23| sorular ve cevaplar

2.7K 347 359
                                    

Taemin-2 Kids







İtirafların her zaman çok zor bir yanı olmuştu benim için. Sadece bir aşk itirafı için değildi, hayır, mesela birinden bir şey gizlediğimde bunu itiraf etmek gerçekten dünyanın en zor işi gibi gelirdi. Evdeki bir bardağı kırdığımda onu yapanın ben olduğumu itiraf etmek, Hoseok hyungun en sevdiği montunun düğmesini koparan kişinin ben olduğumu itiraf etmek, her şekilde bir şeyi itiraf etmek işte işte... Daha önce birkaç kez birinden hoşlandığımı söylemişimdir mutlaka birilerine ama o anların hepsinde Taehyung geride beni destekliyordur, reddedilirsem çıkar ve tatlı yemeye gideriz, karşılığını alırsam yine birlikte kutlarız. Ne bileyim, böyle işte... Ancak... şimdi ilk kez itiraf edilmesi gereken bir şeyde Taehyung yok arkamda, şimdi o karşımda. Söylenmesi gereken kişi o. Reddedilirsem gidebileceğim kimsem yok, omzuma kolunu atacak ve birlikte boş boş sokakları dolanabileceğim biri yok.

İşte bu, beni asıl geren kısımdı.

Sıradan biri olsaydı önemli değildi, benim için bu kadar anlam ifade etmeyen biri olsaydı gerçekten böyle zor olmazdı ama... Jungkook'un söylediği gibiydi, daha önce Taehyung da defalarca kez bana anlatmaya çalıştığı gibi. Hiçbir şey kaybetmeyecektim ki sonunda. Ama... hiçbir şey de eskisi gibi olmayacaktı. Buna değer miydi? Biraz acıyla birlikte yaşayamaz mıydım yani?

Yaşardım...

"Tamam," dedim yine de Jungkook'a. "Söyleyeceğim ama... biraz daha zamana ihtiyacım var."

"Çok gecikme," dedi o da. İşte içime kurt düşüren cümle de bu oldu.

Her zamanki gibi dükkana gitmiştik, Jungkook bir süre sonra işleri için ayrılmıştı ve ben de artık bana ihtiyaç duyulmayan dükkanda kendi kendime takılıyordum. Bir kahvem vardı, Namjoon hyung bana çikolatalı pasta getirmişti. Ders çalışmıyordum, hiçbir şey yapmıyordum. Sadece Instagram hesabıma geçen nehir kenarında çektiğim Taehyung'un fotoğrafını yüklemiştim. Zaten çok kişi takip etmiyordu, aşırı özel bir hesaptı. Ayrıca bu yüklediğim ilk Taehyung fotoğrafı da değildi. Neyse. İnternette vakit geçirdim birkaç saat, aslında temelde Taehyung gelene kadar vakit geçiriyordum, ben vakit geçirirken o gelmiş olmayacaktı. Her şey onunla alakalıydı.

Biraz Seokjin hyunga sataşmayı planladığım sırada karşıma beklenmedik bir şekilde oturan adam gerilmeme neden oldu. Bir şeyleri çözüme kavuşturmadığımız için, oysa sonsuza kadar kaçmayı planladığım bir gerçekti.

"Merhaba, umarım rahatsız etmiyorumdur. Ancak... zaten beş dakikaya kalkacağım."

Duruşumu düzelterek ciddi bir şekilde ona baktım, kendimi onun adına epey üzgün hissetmiştim doğruyu söylemek gerekirse.

"Çıktığımız randevudan gerçekten zevk aldım ve tekrarlamak isterdim ancak o zaman çıktığımızdan ve hatta daha öncesinde de belli olan bir şeyi fark ettim."

Dudaklarımı araladım ama ona karşı çıkacak yüz bulamadım kendimde.

"Sanırım sen de fark ettin. Onca zaman reddetmene rağmen."

"Evet ama gerçekten seninle çıkarken— o zaman böyle bir şey yoktu."

"Randevunun yarısında ondan bahsettin."

Sessiz kaldım, bunu savunamazdım. Yani şu an var ama o zaman yoktu demeye devam etsem bana inanmazdı, boşa kürek çekmekti. Hem... inkar da etmek istemiyordum ve bu işin bir kapanışa ihtiyacı vardı.

"Sanırım aranızda bir şey olduğunu geçen kasten üzerime çay döktüğünde anladım. Başından beri benden hoşlanmamıştı."

"Gerçekten öyle biri değil normalde, tanısan–"

Sentimental | vminWhere stories live. Discover now