8| öncelikler

2.7K 336 205
                                    

WINNER-Baby Baby










"Okuldan mı?"

"Ben tanıyor muyum?"

"Yakışıklı mı?"

"Uzun mu yoksa kısa mı?"

"Taehyung tanıyor mu?"

"Başka bilen var mı?"

Bütün hafta boyunca Seokjin hyungun sorularına maruz kaldım.

Bütün hafta boyunca.

Taehyung'u darlayan yoktu tabii, o rahattı, ortaya bombayı bırakıp geri çekilmiş ve dedikodu seven arkadaşlarımız arasında ezilişimi izlemiş ve hatta bundan keyif almıştı. Diğerlerinin biriyle görüşmesi olay yaratmazdı ancak ben görüştüğümde bu onlar için büyük mesele olurdu. Her seferinde. Tamam, insanlardan kolay kolay etkilenmiyordum ve aslında bakacak olursak kimseye öyle hayatımın aşkı diyecek kadar büyük bir hisle bağlanmamıştım. Şimdi de Taehyung'un bunu söylemesi doğal olarak herkesin odak noktası olmuştu. Taehyung yırtmanın bir yolunu bulmuştu ama. Takımı bahane ederek.

Cuma gecesi, partiden tam olarak bir hafta sonra bir maçları vardı.

Korkunç bir zamana denk geliyordu. Hafta içi ders çalışmış sayılırdım ama acınası derecedeydi, iki gün sonra Taehyung'un çekimi vardı, sonraki gün de direkt olarak vizelerimizin başlangıcıydı. Kısacası en yakın uçurumdan kendimizi aşağı yuvarlamak bu iki haftayı geçirmekten daha acısız olurdu. 

"Kenara kay bakayım." Yoongi hyung bana içecek kutusu uzatırken hafifçe ittiğinde yan taraftaki koltuğa geçtim. Arkadaşlar arasından maçı izlemeye gelen yalnızca o, ben ve Hoseok hyung vardık. Ben genelde çok sık Taehyung ile birlikte okulda takılmıyor olsam da çok fazla kişi var sayılmazdı salonda, hala boş yerler vardı. Bizim okuldan belki seksen kişi gelmişti. Gerçi Jungkook'un çevresini düşününce bu sayı az bile olabilirdi. Gerçi insanlar sınavlarla boğuşuyorlardı, şimdilik az olmasında bir kusur yoktu. Genelde bu maçlarda Yoongi hyung ve ben beraber olurduk, kalabalığın arasından oyunu izlerdik. Ancak şimdi farklıydı. Çünkü Taehyung sahaya çıktığında bize doğru el sallamıştı, genelde görmezdi bile. Çok kalabalık olduğu için. Onun haricinde Yoongi hyung ve Jungkook da bir şeyler yapmazlardı, insanlar varken Yoongi hyung ekstra geriliyordu. Uzak durmanın en iyisi olduğunu düşünüyordu.

"Mısır ister misiniz?"

Yoongi hyung elindeki kutuyu Hoseok hyung ve bana uzattı.

"Jungkook biraz dalgın duruyor." Hoseok hyung onu işaret ettiğinde Yoongi hyunga döndüm.

"Gergindir," dedi Yoongi hyung da. Bunu öylesine bir şeymiş gibi söylemesine rağmen kaşlarını çattı ve gözlerini kıstı. "Maç yüzünden gergindir. Oyuncu falan değiştirdiler ya."

Aslında mantıksız değildi, cidden oyuncu değiştirmişlerdi ve bir rekabet dolayısıyla gergin ya da stresli olması normaldi. Sonuçta bu bir yarıştı ve kazanması gerekiyordu ki Jungkook her zaman kazanmak isterdi. Onun aksine Taehyung ise aşırı keyifli duruyordu, dünya umurunda değildi sanki. Diğer takımın oyuncularıyla gülüşüp durmuştu, elbette onları da tanıyordu, asla beni şaşırtmadı bu durum.

Maç boyunca sadece Taehyung'un düşüp bir yerine zarar vermemesi için diken üzerindeydim. Her seferinde olduğu gibi. Ben olsam on kez düşerdim yani. Arada ağabeyinde olan sakarlığın genetik olarak ona da geçtiğinden endişe ediyordum ama hiçbir kaza olmadan maçı atlattığı her defasında da rahat bir nefes alıyordum. Eh. Bu defa da bir şey olmadı, ara ara ayağa kalkıp gergince izlemiş olsam da maçı, en sonunda her zamanki gibi bitti. Sıradan, bizimkiler kazandı, birlikte fotoğraf çekildiler. Yine ben ceketimi giyip aşağıda Yoongi ve Hoseok hyung ile birlikte ikisini bekleyecektim. Kalabalığın geçmesini beklerken bizimkilere bakındım. Hala sahada dolanan birileri vardı.

Sentimental | vminWhere stories live. Discover now