16| söylesem kontrolümü kaybettiğimi, dibe battığımı, yere çakıldığımı

2.7K 339 384
                                    

Yarın döncem hepinize

AURORA-Soft Universe





Beklediğim tepkiyi almadım. Her ne kadar randevum çok iyi geçmiş olsa da döndükten sonra Woosung ile konuşup devam etmek istemediğimi söylemeyi planlamıştım ancak o an, masada, bir şeyler içimde bir kıvılcıma neden oldu. Bir şey yapmak istedim, Taehyung'un hoşuna gitmeyecek bir şeyler. Ancak sadece birkaç dakika sessiz kaldı ve sonrasında Seokjin hyung için hediye seçmeye başladık.

Açıkçası en başta beni korkutan şey onun flörtlerinden biri gibi bana davranmasıydı. Yani arayıp sormayıp, merak etmeyip yalnızca ona gelmemi bekleyecek oluşu. Seokjin hyungun ima ettiği şey doğruydu, Taehyung ilişki işlerini pek ciddiye almazdı ve kıskançlık yaptığını da görmemiştim pek. Deneme yanılma yöntemiyle devam ediyordu hayatına, şimdi uzun süredir kimseyle takılmadığını da düşününce... ben öyle birine dönüşmek istemedim. Woosung olayında ise... tamamen arkadaş olarak benimle geçireceği vakit azalacağı için bunu istemediğini gayet net bir şekilde belirttiği için buna inanılmaz büyük bir tepki vermemesi de... garip gelmedi. Yani normal olarak arkadaşım istiyor diye içinde olduğum bir ilişkiyi bitirecek değildim ama...

Ama beni huzursuz eden bir şey vardı.

Woosung işinde iyiydi, iyi kazanıyordu, yakışıklıydı, her zaman açık renkler giyerdi ve sanki karakteri de kıyafetleri gibi temizdi, çekiciydi ama... ilk randevudan sonra bir şeylerin değişeceğini düşündüysem de ona karşı bir şeyler hissedemedim. Yani düşününce dışarı çıkıp konuşması güzeldi, birlikte vakit geçirmesi de ama öpüştüğümüz herhangi bir anı kafamda canlandıramıyordum. El ele tutuştuğumuz, birbirimize öyle baktığımız bir gelecek yoktu sanki ve bu beni huzursuz ediyordu çünkü adam resmen mükemmel bir seçenekti.

Bende bir sorun olmalıydı.

Öyle bir sorun ki ramdevumun yarısını Taehyung hakkında konuşarak ve tamamını da onun hakkında düşünerek geçirmiştim. Eve döndüğümde ne diyecek, yüzü asılacak mı, bana kızacak mı, randevumun nasıl geçtiğini soracak mı, her şeyi boş ver biz yatmaya devam edelim diyecek mi... O akşam planladığım sorulardan herhangi birini duymayı ya da en azından tepkileri almayı denedim ama olmadı. Kafam çok karışmıştı, inanılmaz karışmıştı ve ben o gece eskiden bulunduğumuz noktada bulunmadığımızı fark ettim. Her şey sonsuza kadar değişmişti ve benim bunun için yapabilecek bir şeyim yoktu.

"Seni bırakayım mı?"

O gece oradan ayrılırken kapının önünde bekledik. Aramızda sessiz bir soğukluk vardı. Söylenmiyordu ama ikimiz de bunu seziyorduk.

"Kendim yürürüm. Önemli değil."

Bana baktı, her zamanki gibi değil, son birkaç haftadır bakışlarında değişen bir şeyler vardı ve bunu da fark etmiştim. Sadece... sıcaktı. Onun gözlerine bakmak beni ısıtıyordu ve o anın duygusundan bağımsızdı, sırf o olduğu içindi.

"Hem... hem erken uyumuş olursun. Çekimin var ya... yüzün şişmesin." Ellerimi montumun cebine sokup gözlerine bakmaya devam ettim. Israr etmesini istiyordum.

"Bir şey olmaz," dedi, yavaşça yürümeye başladığında onunla devam ettim yola. Sessizlik en başta inanılmaz rahatsız ediciydi ki Taehyung ile normalde öyle olmazdı ancak sonraları cidden katlanılmaz gelmeye başladı.

"Bu defa da aynı parayı mı alacaksın?" dedim ben de. "Ücretin... aynı mı olacak?"

"Biraz daha fazla."

Yine sessiz kaldık. Söyleyecek bir şey bulmakta zorlandım.

"Bu kez bana söz vermeyecek misin?" dedim, başımı ona çevirdim. Yol kalabalık değildi, hatta neredeyse kimse yok diyebilirdik ancak inanılmaz soğuktu hava. Yürümek mantıklı bir seçenek sayılmazdı.

Sentimental | vminWhere stories live. Discover now