11| sadece söyle ve yapayım

2.6K 318 292
                                    

Bea Miller- Like That




Eğer bir ilişkim olsaydı ve bu ilişkiye ciddi boyutlu bir zarar vereceğimle ilgili itham edilseydim, üstelik bunu söyleyen kişi sevgilimin ailesinden biri olsaydı... ben muhtemelen kafayı yerdim. Pekala, daha önce hiç ciddi bir ilişkimin olduğunu söyleyemezdim, Jungkook ve Yoongi hyung tarzı bir aşk yaşadığım da söylenemezdi ancak bu durum için empati yapmak o kadar da zor değildi. Ben onların aşklarına yakından şahit olmuştum, bu zaten tek başına Yoongi hyungun neler hissettiğini tahmin edebilmem için yeterliydi. Ki zaten adam kaskatı bir şekilde duruyordu, kocaman açılmış gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi. Hepimiz öyleydik aslında, Mirae dahi şaşkınlıkla bakıyordu.

“Bir önemi yok.” Kendini ilk toparlayan kişi Jungkook oldu. Ters bir şekilde ablasına kısa bir bakış attıktan sonra sevgilisine doğru ilerleyip onun omzuna dokunmuştu. “Gidelim mi?”

Yoongi hyung ise ona bir tepki vermedi, Mirae’ye bakıyordu dümdüz bir suratla. Yoongi hyung genelde çok sıcakkanlı biri değildi ama insanlarla durduk yere tartışacak biri de değildi, bunca zamandır Mirae ona kötü davrandığı için o da ona kötü davranıyordu ve konunun bundan kaynaklı olduğunu kimse tahmin edemezdi. Şimdi ise onun ne tepki vereceğini kestiremiyordum. Şaşkınlığım kendini tedirginliğe bıraktı.

“Üzgünüm, Yoongi,” dedi birden Mirae. O da Yoongi hyung gibi dümdüz bir suratla bakıyordu ve sesi de herhangi bir ifade barındırmıyordu. “Kardeşimin iyiliği için konuşuyorum. Tecrübelerimi onunla paylaşıyorum ve-”

“Belki de tecrübeler bazen insanların kendilerine kalmalıdır,” dedi Yoongi hyung da, kaşları çatılmıştı şimdi.

“Eğer benzer şeyler yaşanma ihtimali olduğu ortadaysa, bunu kendime saklayamam, değil mi? Ne bekliyordun ki, böyle bir tehlikeyi sezip susmalı mıydım? O, benim kardeşim. Elbette iyiliğini isteyeceğim.”

“Sorun zaten o ihtimalde, o tehlikede... Yani senin bunların var olduğunu zannediyor olmanda,” diye araya girdi Jungkook. “Ortada öyle sandığın gibi bir şey yok.”

“Benim de sevgilim,” dedi Yoongi hyung, sesi yükselmişti ve kaşları biraz daha çatılmıştı. İşte şimdi gerçekten sinirli gözüküyordu. “Ona asla zarar vermem.” Jungkook’u duymazdan gelmişti, belki de gerçekten duymamıştı, bilemiyordum.

“Eğer bilincin yerinde olursa elbette vermezsin,” dedi Mirae. “Ama ayık değilken, düşünemiyorken,  kendinde değilken? Sanki... sanki bir başkası gibiyken? Nasıl emin olabilirsin, nasıl güven verebilirsin?”

“Yapmam!” diye bağırdı Yoongi hyung, istemsizce sıçradım. “Asla! Bu mümkün değil, tamam mı? Hayır!”

“Yoongi, gidelim-”

“Bırak!” Yoongi hyung kolunu Jungkook’un elinden sertçe çektiğinde Mirae neşesizce güldü.

“İşte, bak. Şu an bile-”

“Kapa çeneni!” diye kesti onu Yoongi hyung. “Benimle ilgili tek bir kelime daha etme, beni tanımıyorsun.”

“İnan bana,” dedi Mirae yavaşça. “Tanıdığım birine çok benziyorsun.”

“Abla! Susar mısın artık? Kalbini kırmadan önce sus.”

“Gel,” dedim Jungkook’un da sesinin yükselmesi üzerine, “Gel, biz seninle içeri geçelim.”

Mirae her ne kadar bir şeyler söylemek istiyor gibi dursa da pes etti ve başını salladı. Daha sonra hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp gitti. Elimi kapıya götürdüm.

“Sakinleşin, tamam mı?” dedim o ikisine. Yoongi hyung başını öylesine bir yere çevirmiş, kolları göğsünde bir şeyler düşünürken Jungkook kısa bir süre için ona bakmış ve hemen ardından bana dönmüştü.

Sentimental | vminWhere stories live. Discover now