➳14

1.2K 204 236
                                    

İyi okumalar.

[-Beklenmedik kurtarıcı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[-Beklenmedik kurtarıcı

Çok sevdiğiniz biri için,aslında hiçbir şey ifade etmediğinizi farketseydiniz ne yapardınız? Daha doğrusu bu keskin hançeri hiç acımadan kendi elleriyle kalbinize saplasaydı...

Rüzgara dayanamayıp kırılıvermiş bir ağaç dalı gibi hissediyordum şimdi.
Dalımdaki tüm o çiçekler neşeyle, gelecek sıcak günleri beklerken aniden çıkan sert fırtınada kopup gitmişti.
Onların arkasından ağlamam gerekirken ben, beni benden eden bu acımasız rüzgâra üzülüyordum.Oysaki onun tatlı bir esintiyle çiçeklerimi okşaması ne de hoşuma giderdi....

Ciğerlerim sıkışırken titrek bacaklarımı hızlandırdım.Üstüme yağan yağmur
incecik pijamamın altından güçsüz tenime işliyor, çıplak ayaklarımın altına batan diken ve taş parçaları ise canımı yakıyordu fakat bedenim bunun farkında değil gibiydi.Sonrasında getirdiği krizle üstüme çökecek olan bir çeşit şoktaydım ve tepkisiz suratımla çıkış yolunu bilmediğim bu ormanda çıplak ayaklarımla yürüyordum.

Sahi,ne zamandır yürüyordum?Kaç dakika geçmişti,ya da o evi terkedeli saatler mi olmuştu?Tek emin olduğum şey Min Yoongi'nin peşimden gelmeye tenezzül bile etmeyişiydi...Her zaman yanımda olacağını söyleyen o adam,şimdi beni yalnız başıma bırakmıştı.

"Bu boynunda olduğu sürece ben yanı başındaymışım gibi olacak."Zihnimde yankılanan sesiyle adımlarımı durdurdum.Boynumda ağırlık yapan kolyesi aklıma düşüverdi birden.Boğazımı saran siyah ip boynuma vurulmuş bir zincir gibi geldi o an.Nefesimi kesti.Titreyen elimi boğazıma uzattım,pijamamın altında kalmış olan kolyeyi taşından tutup çektim.Kolye kopup elimde kaldığında yine aynı ruhsuz bakışlarımla yeşil taşa bakmıştım.Artık benim için bir şey ifade etmiyordu, tıpkı sahibi gibi ...

Sarsak adımlarla tekrar yürümeye başladığım sırada, elimde tonlarca ağırlık yapan kolyeyi çalılıkların olduğu yöne, sonradan kalbimin acıyacağını bile bile gelişigüzel fırlattım."Hiç,"dedim yavaşça."Hiç benim olmadın,varsın kolyen de olmasın,istemiyorum."

Derin bir nefes verdim.Titrek adımlarım çamurlu su birikintilerine bastıkça ayak parmak uçlarım, soğuk suyla daha da hissizleşiyordu.Bunu umursamadım,yağmurda ıslanan toprağın kokusu burnuma doluşurken nereye gittiğimi bilmediğim adımlarımı daha da hızlandırdım.Bir an önce buradan çıkmam gerekiyordu.Ben ne buraya ne de ona aittim.

Aniden tüm ormanda, buradan çıkamayacağımı söylercesine yankılanan çığlık sesi kulağıma doluşurken duraksadım.Tüylerim anında köklerinden havalandı bu tiz sesle.Daha çok bir kadının çığlığını andıran bu sesin kesin olarak, bir erkeğe mı yoksa kadına mı ait olduğunu anlamak zordu.Saf tizlik bir kadını andırsa da gırtlaktan çıkan hırıltılar ayırt etmeyi zorlaştırıyordu.

Nefesimi tuttum,bekledim.Göğsümü şişiren bu havanın içeri girmesine izin verecek olursam sanki bir şeyleri duymamı engelleyecekmiş gibi hissediyordum şimdi.Tüm duyularım şaha kalkmış at gibiydi.Hepsi canlı ve diriydi,gelecek en ufak bir işareti bekliyorlardı.

Nabzım boğazımda atarken ormana dikkat kesildim.Bu sahnenin bir benzerini daha önce yaşamış biri olarak şimdi aynı şeyleri veya belki de daha kötüsünü yaşayacağımdan emin bir şekilde bir sonraki katilimi bekliyordum.Öncekinden farklı olarak şimdi kendimde kaçacak gücü ve isteği göremiyordum.Ayrıca,beni kurtaracak bir Yoongi de olmayacaktı bu sefer...

Sert rüzgarın birbirine çarptırdığı ağaç dalları arasında bekledim.Ses git gide yaklaşırken donuk bakışlarıma tezat olarak hızlanan kalp atışlarımı durduramadım.Sanırım,içimde bir yerlerde minik bir parça hala benim için mücadele ediyordu.Hala bir parçam,böyle aciz bir sonu kendine yakıştıramayıp mücadele etmemi istiyordu fakat uzakta,tüm o dalların arasında bir hareketlilik sezdiğimde bu parçayı da görmezden geldim.Artık yolun sonundaydım ve geri dönmek için çok geçti.

Puslu gören gözlerimi kıstım hızla üzerime gelen şey git gide yaklaşırken.
Onu tam anlamıyla görebilmem aramızdaki mesafe bir kaç metreye inene kadar sürmüştü.

Anormal derecede büyük bir kafası olan yaratık,başındaki yırtık şapkanın altından sarkan siyah saçlarıyla bir kadını andırıyordu.Göz küreleri sanki yokmuşçasına tamamen siyahtı ve içine fırlatılmış boncuklar gibi görünen mavi irislere sahipti.Yüzünün geneli iskeletine yapışmış beyaz bir deriden ibaretti ve olmayan burnunun bu kemik yığınında yaptığı boşluğu bozuk gözlerime rağmen seçebiliyordum. Dudakları yoktu.Bunun yerine ağız kısmına gelindiğinde yırtılan bir deri ve ağzı dolusu keskin,uzun dişlere sahipti.

Üzerinde tüm o görüntüsüne rağmen yırtık olmayan temiz görünümlü bir elbisesi vardı.Uzun kolları ise bu elbisenin yanlarına iğneyle rast gele tutturulmuş gibi duruyordu. Gerçekliğinden şüphe duyulacak bir görüntüye sahipti fakat o üzerime gelirken tüm bunların gerçek olduğuna emindim.

Donmuş bedenimle yerimden kıpırdamadım.Bilmiyorum,o an belki de bedenim olayın şokuyla kendini kilitlemişti ya da ben,bu yaratığın beni parçalamasını ve tüm bunlara bir son vermesini istemiştim.Her iki koşulda da bunlar,sol kolumun biri tarafından tutulup çekildiği gerçeğini degiştirmiyordu.Ben ne ara arkamda bittiğini bilmediğim bedenin göğsüne yüzümü çarparken o kolumdaki eliyle ince belime kavrayıp bedenimi bedenine mıhlamıştı.Her şey de bu saniyelerde olup bitmişti.Yağmur şiddetini arttırmış rüzgarın sesi kulak uğuldatacak seviyeye gelmişti.Sırtımın ardında az önceki yaratığın çığlık seslerini işittim tekrardan fakat bu sefer daha acı ve daha şiddetlilerdi. Saniyeler içinde bu çığlıkların kademe kademe azalışına ve hatta kayboluşuna şahit oldum.Arkamı göremediğimden neler olduğunu anlamaktan çok uzaktım.Belki de az önce bir katliama şahit olmamam için yüzüm kapatılmıştı.

Belimi saran el hızla yukarı çıkıp sol omuz başımı kavradığında az önce sığındığım göğüsten de çekilip alınmıştım.Diğer eli de sağ omuz başımı kavrarken bağırmıştı."Ne yaptığını zannediyorsun,amacın neydi?Neden kaçmadın!"

Ona cevap vermedim.Yağmur üstümüze yağmaya devam ederken küçülmüş irislerine bakmaya devam ettim."Şu hâline bak dedi,"kulak uğultularım arasında bir yerlerde."Şu hâline bak, sırılsıklamsın ve her yerin yara bere içinde."O an boş bakışlarımı sonu olmayan denizlerle doldurdu bu sözleri.Başından beri def ettiğim kriz bu adamın yumuşak sesiyle zincirlerinden kopup gelmişti.
Boğazıma kocaman hıçkırıklar dizilirken bedenimin direnci ellerimden kayıp gitti.

Bacaklarındaki tüm güç çekildi ve ben kendimi boşluğa bıraktım.Anında bedenimi belimden yakaladı ben yere kapaklanmadan.İnce bedenim tekrar göğsüne yaslandı.Kafam geri düşerken adımı seslendiğini duyar gibi olmuştum."Hoseok,"diyordu ama gerisini duyamıyordum.Cümlenin geri kalanını anlayamayacak kadar pelteye dönmüştü beynim.

Ensemi yakalayıp yüzlerimizi hizaladığında kayan gözlerimle ona bakmaya çalıştım.Büyük gözleri korkuyla daha da kocaman olmuştu ve dudakları oynayıp duruyordu.Ne dediğini duymuyordum.Onu anlamıyordum.

"Taehyung,"dedim alamadığım nefeslerim arasında zorla.Ciğerlerim içine hiçbir şeyin sığmadığı daracık bir oda gibiydi."Taehyung,artık biliyorum ve bu çok acıtıyor."Sonrasında,vereceği tepkiyi göremeden bilincim ellerimden kayıp gitmişti.Bedenim karanlığa gömülürken en son hissettiğim şey alnıma soğuk ve yumuşak bir temastı.

wizard¡SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin