12

792 75 30
                                    

Louis oturduğu koltukta bacaklarını sehpaya uzatıp Harry'ye doğru yaslanmıştı. Dizileri dijital platformda yayınlanmıştı ve birlikte Louis'nin evinde izliyorlardı. İlk birkaç bölüm durağan bölümlerdi.

Sırada Harry'nin Louis'yi tuvalette öptüğü bölüm vardı. O sahne geldiğinde Harry'nin üstün oyunculuk yeteneğiyle(!) sinirlenmesini izlerken Louis neredeyse nefes bile almıyordu. Çünkü Harry'nin daha önce bu kadar sinirlendiğini hiç görmemişti. Resmen alnındaki damar şişmişti ve Louis o damarın attığına yemin bile edebilirdi.

"Bu sahneye nasıl çalıştın? Çok iyi oynamışsın." diye mırıldandı Louis.

"Özel bir şey yapmadım." tabii ki çıkıp o çocuğun gerçekten etrafında olması sinirimi bozuyor diyemezdi. Sıra öpüştükleri ana gelince Harry Louis'nin gözlerini kaçıracağını düşünsede Louis gözünü bile kırpmadan, dikkatle izliyordu. Odayı televizyondan gelen sert nefes sesleri ve dudaklarından çıkan ıslak sesler dolduruyordu.

Harry saçma bir şey yapmamak için hareket dahil edemezken Louis tırnağını yemeye başlamıştı. Harry göz ucuyla onu izlemeyi bırakıp jenerik müziği çalan televizyona baktı. Sonrasında bir bölüm daha izlediler. "Sence ben kötü mü öpüşüyorum?" ağzından farkında olmadan çıkan bu soru cümlesiyle Louis şaşkınca baktı ona. Harry'nin de ondan pek bir farkı yoktu.

"Umm, hayır. Gayet iyisin bu işlerde." Harry yutkunarak ona döndü. Louis'nin bakışları Harry'nin bu soruyu neden sorduğunu anlamaya çalışır gibiydi.

"O zaman şey-" cümlesini tamamlamadan Louis'nin yanaklarını tutup saliseler içinde dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. Louis dudaklarındaki baskıyla gözlerini irice açtı. Harry'nin omuzlarına tutunduğunda dudakları ayrıldı.

"Harry?" ses tonu hayret içeriyordu.

"Özür dilerim." dedi Harry kendine şaşırarak. Louis gibi kendiside olayları kavramakta zorlandı bir anlığına. Artık geri dönüşü yoktu. "Ben seni çok seviyorum Lou, çok aşık oldum. Evimde kaldığın ilk günden beri deli gibi seviyorum." sonlara doğru sesi çatlamıştı.

"Ama sen yani-" devam edemedi. Şoka girmiş gibi bakıyordu. Ne söylemesi gerektiğini bile bilmiyordu. Harry onun tepkisinden sonra ayağa kalkıp çıkışa ilerledi. Duygularını açıklamak her şeyi mahvetmişti işte. Bunca zaman bunun olacağını bildiği için susmuştu. Şimdi onu yalnız bırakacaktı, bir daha yüzüne bakamazdı.

"Harry dur, konuşalım." diyerek onun peşinden giden Louis'yi duymazdan gelip ayakkabılarını eline alarak çıplak ayaklarla çoktan merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştı bile.

"Harry bekle." hızını artırarak merdivenlerden inmeye devam etti. "Harry!" diye bir umut tekrar seslensede Harry çoktan merdivenlerde gözden kaybolmuştu
Birileri tarafından görülmek umurunda olmadan arabasına koşturdu. Louis hala onun arkasından şaşkınca bakıyordu.

Louis içeri girip pencereden onun gidişini izledi. İki dakika içinde neler olmuştu böyle? Parmaklarını saçlarından geçirip sıkıntılı bir nefes verdi. Saçma tepki vererek onun kendisini berbat hissetmesine neden olmuştu.

Parmaklarını dudaklarına götürüp titrek bir nefes aldı. Nasıl fark etmemişti bu zamana kadar? Harry'nin bu haldeyken araba kullanması ne kadar doğruydu? Telefonunu eline alıp Harry'yi aradı. Meşgule atılan telefona sinirle bakıp tekrar aradı.

Değişmeyen sonuçla telefonu koltuğa fırlattı. Belkide biraz sakinleşmesi için izin vermeliydi. Kendiside salonu toplayarak meşgul olacaktı bu sırada.

~~~

Louis, Harry'yi dört gündür görmüyordu. Pencerenin kenarında duran koltuğa oturmuş yağmurlu havayı izliyordu. Odasının kapısı tıklatılıp açıldığında bunun farkında bile değildi. "Louis?" irkilerek kapının yanında durup kendisine seslenen kıza döndü.

"Bir şey mi dedin?"

"Yemek hazır, gel hadi."

"Ben acıkmadım." kızın kaşları çatıldı.

"Sabah da doğru düzgün bir şey yemedin. Açlıktan ölecek misin oğlum?"

"Az önce kahve içtim, şimdi canım istemiyor." deyip elindeki kahve kupasını kaldırarak gösterdi. Harry ile birlikte sipariş ettikleri kupalardan biriydi.

"Louis, konuşalım mı biraz?" karşısına oturan ablasına ne var? dercesine başını iki yana salladı. O gün Louis'ye sürpriz yapmak isteyen kız onun kafasına bir şey takıldığını anlasa da sabırla anlatmasını beklemişti. Louis o kadar inançıydı ki sormadan anlatmayacaktı.

"Aklını meşgul eden şey ne?"

"Yok bir şey." kız ters bir bakış attı kardeşine.

"Harry neden hiç gelmiyor? Yine yurt dışında mı?"

"Bilmiyorum. Yani en son sen geldiğin gün görüşmüştük, sonradan bir yere gitti mi bilmiyorum." deyip gözlerini cama vuran yağmur damlalarına çevirdi.

"Siz bir saat konuşmadan rahat edemiyordunuz, kavga falan mı ettiniz?" Louis başını iki yana salladı. "Off Louis anlatsana ya. Bir şey olduğu belli." burun kemerini sıkarak derin bir nefes alıp verdi.

"Harry beni öptü."

"Evet dizinizi izledim." başını iki yana sallayıp parmaklarını saçlarından geçirdi.

"Birlikte diziyi izliyorduk ve o beni öptü, sonrada bana aşık olduğunu itiraf etti."

"Sonra ne oldu?"

"Ben tepki veremedim, şaşırdım çünkü. O da onu reddettiğimi düşünüp koşarak gitti. Telefonlarımı açmıyor, mesajlarıma geri dönmüyor. İyi mi, değil mi, hala Londra'da mı, bilmiyorum."

"Madem merak ediyorsun evine neden gitmedin?" Louis iç geçirip alt dudağını büzdü.

"Ya onu kötü hissettirirsem?"

"Hislerine karşılık vermeyince zaten üzülecek. Sana aşık olan biriyle hala arkadaş olarak devam edebilecek misin? O sana aşkla bakarken sen onunla kanka muhabbeti yapabilecek misin? Ya da başka bir şey sorayım, onun sana aşık olduğunu bilerek başkasıyla bir şeyler yaşayabilecek misin? Başkasını öperken aklına hiç o gelmeyecek mi?"

Louis dişlerini birbirine bastırıp dolan gözlerini saklamaya çalıştı. "Yeter." dedi kısık bir sesle. Eğer bunları yaparsa Harry'nin ne kadar acı çekeceğini biliyordu. "Bunu yapamayacağımı ikimizde biliyoruz."

"Hayatına onsuz devam edemez misin?" Louis'nin sert bakan keskin gözleri ablasını buldu.

"Hayatıma onsuz devam etmek istemiyorum. O olmadan yapamam."

"Onunla konuşmadan hiçbir şeyi halledemezsin. Şimdi kalk yemeğini ye, yoksa Harry'yi arayıp Louis bir daha yüzünü görmek istemiyormuş derim." diyerek Louis'yi zorla masaya çekiştirdi.

Louis masada Harry'nin en sevdiği yemeklerden biri olan fırında enginarı görünce içindeki özlem duysunu bastıramadığını hissetti. Onu çok özlemişti. Sürekli kendisiyle uğraşmasını, onunla dalga geçince dudaklarını hafif büzmesini, sıkıca sarılmasını, hatta yaptığı yemeklere laf etmesini bile özlemişti.

Onu gerçekten çok özlemişti.

F•R•I•E•N•D•S | LarryWhere stories live. Discover now