23

578 67 34
                                    

Louis, Harry'nin albümü çıktığında göz yaşları içinde bütün şarkıları dinlemişti. Hatta defalarca kez dinlemişti. Harry'nin canlı olarak bir şarkısını seslendireceğini öğrendiğindeyse onu beklemiş, tüm performans boyunca onun yüzünü incelenmişti. Şarkıyı söylerken nefesi yetmiyor, arada detone oluyordu.

Louis onun orada normal dursa bile eve gidince kendini yiyip bitireceğini biliyordu. Uzun bir çelişki sürecinden sonra hazırlanıp evden çıktı. Arabayı olabildiğince hızlı kullanıp Harry'nin evinin girişinde durdu. Kapının şifresini girip arabayı bahçeye doğru hareket ettirdi.

Rastgele park edip arabadan inerek kapıya koşturdu. Elleri titreyerek anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. Kapıyı arkasından kapatıp yavaş adımlarla salona ilerledi. Harry'nin burnunu çektiğini duyunca adımlarını hızlandırdı.

Onu koltuğa oturmuş, dirseklerini dizine yasayıp başını elleri arasına almış bir halde görünce duraksadı. Harry birinin geldiğini fark edince başını kaldırdı. Louis ile göz göze gelince "Lou?" dedi çatlayan sesiyle.

Louis ona doğru koştururken Harry ayağa kalkıp onu bekledi. Louis kollarını onun boynuna sarıp yüzünü boynuna gömmesine izin verdi. Harry koltuğa oturup Louis'nin de kucağına oturmasını sağlayarak ağlamaya devam etti.

Louis Harry'yi bu kadar kötü bulacağını düşünmemişti. Belli ki o da  çok fazla dolmuştu ve artık patlıyordu. Saçlarını okşayıp boynunu öperek rahatlayana kadar ağlamasına izin verdi. Eğer ağlama derse daha çok ağlayacaktı. Kendi gözlerine dolan yaşları da geri gönderemiyordu. Harry ağlarken kendisi nasıl ağlamadan durabilirdi ki?

"Çok kötüydüm." dedi Harry göz yaşları arasında. Resmen sesi titriyordu.

"Şşt." deyip onun yanaklarını kurulamaya çalıştı. "Her zaman böyle aksilikler olabilir. Biz senin ne kadar iyi bir sesin olduğunu biliyoruz." Harry'nin yanakları yeni yaşlarla ıslanırken Louis onun yanaklarını okşadı.

"Ama bu sefer berbattı. Daha albüm yeni çıkmışken, ilk canlı performansımda resmen içine sıçtım."

"Böyle düşünme bebeğim. Hayranlarında, ailende, arkadaşlarında senin bugünkinden çok daha iyi olduğunu biliyor." Harry duraksadı, çattığı kaşları yavaşça gevşedi.

"Sen eve nasıl girdin?" Louis ellerini Harry'nin yanağından çekerek başını eğdi.

"Yedek anahtarını almıştım." dedi kısık bir sesle. Louis sert bir tepki beklesede öyle olmadı. Harry burnunu çekip Louis'nin belinden tutarak ayağa kalkıp yatak odasına götürdü. Yatağa karşılıklı yattıklarında Louis'nin kolu Harry'nin başının altındaydı. Diğer eliyse saçlarını okşuyordu.

Harry'nin yaşları gözlerinden Louis'nin kazağının koluna doğru damlıyordu. Gözlerini sıkıca kapatmış göğsü yavaşça yükselip alçalıyordu. Kendini çok berbat hissediyordu.

Louis onun bu halini gördükçe ne yapacağını şaşırıyordu. Harry'nin şarkılarından birini mırıldanmaya başladığında onun gözünü açtığını gördü. Saçlarındaki elini yanağına götürüp okşarken şarkıyı kendince mırıldanmaya devam ediyordu.

Harry'nin ağlaması durmuş, dikkatle Louis'ye bakıyordu. Ağlama sırası Louis'ye geçmişti. Zaten bir aydır tek yaptığı şey ağlamaktı. Menajerinin bulduğu hiçbir projeye görüşmeye bile gitmemiş, evden markete gitmek dışında çıkmamıştı.

Ağladığı için çatlayan ve titrek çıkan sesini umursamadan şarkıyı söylemeye devam etti. Harry dişlerini birbirine bastırıp gözlerini onun yüzünde gezdiriyordu. Biraz sonra yapacağı şey yüzünden belki de kendini hiç affetmeyecekti ama yine de yapacaktı.

Louis sustuğunda "Bitti mi?" diye sordu. O başını sallayarak karşılık verdiğinde yerinden doğruldu. "Git o zaman." dedi buz gibi bir sesle. Olayları yeni kavrıyor gibiydi. Louis onu terk etmişti. Hem de bu yatakta onu bir başına bırakıp adam akıllı bir açıklama bile yapmadan gitmişti.

"Ne?" Louis ona bakıp gözlerindeki yaşlar düşmesin diye kırpmamaya çalıştı.

"Dediğimi duymadın mı? Git." Louis hala şaşkınca ona bakarken Harry onun kolundan tutup dışarı doğru çekiştirmeye başladı. "Bu evden en son nasıl çıkıp gittiysen şimdi de öyle gideceksin."

"Harry lütfen durur musun? Sana her şeyi anlatacağım."

"Hiçbir şey duymak istemiyorum." deyip yerdeki araba anahtarını aldı. Louis'yi dışarıya ittirip arabasının anahtarını da fırlattı. "Defol git. Bundan sonra adını bile duymak istemiyorum. Sakın bir daha bebeğim deme bana. Boşluğuma geldi ve sana sığındım o an. Bir daha olmayacak, git şimdi." diyerek kapıyı kapattığında Louis ağlayarak yere oturdu.

"Bunu neden yapıyorsun Harry? Bırak da kendimi ifade edeyim. Gelip kafama para atmakla ya da beni kapıya koymakla çözülecek şeyler değil bunlar. Benden nefret eder gibi bakma bana." hıçkırıkları lafını kestiğinde bacaklarını kendine çekip yüzünü dizine bastırarak ağlamaya başladı.

Kötü bir şey yapmış olabilirdi ama bunca yılın hatrına bir açıklama yapmayı hak ediyordu. Harry kapının arkasında onun hıçkırıklarını duydukça kendini daha kötü hissediyordu. Başını kapıya yaslayıp gözlerini sıkıca yumdu.

"Eğer bugün konuşamazsak bir daha hiç şansımız olmayacak. Eğer şimdi çıkıp dinlemezsen beni bir daha göremeyeceksin. Ciddi anlamda göremeyeceksin, istediğin gibi adımı bile duymazsın. Her şeyi geride bırakıp giderim, yemin ederim ki yaparım bunu." ara ara kelimelerini iç çekişleri kesiyor olsa da o gayet netti.

Harry'nin ise hala kalbi kırıktı. Aşık olduğu adam birlikte olduktan sonraki sabah bir not bırakarak gitmiş oluyordu. Sorduğunda ise hiçbir açıklama yapmadan bir daha görüşmek istemediğini söylüyordu. Bu Louis'ye göre bir hareket değildi. O her zaman sorunlarını konuşarak hallederdi. İş işten geçtikten sonra her şeyi anlatacağını söylemesinin de bir faydası yoktu. Louis birkaç dakika daha oturdu orada. Gözleri direkt kapıdaydı.

Harry'nin inadı kırılır, kapıyı açar diye bekledi ama hiçbir değişiklik olmadı. Ne Harry kapıyı açtı, ne de bir ses çıkardı. Louis Harry'nin kapısında beklemeye alışacaktı galiba ya da bir daha hayatında olamayacağı için bu son olacaktı. İkinci defa aynı şeyi yaşıyorlardı. Hayal kırıklığıyla baktı kapıya. Onu tamamen kaybetmişti.

Cebinden telefonu çıkarıp menajerini aradı. "Hemen konuşmamız lazım, önemli. Benim evime gel." diyerek kapattı. Kadına tek bir kelime söyleme izni bile vermemişti. Yerden anahtarını alıp yavaşça ayağa kalktı. Kapıya yaklaşıp bir elini yasladı. "Hala kapının yakınlarındaysan sana o gece söylediğim şeyi unutma. Ne olursa olursun ben seni çok seviyorum Harry. Her zaman kalbimin en güzel yerinde olacaksın. Seni daha fazla zorlamayacağım, hoşçakal."

Daha fazla bir şey söylemeden parmak uçlarını öpüp kapıya bastırdı. Benim içinde bulunduğum ilişkide ancak bu kadar sürebilirdi diye düşünerek arabasına yerleşti. Evine giderken ara sokakları tercih etti.

Eve geldikten birkaç dakika sonra menajeri de teleşla gelmişti. "Louis neler oluyor Tanrı aşkına?"

"Ben yapamıyorum Nicole. Dayanamıyorum." dediğinde kadın onun bitkin halini inceledi. Tüm yüzünü yaşlar ıslatıyordu. Onu kollarından tutup kendine yaklaştırdı.

"Öncelikle sakin ol canım, yüzünü yıkayalım sonra konuşuruz." telefonda ses tonu kötü geliyordu ama bu kadar kötü bir durumla karşılaşmak kadını bile şok etmişti. Resmen her an etrafına neşe saçan çocuk ruhu çekilmiş birine dönmüştü.

Yüzü tamamen kızarmış, gözleri şişmiş, göz yaşları durmaksızın akıyordu. Belki de hayatında ilk ve son defa onu böyle görüyordu. Louis'nin şimdi en yükselişe geçeceği zamandı ama bu hali-

Louis'nin ise hiçbir şey umurunda değil gibiydi. Harry'ye verdiği sözü tutacaktı. Harry bundan sonra onu görmeyi bırak, adını bile duymayacaktı. Louis diye biri olmayacaktı, Harry artık mutlu olabilirdi. Louis artık tamamen umudunu kesmiş ve pes etmişti.

F•R•I•E•N•D•S | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin