bölüm 1

91.9K 3.6K 1.5K
                                    

Kalıplaşmış sözlere karşın inatla oynadığım oyunda birinci olunca keyifle sırıttım. Ettikleri küfürler kulaklığımda yankılanınca kaşlarımı çattım. Yenilmenin acısı bu kadar kötü olmamalıydı. Sonuçta bu bir oyundu.

"Kim bu xkişisi kullanıcı adlı kişi. Oyundaki en iyi oyuncu ama mikrafonunu bile açmıyor. tanıyan falan yok mu" benim hakkımda konuşulanları sırıtarak dinlerken bir yanda da silahları almaya devam ediyordum.

"yok oğlum ya. baksanıza cinsiyeti bile gizli. şu hale bak. ne olduğu belli olmayan biri bizim gurubumuzda en iyi oyuncu ama biz tanımıyoruz" ufak çaplı bir kahkaha atıp güneş geldiğinde parıl parıl parlayan uzun kumral saçımı sıcaklamışçasına arkaya attım. Annemin sesi mi geliyordu.

"ne büyüttünüz oğlum ya. bırakın. eğer kız olduğunu düşünüyorsanız saçmalıyorsunuz. bir kız nasıl bu kadar iyi oynar. ayrıca oynasa bile asosyal bir sümsüğün tekidir. ben size benimkilerden birini veririm. boş verin" kaşlarımı sinirle çattım. asosyaldim. bu doğruydu ama sümsük değildim. Kulağımdaki mikrafon aniden çekilince sinirle soludum.

"Ne var anne yine ne var" diğer kulaklık bilgisayara bağlı olsa da ses gelmiyordu.

"Bütün gün bilgisayarın başındasın. Kalk gezin. Yaşıtların dışarıda koluna taktığını gezdiriyor. Şu haline bak. Tek yaptığın saçma sapan şarkılar söyleyerek bilgisayar oynamak. Dışarı çıkmıyorsun kapandın iyice odana." Elimi susması için havaya kaldırdım ve korkarak mikrafonun işaretinin olduğu yere baktım. Açıktı.

"Lanet olsun" kafamın arkasına vurulmasıyla sustum ve telaşla mikrafonu kapattım.

"Görüyor musun senin yüzünden hayatım bitti. İstemiyorum ya gezmek" ellerini sabır dilercesine iki yana açıp odadan dışarı çıktı.

"Doğruymuş" kulağıma gelen sesle yüzümü buruşturdum.

"Asosyal bir sümsükmüş" sinirle kaşlarımı çattım. Kahkaha sesleri gelirken ani bir cesaretle mikrafonu açtım.

"Asosyal olduğum doğru ama sümsük değilim. Oyuna devam ediyor musunuz, yoksa korkak birer sümsük olup kaçıyor musunuz" annemin sesi kulağıma ilişti.

"Dolunay. Bırak çabuk o oyunu. Temizlik yapıcaz" kulaklığımdan ses geldi.

"Dolunay mı. Adın dolunay mı" kulaklığı çıkartıp anneme bağırdım.

"Temizlik yaptığımı ne zaman gördün. Ayağın elin mi yok. Yap kendin" anneme ablama yaptıkları için hala affetmemiştim. Kulaklığımı geri taktığımda farklı bir ses yine geldi.

"Aklımda farklı şeyler dönmeye başladı. Senin de dönüyor mu uluay" adı uluay olan biri mi vardı yoksa benimle dalga mı geçiyordu.

"Kes sesini ege" aynı anda annemin sesi geldi.

"Dolunay sen uyurken keserim saçlarını götürür peruk yaptırırım sana da bir kuruş para vermem. Kıyacak mısın kumral parıl parıl parlayan saçlarına. Kırarım bacaklarını kız kime diyorum" kulaklığımdan ses gelmesiyle çığırdım.

"Anne bir sus ya. Yapmıyorum temizlik falan." Kahkaha sesleri yükselmeye devam ediyordu.

"Dolunay. Bence annen güzelim saçlarına kıymadan ve bacaklarını kırmadan ona temizlikte yardım et. Daha fazla özelini ortaya dökmeden acilen gitmen gerekiyor" annem bu kez odanın kapısını hırsla açtı.

"Son kez söylüyorum. O bilgisayarı bırakıp bana temizliğe yardım ediyorsun. Sonra da markete gidip kendine" sözünü çığırarak kestim.

"Anne sus artık. Tamam ne diyorsan yapacağım, beş dakika ya beş" kulağıma gelen kahkaha sesleri o kadar yüksekti ki annem kaşlarını çatmıştı.

"Onlar beni duyuyorlar mı" elimi sinirle başıma vurdum.

"Duyuyoruz teyzem duyuyoruz. Maşallah nasıl bir kız yetiştirmişseniz artık oyundaki en iyi oyuncu o" annem hızla yanıma geldi ve kısa kahverengi saçlarını savurdu.

"Sen elin adamlarıyla oyun mu oynuyorsun dolunay. Babanı katil mi edeceksin ha kızım. Baban çürüsün mü hapislerde" sinirle anneme döndüm.

"Anne. Daha demin herkes koluna birini takmış geziyor diyen sendin. Ben elin adamlarıyla oyun oynayınca mı sorun oluyor. Senin yemek yapman gerekmiyor mu" kapıya ilerlerken bağırdı.

"Öyle mi oldu şimdi. Yemek yok sana diyeceğim de şu haline bak. Kaldın çöp gibi. Hayır anlamıyorum nasıl böylesin. Ekranın başında oyun oynarken yediklerini mi eritiyorsun. Bak radyasyon hep bunlar. Yakında gözlerin baksın şaşı bağırırsın anne diye. Elimi sürersem ne olayım. çocuk gelmiş bana atar yapıyor. Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun seni yanıma alıp sana onay soyadını verdiğim güne" kapıyı çarpıp gitti.

"Anne. Şaka yaptım ya niye trip atıyorsun. Hayır anlamıyorum iki saat bağırınıp suçsuz çıkıyorsun. Ben iki kelime söyleyince özür dilemek zorunda kalıyorum" oyundan çıkmaya yeltendiğimde kulaklığıma gelen ses beni durdurdu.

"Dolunay dur. Bu gün yine oynayabilir misin" annemin bir şeyleri atma sesi geldiğinde yüzümü buruşturdum.

"Muhtemelen oynayamam"başka birinin sesi geldi.

"Peki yarın" yarın akşam sekize kadar okulda oluyordum.

"Akşam sekizde okuldan dönüyorum. Bilmiyorum. Zaman bulursam birinize yazarım" bu kez başka birinin sesi geldi.

"Nereden yazacaksın" ne kadar saçma bir soruydu.

"Oyunda ana sayfada mesaj yazmak için bir yer var" daha deminkinin sesi duyuldu.

"Telefon numaranı versen de biz sana yazsak olmaz mı" çabalarına gülümsedim. Beni diğerleri gibi mi sanıyorlardı.

"İyi numara. Ama bana işlemez" gülme sesi geldiğinde öncekilerden daha kalın bir ses duyuldu. Bu garip imalarda bulundukları uluay dı. En azından kullanıcı adından onu anlıyordum.

"Boşuna uğraşmayın. Kafası çalışıyor. Belli diğerleri gibi değil. Ama biz de diğerleri gibi değiliz. Dolunay onay. Ne kadar uyumlu. Sosyal medya diye bir gerçek var" hırsla yüzümü ovuşturdum. Belki de yalan söylersem inanırlardı.

"Evet. Sosyal medya diye bir gerçek var ama Benim sosyal medya hesabım yok." Gülme sesi geldi. Bu yine uluay dandı.

"Yalan söyleme. Hengi kızın sosyal medya hesabı olmaz ki. Benim evde buluşup hesabını buluyoruz" sinirle ofladım.

"Çıkıyorum ben" bir şey demelerine izin vermeden kapattım. Belki arkadaşım olmak için uğraşıyorlardı. Daha önce arkadaşım olmadığı için anlayamıyordum. Uzun zamandır duvarıma yazmak istediğim sözü yazmak için elime siyah kalın uçlu keçeli kalemimi aldım. Odamın bir duvarına boylu boyunca aklıma gelen ya da bestelerimde kullandığım sözleri yazardım. Kalemin kapağını açıp duvarıma yaklaştım. Kalemi yavaşça değdirip el yazısıyla sözü yazdım.
hayatın ellerinden kayarken tutamıyorsan eğer. Ne anlamı var yaşamanın...

 

OYUN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now