bölüm 41

13.1K 845 62
                                    

AYLİN DEN

dolunayın yanından tereddütle ayağı kalkıp egenin yanına ilerledim. Ne yapacaktık ki. Onun yüzünü görmeye dayanamıyordum. Bana yaşattığı şeyleri anlayamazdı, bilemezdi.

"Gel" dedi mesafeli ses tonuyla itiraz etmeden kapının dışına peşinden ilerledim. Ne diyecekti. Bana yaşattığı acı yetmemiş miydi. Dışarı çıktığımızda kapıyı kapatıp karşıma geçti.

"Yüzüme bak" başımı iki yana salladım. Bakmazdım. Bakamazdım. Bana doğru bir adım attığında bir adım geri gittim.

"Yıllarca cesur duran aylin, şimdi mi yüzüme bakmakta tereddüt ediyor" sorgular gibi söylediği şeye aldırmadan yere bakmaya devam ettim.

"Aylin yüzüme bak" başımı tekrar iki yana salladığımda bir adım daha üstüme geldi. Geri gittiğimde sırtım duvarla buluştu. Kaçacak yerim kalmamıştı ve aramızda bir adımlık mesafe kalmıştı. elini kaçamamam için duvara yasladı.

"Yıllardır duymak istediğin şeyi yüzüme bakmazsan duyamazsın" yüzüne yine bakmadım.

"Yüzüne bakarsam yine hatırlarım. Ne diyeceksen de sonra git" diye mırıldandığımda çenemi tutup kendine bakmaya zorladı.

"Eğer şimdi söylemezsem bir daha asla cesaret edemem" bu kez gözünün içine baktım. Onu çok seviyordum. Nasıl olduğunu anlatamazdım. Kelimelerle ölçülmezdi.

"Seni seviyorum." Dediğinde sözünü kestim.

"Ama arkadaş olarak" başını iki yana salladı.

"Arkadaşlar bunu yapar mı" aniden dudağıma yapıştı. Beni gerçekten seviyor muydu. Sevmese bunu yapar mıydı. Elini yanağıma değdirip beni kendine çektiğinde elimi kaldırıp ensesine götürdüm. Yıllardır bunu bekliyordum. Yıllardır beni sevmesini bekliyordum. Saçları avuç içime değiyordu ve bu daha önce hissetmediğim şeyleri oluşturuyordu. Ona yapıştım. Ne diyeceğini umursamadan ensesinden tutup kendime daha çok çektim. Şaşırdığını hissediyordum. Umurumda değildi. Senelerdir onun kokusunu içine çekmek için yanıp tutuşan bendim. Hafifçe geri çekildim. Konuştuğumda dudağı dudağıma değiyordu.

"Eğer istemiyorsan, kendini" yakınlığından nefes nefeseydim. Kokusu burnuma daha çok dolarken yutkundum. Onu daha fazla hissetmek istiyordum.

"Kendini ben istiyorum diye zorlama. Aptal değilim, anlıyorum" belimdeki elini hafifçe hareket ettirdiğinde ne hissettiğimi anlamaması için yutkundum.

"Ben de anlıyorum" diye fısıldadı kulağıma doğru.

"Beni hissetmek istediğini anlıyorum. Üç senedir bununla yanıp tutuştuğunu anlıyorum." Dudağıma yaklaştı. Başımı iki yana salladım.

"Sus" diye mırıldansam da dudağıma biraz daha yaklaştı. Dudağının her hareketini dudağımda hissediyordum.

"Beni daha da yakından hissetmek istiyorsun" derin ve titrek bir nefes aldım.

"yapamam" bana biraz daha yaklaştığında derin bir nefes daha aldım.

"Öpmekle yetinmek istemiyorsun. Yıllardır hak ettiğini, birleşmemizi hissetmeyi çok istiyorsun. Bunun için yanıp tutuşuyorsun aylin. Bir kere bile olsa. İlk öpücüğünün sahibi olan adamla ilk yakınlaşmanın sahibi olan adamın aynı olmasını istiyorsun. Bir an önce." diye mırıldandı, ne diyeceğini anladığım için onu susturmaya çalıştım.

"Canımı acıtmayı kes" dudağıma kısaca dudağını değdirip geri çekildi. Uzun bir süre daha öyle kalması için yalvarabilirdim.

"Hangisi canını daha çok acıtıyor. İstediğini alamamak mı söylediklerim mi" derin bir nefes daha aldım.

"Ben canını acıtmayı keseceksem, sen de kendini dizginlemeyi ve karşı koymayı kes. Şimdi olmasa da, birkaç saat sonra yıllarca istediğin şeye kavuşabilirsin" sertçe yutkundum.

"Karışan nefeslerimizi hisset aylin, yıllardır birleşmesini istediğin nefeslerimizin karışmasını hisset" dayanamayıp dudağına yapıştım. Duygularıma karşı koymadım.
Beni iyice kendine çektiğinde olanları hatırladım. Bana yaşattırdığı acıyı. Yüzüne her baktığımda yaptığı imaları. Geri çekilsem de hala ona yapışık duruyordum. Elimi ensesinden geri çektim. Kokusu burnuma gelirken gözlerimi kaçırdım. Yanağımdaki elini hareket ettirdi.

" Yıllarca bu anı beklediğini biliyorum ne oldu" onun gözündeki durumum böyle miydi.

"Senin gözündeki durumum bu mu" gözünün içine baktım. Kaşlarını çattı.

"Senin sevgine ihtiyacı olan, yıllarca peşinde koşan biri" yanından uzaklaştığımda elimi tuttu.

"Özür dilerim" elimi hızla geri çektim.

"Geçmiyor ege. O zaman niye yanımda durmadın. beni seviyorsan neden bir sene boyunca yüzüne her baktığımda saçma sapan imalar yaptın. diğerlerine söylememem için haftalarca peşinde koşturdun." sınıfın kapısına ilerlerken kolumu tutup beni kendine çevirdi.

"yarın. konsere gel, çıkışta sana her şeyi anlatacağım. söz veriyorum" cevap vermeden sınıfın kapısını açıp içeri girdim...

*************************************

DOLUNAY DAN

"dolunay. verdiği mektubu okumayacaksın yani. merak etmiyor musun" elimdeki zarfla birlikte kendimi yatağın üstüne sırt üstü attım.

"bilmiyorum" kolumu gözümün üstüne güneş gelmişçesine attım.

"bilmiyorum ve bu belirsizlik beni içten içe kemiriyor" kolumu tutup doğrulmamı sağladı.

"madem bilmiyorsun. yazı tura atalım o zaman" kaşlarımı çattım. onun yazdığı şeyi okuyup okumamamı yazı turaya mı bağlıyorduk.

"tamam da, ya içinde önemli bir şey yazıyorsa" dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.

"işte bundan bahsediyorum dolunay. onun yazdığı şey önemli olsun ya da olmasın okumak zorundasın, çünkü onu sana yazmış" haklıydı. ama emin olmak için tekrar sordum.

"okumalıyım yani" gülüp başını onaylar anlamda hafifçe yukarı aşağı salladı.

"okumalısın" titreyen ellerime aldırmamaya çalışarak bana gönderdiği zarfı elime aldım. tereddütle aylin e baktığımda güven vermek istercesine göz kırptı. zarfı açtım ve içinde duran kağıdı alıp katladığı yeri düzelttim. kıpırdandığımda heyecanla konuştu.

"sesli oku" iç çekip özlediğim mükemmel el yazısını okumaya başladım.

"sevgili aptal. sen bunu okurken gibi klişelere girmek istemem ama diyecek başka bir sözüm yok. sen bunu okursan muhtemelen bütün guruplar dağılmış ve istediğin görünmez, aptal bir asosyal kız olmaya devam ediyor olmuşsundur. bu kadar kısa mı sürecekti her şey" gözümden düşen yaşı sildim ve devam ettim.

"bu kadar kısa mı bakacaktın çok sevdiğin ama kabul etmediğin gözlerime. son sarıldığında içine çektiğin kokum yetti mi ki sana, hadi yine aptallık yapıp gel de sarıl bana demeyi çok isterdim ama bu benim aptallığım olur, bilirsin, aptal olsam da kabul etmem . duymayı özledin değil mi. adını ilk söylediğimde çok kızdığın şeyi şimdi deli gibi özledin. son görüştüğümüzde ezberlercesine baktığın yüzümü, çok sevdiğin gözlerimi, benliğini sen anlamadan saran kokumu çok özledin. itiraf etmeliyim, benim de özlediğim şeyler var. yeşillerini özledim be ece, bana mutlulukla bakan yeşillerini özledim, yüzünü özledim, beni dövmeye çalışırken yüzünün aldığı şekli, gülümsemeni, yanağındaki sadece hissedilen ama gözükmeyen gamzeni, yüzüne her eğildiğimde kesik kesik aldığın nefesleri, bir anda hızını arttıran kalbini, bana beceriksizce karşılık vermeni, sevmeni özledim. bu yüzden gel. bir kere bile olsa gel. senin sayende olan şeyleri gör. yarattığın kendi dünyamızı gör. o dünyaya dahil olmak istemesen bile gelip gör. tek isteğim bu. gel. gör ve gerçekleştir. son kez. ama saat on birde. aylin e gönderdiğimiz bilette daha erken saat yazıyor, ben senin on bir de gelmeni istiyorum. şimdi sil o göz yaşlarını, yeşillerin ağladığın için varsın parlasın. umursama. bekleyeceğim, geleceğini biliyorum..." göz yaşlarımı silip ayline döndüm. elimi tuttu.

"gidecek misin" başımı yukarı aşağı salladım.

"gideceğim. en azından bir kere yanında olayım"...

OYUN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now