4| döngü

3K 357 169
                                    

Epik High-Lovedrunk








Her şey çok normal gidiyordu.

Hatta tehlikeli derecede normal.

Okul sıradandı, hiçbir olay olmuyordu ki aslında bizim okulu düşününce olay olma ihtimali çok çok yüksekti, skandallara açık bir yerdeydik çünkü Jungkook öğrenci komitesindeydi. Jungkook'un söz sahibi olduğu herhangi bir yerde olay olma ihtimali çok yüksekti yani. Bitmek bilmeyen dedikodular, dramalar, eğitimcilerle bile alakalı olaylar olurdu. Yine de sıradandı. Jisung takımdan atılmıştı ve Taehyung haftada üç gün antrenmanlara kalıyordu, sessiz sedasız ilerliyordu her şey. Neredeyse her gün eve gelip yemeğimi yedikten sonra akşam Seokjin hyungun kahve dükkanına gidiyordum, gidiyorduk doğruyu söylemek gerekirse. Her akşam bir şeyler içiyorduk, bazen az bazen çok. Eve geliyor, uyuyor ve ertesi günü de aynı geçiriyorduk.

Seokjin hyung bizi bu döngüden kurtarana kadar.

"Saçlarını boyamışsın!"

Seokjin hyung sapsarı saçlar ve pembe bir gömlekle resmen bütün dikkatimi üzerine çektiğinde şok olmuştum.

"Açma şu konuyu." Ben ellerimi yanaklarıma yaslayıp kocaman gözlerle Seokjin hyunga bakarken Namjoon hyung boş bardaklarla dolu tepsisiyle yanımızdan geçtiği sırada homurdandı. "Sabahtan beri en az elli kişi ona numarasını verdi."

Seokjin hyung elindeki bir tomar peçeteyi gösterdi. "Kızlar ve erkekler. Üzerlerine not alıyordum." Peçetelere baktı. "Uzun boylu, kısa ama sevimli, ah, asla arama." Peçetelerin üzerindeki notları okurken iç çekti. "Yıldız olmak çok zor."

"Aslında ay, sana daha–"

"Sence ben uydu muyum?" Gözlerini devirdi. "Amatör."

"Bunun için idam edilmem gerekiyor," söylenerek onu geçtim. Birazdan beni yumruklayacak gibi görünüyordu.

"Seokjin bugün hiç çekilmiyor." Yoongi hyung tezgahta duruyordu, biraz peltek bir şekilde konuştuğunda kaşlarımı çattım.

"Sen içki mi içiyorsun?"

"Ancak bu şekilde ona katlanabiliyorum." Kahvesini bana gösterdi. "Tek shot espresso, double shot viski. Şaka yaptım. Shot değil, cidden, bardağın geri kalanı tamamen viski."

"Kokudan anlamam gerekiyordu."

Genelde henüz müşteriler çıkmadan içki içmezdik, nedeni herhangi birimizin sarhoş olunca rezillik çıkarmaya meyilli olmasıydı (şu an bunu gerçekten anlayabiliyordum) o yüzden Seokjin hyung bunu bilmiyordur diye tahmin ediyordum. Kasaya geçtiğimde Yoongi hyung da yanımda durdu.

"Jungkook yok herhalde?"

"Biliyordum!" Bir anda bağırdığında irkildim. "Gözün hep onun üzerindeydi. İşte şimdi gözlerini yuvalarından–"

"Yoongi tekrar şiddete meyilli hale mi geldi?" Seokjin hyung tezgahın öteki tarafından seslendiğinde hızla başımı salladım.

"Yanımdan alır mısın onu? Korkuyorum."

"Şaka yaptım," Yoongi hyung asla bunu destekleyecek bir yüz ifadesi olmadan mırıldandı. "Yine de gözüm üzerinde."

Ona cevap vermeye hazırlanıyordum ki müşteri geldi, yanımıza yaklaştığında Yoongi hyung konuşmasın diye dua ederek gülümsedim. Oldukça yapmacık bir şekilde.

"Siparişinize karar verdiniz mi?"

"Evet, ben brownie alacağım–"

"Emin misin?" Yoongi hyung hafifçe bana yaklaştı.

Sentimental | vminWhere stories live. Discover now