live. Discover now