1-Coca-Cola

1.6K 83 98
                                    

Merhaba değerli okuyucu arkadaşlarım,bu kitap hakkında değinmek istediğim birkaç konu var.Onlardan birisi şu an 1870 yılının 20 Temmuz'unda yaşıyor olmaları.Harry 23,Tom 25 yaşında.

Ayrıca olarak belirtmeliyim ki Coca-Cola 1886 yılında bulunmuş bir gazlı içecek.Fakat ben bir yazar olduğum için ve bu içeceği hikayemde kullanmak istediğim için 1870 civarı yapıldı diye düşünüyorum,sizde lütfen bu durumu mazur görün.Ek olarak her bölümün başına eskilerden özellikle Fransızca şarkılarını koyacağım,belirli bölümlerde özellikle dinlemenizi istiyorum.O dönemi anlamanız benim için önemli.

Öyleyse,kitabımız hayırlı olsun!

İyi okumalar dilerim~!

Bulunduğu veya bulunmak zorunda olduğu yeşil ve krem rengi boyalarla süslenmiş kulübe,temmuz ortasının akşam ayazını fazlasıyla aldığı bellidir ki,henüz yirmilerinde olan adamın ufak burnu kıpkırmızıydı.Başlığının altına bilerek bere giymiş olsa da malesef ki burnuna kadar sıcaklatamıyordu.Fransa'nın kuzey sınır bölgesine bulunan bu pekte minik olmayan karargâhta bütün askerler gibi o da nöbet tutmak zorundaydı.Onbaşı rütbesine geçene kadar elbette.Tabi,okuma yazma bilen birisi olduğu için üsteğmen olarak katılmışken kim bilir düzenli bir işe sahip olsaydı,hangi rütbede olurdu?

Daha rahat yataklar,daha güzel bir ısıtma sistemi istemez miydi hiç?

Onbaşı oldu diye yattığı koğuşlar değişmiyordu tabiki.Hala aynı sert yatakta belinde ağrıyla uyanacaktı adam.Bir de büyüme şeklinin önemli bir etkisi vardı.O sıcacık yatağında kıvrıla kıvrıla uyurken bazı askerler bu yatağı bile zor buluyordu.Bu düşünceyi hemen aklından çıkarıp sıcak nefesini uçları donan parmaklarına doğru üfledi.Ufak bir sıcaklığın ardından elleri hemencecik soğumuş,bulunduğu yerde kıpırdanmasına yol açmıştı.Fransa'ya geleli henüz birkaç yıl olmuştu fakat çıkan savaş üzerine kimse onun medreselerde eğitim görüyor olmasını umursamadan onu askere çağırmıştı.Yarı İngiliz,yarı Fransız olmasının etkisi vardı elbette.

Ellerini ceplerine tıkıştırıp suratını astı.Bir türlü alışamamıştı bu nöbet sistemine.Belki de alışmak istemiyordu?Kim bilir.Zümrütlere benzeyen,aydan gelen ışıklarla parıldayan gözleri yorgundu.Henüz ısınmaya başlayan elleri üzerine parlaklığı arttı ve yumuşamaya benzer bir ifade görüldü yüzünde.İnce ve parlak olan dudaklarını birbirine bastırırken kaşlarını ara ara çatıyor,karşısındaki ıssız ovaya göz gezdiriyordu.Hemen yakınında bulunan kayalık onun sinirlerini bozsa da orayı gezen başka bir asker vardı.Bacağına sürtünen sıcak şey üzerine başını eğdi ve tüy yumağına benzeyen yavru kediyi gördü.İri ve çekik gözlerini adamın kulübenin kenarına yerleştirmiş Coca-Cola şişesine dikmişti.Parlak bir cisim olduğu için ilgisini çekiyor olmalıydı.

"Olmaz,sen onu içemezsin."diye mırıldandı ve kedinin başını sevdi adam.Kedi minik patilerini onun pantolonuna koyarak doğrulmaya çalıştı ve incecik bir sesle miyavladı.Adam gülümsedi ve yavru kediyi tutarak kaldırdı,kola şişesinin bulunduğu yere koydu.Daha sonra şişeyi başka bir yere alarak kedinin ulaşmasını engelledi.Elini kedinin başına koyarak pofuduk tüylerini okşarken yumuşacık hissetmişti.Bu kedi minicik ve sıcacıktı,onun da iyi hissetmesini sağlıyordu.Henüz birkaç saniye geçmişti ki arkasından uzanan el ile irkildi,kediyi tutarak sakladı montunun altına.Miyavlama sesleri kediyi açık etse de elin sahibi belli ki kediyi değil,Coca-Cola şişesini umursuyordu.

Şişeyi alan adam kulübenin kenarına yaslanarak diğerinin montunu işaret etti."Oradan çıkarmazsan ölecek."

Zümrüt gözleri hafifçe irileşti,kediyi oradan çıkarıp utancını belirtir şekilde başını eğdi,az önce şişenin olduğu yere koydu.Minik kedi sıcaklıktan hoşlanmış olacak ki onun eline tırmanarak patisini onun ceketinin koluna koymuş,başını girdirmeye çalışmıştı.Adam onun başını okşayarak girmesine izin vermedi ve kenara yaslanmış şişeyi inceleyen adama çevirdi bakışlarını.Koyu mavi gözleri şişeden çekildiğinde dudaklarına götürerek küçük bir yudum almıştı.

Malédiction D'éternité // TomarryWhere stories live. Discover now