2: Kaderin Kanat Çırpışı

2.6K 77 17
                                    

Flying, Anathema
Ateşler Gibi, Gökhan Atalan

  𓍯

Yavru bir kırlangıç yuvadan atladı. Uçabileceğini, zorluklara göğüs gerebileceğini sandı. Kanatlarını çırptı, çırptı. Kırlangıç yere çakılmak üzereydi ama kanat çırpmaktan bir an vazgeçmedi. Tam zemine çarpacağı sırada kanatlarını son kez çırptı ve yükselerek göğe uçtu.

Kulağıma dolan seslerle tırnaklarımı avucuma batırdım ve gözlerimi araladım. Başıma giren ağrıyla tekrar gözlerimi kapatmak istedim ama buna gerek yoktu çünkü olduğum yer zifiri karanlıktı. Kalbim korkuyla çarpmaya başladığında derin bir nefesi çektim içime. Ve bunu yaparken dudaklarımın arasından kaçan kısık çığlığı engelleyemedim. 

Yatakta dizlerimin üzerine oturdum ve titreyen ellerimi yatağın soğuk çarşafına bastırdım. Kapı hızla açıldığında içeri giren kişi koridorun ışığını da arkasına aldı. Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde onu gördüm, kahverengi gözleri  gözlerime saplandı. 

"İyi misin?"

Orada öylece durdum ve gözlerine bakmaya devam ettim. Yanıma oturduğunda yüzümü kaplayan saçlarımı eliyle geri çekti, büyük eli yanağımı okşarken gözlerimi kıstım. "Senin ne işin var burada?" yanağımı okşayan eli hareketini kesti.

"Burası benim evim."
"Bu şehirde ne işin var?"
"Burada yaşıyorum."

Baş parmağını elmacık kemiğime sürtünce gözlerimi daha çok kıstım. "Sanırım sende burada okuyorsun?" başımı aşağı yukarı salladım. "Tuhaf bir tesadüf" dedim kurumuş dudaklarımı aralayarak "veya kaderin bir oyunu."

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Vücudum artık titremeyi kesmişti. Ama içimden bir ses bunun koridordan gelen ışık sayesinde olmadığını söylüyordu. Beni sakinleştiren yanımda oturan, yanağımı okşayan adamdı.

"Hava kararmış" diye mırıldandım gözlerimi yavaşça aralarken "ne zamandır buradayım?" Oturuşumu düzelttiğim sırada o da yanağımdaki elini çekti ve yatağa koydu. "Uzun bir süredir, seni hastaneye götürecektim ama bir ara uyanıp hastaneye gitmek istemediğini söyledin" kaşlarını çattı "doktorlara güvenmediğini söyledin." 

"Kızlar beni merak etmiş olmalı saatlerdir buradayım" yataktan kalkacağım sıra bileğimi yakalayıp beni durdurdu. "Kızlar aradı, ben açtım telefonu. Birazdan burada olurlar" bileğimi okşadı. "Bir kaç kişi daha aradı ama onları açmadım, telefondaki arkadaşın birisi ararsa açmamamı söyledi." 

O cümlesini bitirdiğinde çalan kapı ziliyle bileğimi bıraktı ve yataktan kalkıp odadan çıktı. Bende kendimi toparlayıp yataktan kalktım ve odadan çıkıp kapıyı da arkamdan kapattım. O, koridorun sonunda, kapının hemen önünde duruyordu. Kapıyı açmadan önce bana yandan bir bakış attı ve kapıyı açtı. 

Önce Hera'nın "oha" dediğini duydum ve bu beni gülümsetti. O kapının önünden çekilip yol verdiğinde kızlar da içeri girdi. Lorin'in bakışları beni buldu. Hızlı adımlarla bana gelirken bende ona doğru yürüdüm. Yüzümü ellerinin arasına aldı "çiçeğim iyisin değil mi?" diye sordu. Hera da hemen arkasında duruyordu. 

"İyiyim, sadece tansiyonum düşmüştü."

Lorin bana kaşlarını çatarak baktığında bana çok kızdığını, aslında tansiyonumun düşmediğini bildiğini anladım. Uzun zamandır uyumadığımı ve doğru düzgün hiçbir şey yemediğimi fark etmişti.

"Seninle evde konuşacağız." Onu başımla onayladım ve hep birlikte salona geçtik. "Kahve içer misiniz kızlar?" Hera oturduğu yerden kalkıp "ben sana yardım edeyim" dedi ve birlikte salondan çıktılar. Lorin koltukta bana döndüğünde göz ucuyla ona baktım.

SarmaşıkWo Geschichten leben. Entdecke jetzt