bölüm 31

15.2K 959 57
                                    

"Aptal" diye mırıldandım izlediğimiz filmdeki kıza. Sevgilisi ondan ayrıldı diye ağlıyordu. Aylin beni desteklercesine konuştu.

"Harbi aptal" bu kez burak konuştu.

"Bir şey diyeyim mi. Kız çok aptal" ege ellerini iki yana açtı.

"Aşırı-" uluay egenin sözünü kesti.

"Tamam anladık. Aptal. Ama ece kadar olamaz" sertçe omuzuna vurdum.

"Konu neden sürekli benim aptallığıma geliyor. Hem neden ben aptalmışım ki" dudağının bir kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı.

"Çünkü saçma bir sahne korkun olmasaydı çok iyi yerlere gelebilirdik. Ha bir de çok uğraştığın pembe kekin yanıyor bilmem farkında mısın" hızla koltuktan halkıp mutfağa ilerledim.

"Eğer bu bir şakaysa o keki sana çiğ çiğ yediririm." Fırının içinden çıkardığım kekin kalıbı elime değdiğinde söylendim.

"Al sana güvendim bak ne oldu. Yaktım elimi. Boşuna dememişler bu devirde babana bile güvenmeyeceksin diye" hızla yanıma gelip elime baktı.

"Babana güvenme zaten" elimi suya tuttuğunda aylin bağırdı.

"Neden babasına güvenmesin ki. İnsan babasından başka kime güvenir" göz ucuyla uluaya baktım. Tepki vermediğinde sustum.

"Bir gün bu sakarlıkların yüzünden ya evi yakacaksın, ya da başımıza yıkacaksın." Deyip konuyu değiştirmeye çalışan burağa bakıp başımı teşekkür edercesine yukarı aşağı salladım. Uluay suyu kapatıp yüzüme baktı.

"Ece sen buna yanık mı diyorsun" benim elimin yandığı pasta kabını eline aldı. Yanmamış mıydı.

"Ve bununla mı yaktın elini" başımı salladığımda kahkaha attı. Ege yanımıza gelip kaba dokundu ve gülerek konuştu.

"Anlamıyorum. o kadar dayak yedin ve yandığın-" dediğini fark edince sesi kısıldı ve yavaşça sustu. aylin olanları şaşkınlıkla izliyordu.

"dayak mı yedi. kimden" ofladığımda ege toparlamaya çalıştı. duymuştu bir kere...

"biz öylesine şaka yaparız ya" aylin gözlerini devirdi.

"inanacağımı sanıyorsan çok yanılıyorsun. annem psikolog olmasaydı bu kadar üstüne düşmezdim" annesi psikolog muydu. uluay konuşmak için yeltendiği anda sözünü kesip konuştum.

"önemsiz bir şeydi, geçti gitti" koltuğa oturduğumda uluay yanıma oturdu.

"önemsiz bir şey değildi ve geçip gitmedi. yaptıklarını unutabilecek misin de geçip gitti diyorsun" sinirle ona döndüm. 

"bana hiç bir şey yapmadı. eğer o son şey olmasaydı hala onun yanında olurdum" ellerini iki yana açtı.

"işte her zamanki aptallığına geri döndün. adam seni sattı s*rtük yerine koydu. biz yanında durmasaydık ne ola-" burak onu susturdu. böyle düşünüyorsa neden yanımda duruyordu.

"hop hop hop. sakin mi olsak biraz ya" ayağı kalktığında ben de onunla ayağı kalktım.

"madem o beni s*rtük yerine koydu. sen neden benim yanımda durmayı seçtin. acıdığın için mi, oyuncağın olacağımı düşündüğün için mi" bu kez ege konuştu.

"olay biraz fazla büyümedi mi" ikimiz de susması için ona baktık. aylin ona nedensizce büyülenmişçesine bakıyordu. onu seviyor muydu. 

"madem başından beri böyle düşünüyorsun, neden yanımda duruyorsun o zaman, kendinle oyna-" ne dediğinin farkında mıydı. sinirli bakan gözleri yumuşasa da iş işten geçmişti. ege ve burak uluayı dışarı çıkması için çekiştirirken sinirle konuştum

"teşekkür ederim ya. bir tek böyle düşünmeyen siz kalmıştınız. o da gitti." merdivenlerden çıktığımda burak ve egenin arkamdan bağırdığını duydum. ne olmuştu birden bire böyle. 

"burak. ege. buradan alacağınız ne varsa alın. gidiyoruz" bir anlığına duraksasam da hemen kendimi toparlayıp odama girdim. eşyaları salondaki bavullarındaydı. buraya gelmelerine gerek yoktu. benimle oynamadığına emin olsam da söyledikleri canımı hiç olmadığı kadar çok yakmıştı. odanın kapısı açıldı ve  içeri aylin geldi. kapıyı arkasından kapatıp bana döndü..

"gittiler" diye mırıldandı ve yanıma oturdu. 

"ne oldu ki birden bire." elinin üstüne çenesini yasladı.

"gördüğün oldu. o konu açılınca çok sinirleniyor"  merakla sordu.

"hangi konu" iç çekip yüzümü ovuşturdum.

"okulda konuşsak olur mu" gülüp ayağı kalktı.

"kovuluyorum yani" başımı iki yana salladığımda güldü.

"şakaydı. okulda görüşürüz o zaman. geç kalma" odadan çıkıp aşağı indi ve kapıdan çıkıp gitti. daha önce gece evde tek kalmamıştım. onlarlayken kapıyı kilitlemiyordum. ama şimdi yanlızdım. hızla kapıyı kilitledim ve lambaları kapatıp odama çıktım. yatağımın yanındaki çerçeveye baktım. dağda yıldızları izleyerek uyuduğumuz gündü. aptal diye dalga geçtiğim filmdeki kıza benzeyecektim. 

"ağlamayacağım" diye mırıldandım ve yatağa uzandım. telefonuma gelen mesaj sesiyle elime aldım. egedendi. 

"kapıyı kilitle. camları kapat, odanın kapısını ve perdeleri kapat. bu arada yarın yağmur yağacak gök gürültülü sağnak yağışlı. bakalım o zaman atar yapacak mısın ece" bunu egenin telefonundan uluayın yazdığına emindim. bir mesaj daha geldi.

"yani dolunay" telefonu sinirle kapatıp yana koydum. bunca zaman yanımda o yüzen mi durmuştu, benimle dalga mı geçmişti. beni küçük duruma düşürmeye mi çalışmıştı. eğer çabaladığı buysa çok iyi başarmıştı. gözümden bir damla yaş kayarken yastığı yüzüme bastırdım.

"lanet olsun onun yüzünden ağlayamam." ama bunlar benim hatamdı. o bana ateşle gelmiş. ben de ona ateşle karşılık vermiştim. kaçtığım bombanın patlamasına neden olmuştum. canımı acıtmak için söylediğine emindim. ama bundan sonra ne kaçacak bir bombam, ne de karşılık verebileceğim bir ateşim kalmıştı...

OYUN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now