24

693 69 38
                                    

Harry dudağını içten dişleyerek son çare olarak gördüğü kişinin numarasıyla bakışıyordu. Alacağı cevaptan korkuyordu. Ya olumsuz cevap alırsa o zaman ne olacaktı? Harry bu kadarına dayanamazdı.

Numaranın üzerine basıp aramayı başlattı. Elleri titremeye başlamıştı bile. Endişeden midesi yanıyordu. Çağrı yanıtlandığında yutkundu. "Merhaba canım."

"Merhaba, nasılsın?"

"İyiyim sen?" alt dudağını sertçe dişledi.

"Teşekkür ederim. Ben her şeyin yolunda olup olmadığını merak ettim." saçmalamaya başlıyordu.

"Her şey yolunda sanırım. Pek emin değilim."

"Ben aslında şey için aramıştım." dedi sonunda cesaretini toplayarak. "Louis'ye ulaşamıyorum. Bir haftadır telefonu kapalı. Menajerine, arkadaşlarına sordum ama onlarda bilmiyorlar. Kelly kendisinin bilmediğini, sana sormamı söyledi." kadın oğlu kendisini her ne kadar tembihlemiş olsa da dayanamadı.

"Burada." dedi kısık bir sesle. "Kimseyle görüşmek istemiyor. Ablasına bile burada olduğunu söylememe izin vermedi."

"Peki o... iyi mi?" sesini zor buluyordu çünkü kendisine bir şey yapmış olmasından korkuyordu.

"Bak aranızda ne yaşandı tam olarak bilmiyorum ama Louis bu eve bir daha Harry'nin hayatında Louis diye biri olmayacak diyerek girdi." Harry dolan gözlerini kapattı. "Ve o hiç iyi değil."

"Ona aradığımı söyleme. Ulaşamayınca merak ettim." kadın kapının kenarında durup kardeşlerini boş gözlerle izleyen oğluna baktı.

"Birbirinize biraz zaman vermeniz iyi gelebilir ama yan yana olmanız daha da iyi gelir. Ne derece büyük bir sorununuz varsa en kısa zamanda halletmenizi umuyorum."

"Çok mu kötü?" kadın oğluna son defa bakarak tekrar mutfağa geçti.

"Maalesef." bu Louis'nin eski Louis ile alakası yoktu. Kadın onu psikiyatriste bile götürmeyi düşünmüştü. Gözleri boş bakıyor, olayları kavrayamıyor, çok zorunda kalmadığı sürece konuşmuyor, en olmadık anlarda ağlamaya başlıyordu. Kadın oğlu için endişeleniyordu artık.

"Çok özür dilerim." dedi tüm mahcubiyetiyle.

"Benden değil Harry, Louis'den dile özrünü. Söylediğine göre bir daha Londra'ya dönmeyecekmiş. Her şeyden vazgeçtiğini söylüyor. Bir daha karşına çıkmayacakmış." Harry burun kemerini sıkıp kendisine ağlamaması gerektiğini hatırlattı.

"Ben kapatmalıyım, daha sonra tekrar ararım." hızlıca vedalaşıp kapattı telefonu. Ondan haber almış olmasına rağmen hala rahatlayamamıştı. O gün yaptığı şeyden eşek gibi pişmandı ama geri alamıyordu. Yerinden kalkıp odasına geçerek dolaptan çantasını çıkardı.

Bu sırada Louis kardeşlerinin kendisini oyuna dahil etmeye çalışmalarını izliyordu. Sadece onların yanındayken gülümseyebiliyordu. Açık olan televizyonda Harry'yi gördüğünde yerinden doğruldu. Dizlerinin üzerinde ilerleyerek koltuğun televizyona en yakın olan kısmına geçti. Son günlerde katıldığı bir programdan kesit gösteriyorlardı.

"Louis, kapatalım mı televizyonu?"

"Vitaminlerini almayı unutuyor galiba. Baksana gözleri de çok yorgun bakıyor, sürekli çalışıyor olsa gerek. Çok yoruyorlar onu." parmağını ekrana uzatsada dokunmadan geri çekti. Artık Harry yoktu.

"Biraz uyuyup dinlenmek ister misin?" Louis yaşlar dolan gözlerini annesine çevirdi. "Gel bebeğim, zaten televizyonda da pek bir şey yok."

"Harry var, baksana." dedi gözlerini tekrar oraya çevirerek. Ekranda başka biri çıkmıştı bile. Kadın oğluna üzgün gözlerle bakıp sarılarak başını göğsüne yaslamasını sağladı. Saçlarını öpüp okşadı.

F•R•I•E•N•D•S | LarryWhere stories live. Discover now