15| hiç merak etmedi

2.5K 339 264
                                    

Christophe Maé-Bouquet de Roses



Tam bir fiyaskoydu.

Geçen günler, tam bir fiyaskoydu gerçekten. Kendime inanamıyordum, bedenimin verdiği tepkilere, ona doğru uzandığıma, eve geldiğimizde delice benimle birlikte içeri girmesini istediğime inanamıyordum. Sonrası yoksunluk krizi gibi vurmuştu. Taehyung ve ben yataktayken öpüşmekte serbesttik, bunu istediğimiz gibi yapmıştık ve açıkçası her şeyin en sevdiğim kısmı öpülüyor olmaktı, gerçekten buna belki normalden de fazla anlamlar yüklüyordum ama ben demiştim ki kendi kendime, Taehyung ve ben eğer olur da normal zamanlarda öpüşmeye başlarsak ben gerçekten de biterim. Öyle de olmuştu. Taehyung beni o kapının önünde öptüğünden beri düzgün düşünemiyordum, normal zamanlarda yaşanmasına ve bu kadar hayatın içinden hissettirmiş olmasına inanamıyordum. O gece yürüyüşte öpüşsek bile buna sinirlenmeyeceğime de inanamıyordum, ben sadece beklemiştim... beklemiştim ki sorumluluk bende olmasın ve sonrasında düşünmeyeyim neden yaptığımı ama şimdi...

"Baksana, heyecandan ne hale gelmiş bu." Kasaya birkaç kez vuran Seokjin hyung, gözlerimi daldığı noktadan çevirmeme sebep oldu. "İlk buluşmaya böyle gidersen kolay biri gibi görünürsün. Yapma. Biraz soğukkanlı ol."

Buluşmayla alakası yoktu. Açıkçası o an canım hiç de dışarı çıkmak istemiyordu. İç çektim.

"Hyung..."

"Ona böyle bir enerji vermemen lazım. Eğer dünden istekli görünürsen her şeyi çok ciddiye alır. Been there, done that."

"Hyung, lütfen öğrendiğin İngilizce cümleleri bana satma." Birkaç fişi geri dönüşüm kutusuna attım. "Ayrıca randevu hakkında heyecanlı değilim."

"Birincisi, ben İngilizce biliyorum." Bana gözlerini devirdiğini gördüm. "İkincisi, benimle son zamanlarda böyle konuşmaya başladın, haberin olsun, benim tahammülüm çok yüksek değil."

"Haklısın..." Son zamanlarda benim de tahammülüm pek yüksek olmadığından özellikle onu tersler olduğumu fark etmiştim. Kendisi aslında hep sinir bozucu davranırdı ama benim pek sık yaptığım bir şey değildi. Zamandan zamana. Onun sinir bozucu olması benimsendiğinden tuhaf gelmezdi insanlara. "Taehyung hala arkada mı?"

"İşi bitmedi daha onun."

"Bizi bildiğin ücretli çalıştırsana sen," dedim, aslında burada çalıştığımız zamanın ücretini verirdi her zaman ama hep düzenli bir çalışma programımız yoktu. Ben çok sıkılınca ya da iş çok olunca gelirdim, Taehyung'a Seokjin hyung genelde ağır işleri yaptırırdı, eğer Jungkook bu kadar bir şeyleri kırıp dökmemiş olsaydı onu da kesin tuttuğu gibi bırakmazdı. Ucuz yırtmıştı.

"Sanki sana çalış desem her gün geleceksin de."

"Haklısın. Az sonra çıkacağım zaten." Ellerimi tezgaha yasladım ve biraz etrafa bakındım.

"Nereye çıkacaksın?" Taehyung'un sesini duyduğumda arkama döndüm.

"Randevum var ya."

Tuhaf bir yüz ifadesiyle yanıma geldi.

"Akşam döndüğünde bana mesaj atmayı unutmuyorsun, tamam mı?"

"Ne diyorlardı ya ona?" Seokjin hyung bize seslendiğinde ona döndük, bir eli çenesindeydi. "Hani... bu... sevdikleri insanların her şeyi yapmalarını hiçbir şekilde karşı çıkmadan kabullenenlere... bir ismi vardı..."

"Anlamıyorum–"

"Ben anladım." Taehyung beni durdurdu. "Biz ona medeni diyelim."

"Ha yani sen şu an ikinizin sevgili olduğunu ve sevgilinin başka biriyle randevuya çıkmasında bir sakınca görmediğini ve bir de buna medeni dendiğini mi söylüyorsun?"

Sentimental | vminDove le storie prendono vita. Scoprilo ora