61: Aile

299 14 0
                                    

Through Me, Mark Eliyahu
Kuzum, Yedinci Ev

🌻

Geçmişin kuyusunu kazdıkça o kuyunun içine düşüyor ancak kazmaktan azla vazgeçmiyordum. Topraktaki taşlar ellerime batıyor, tırnaklarım bir bir kırılıyor, solucanlar parmaklarıma dolanıyordu ama yine de kazıyordum. 

Çünkü biliyordum, orası çok karanlıktı ama sıcaktı. 

Eğer sıcaklığı bulursam, karanlıktan bile korkmazdım ben. Benim sadece sıcaklığa ihtiyacım vardı, gerçek sevginin sıcaklığına. Yıllarca sevgisizliğin soğukluğunda büyümüş her insan isterdi sevginin sıcaklığını. Ben, sokakta kalırken bile sevilmediğimde üşümediğim kadar üşümemiştim. 

Şimdi bir sokak ortasında, yaşayıp yaşamadığından emin olmadığım bedenin hemen yanında dururken hiç üşümediğim kadar üşüyordum. Titreyen ellerimi görüyordum, göğsüne bastırmıştım. Eğer kalbi atıyorsa, hissetmek için. Ama ellerim o kadar titriyordu ki hiçbir şey hissedemiyordum, kulaklarım öyle çok uğulduyordu ki hiçbir şeyi duyamıyordum. 

"Baba" dedim ama sesim çıktı mı yoksa dudaklarımı mı oynattım emin olamadım, belki bağırmıştım ama duymuyordum. Gözlerimi yumdum bir kez daha ve tekrar açtım, kulaklarım uğuldamıyordu ama bu kadar üşürken cayır cayır yandığımı hissedebiliyordum. "Baba" bu sefer sesimi duymuştum, bir fısıltı gibiydi ama duymuştum. Ellerimi göğsüne daha çok bastırdım "yalvarırım" dedim aslında hiçbir şeyi anlamazken "yalvarırım atsın kalbin." 

"Baba, lütfen" hissettim, o zayıf atan kabini tam avucumun içinde hissettim ve o yavaş kalp atışı avucumun içindeki çizgilerden geçerek kalbime ulaştı. "Baba" bu sefer omuzlarını tuttum ve onu sarstım, sesim artık daha gür çıkıyordu. "Birisi yardım etsin" gözlerimin dolduğunu ancak görüşüm bulanıklaştığında anladım "yardım edin" çığlığım boş sokakta yankılandı. "Baba" defalarca kez tekrarladım, bağırdım ama babam gözlerini açmadı. 

Hızla bana yaklaşan adım seslerini duydum ama gözlerimi babamın yüzünden çekmedim, ne kadar da solgundu. Ama yaşıyordu, kalp atışlarını hissetmiştim. "Lavina" abimin endişeli sesi kendisinden önce geldi "ne oldu?" yanıma ulaştı ve hiç düşünmeden yanıma çöktü. Yüzüne bakmadım, bakamadım çünkü yüzünde göreceğim ifadeden ölesiye korktum. "Babam" dedim  babamın kapalı gözlerine bakarken "abi, babam." 

"Nasıl?" 

Tek kelime ama belki de binlerce duygu vardı, sesindeki o çaresizliği hissettiğimde babamın omuzlarını daha sıkı tuttum. "Kalbi atıyor" gözyaşlarım yanaklarıma süzülmeye başladığında dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçtı "atıyor kalbi." Bir kez daha sarstım onu "kalbin atıyor açsana gözlerini" neydi bu, çaresiz bir yakarış mı? 

"Sakin ol" ellerinin ellerime uzandığını gördüm "bırak onu hadi" o zaman, ilk defa başımı çevirip abime baktım. Ve yüzündeki o çaresizliği gördüm. "Bana inanmıyor musun?" öyle kırılmıştı ki sesim, konuşan ben değil de çocukluğumdu sanki. Abim bunu hissetti, bana inanmayışının beni nasıl parçaladığını gördü ve bir kez de benim için çaresiz hissetti. 

Elini tutup babamın göğsüne bastırdığımda elini geri çekmek istedi ama o kadar sıkı tutuyordum ki bu mümkün değildi. "Atıyor kalbi, korkma" sustum, sustu, sustuk. Sessizliğin içinde, babamın kalbinin atışını hissetmek için beklerken ben abimin suratına bakıyordum. Mavi gözlerinden akan yaşlar ve boğazından akan hırıltı hissettiğini anlamama yetti. 

"Pars, Lavina..."

Ablamın sesini duydum ama birden çok adım sesi duyuyordum, bir çok kişi buraya geliyor olmalıydı. Ablamın yüzüne bakmaktan korkmadım ve omzumun üzerinden ona baktım, eniştem, Deniz, Ali ve Doğa da hemen yanındaydı. "Babam" ablamın adımları sanki ayaklarının üzerine çiviler çakılmış gibi bir anda durdu "abla, babam burada." Dizlerimin üzerinde biraz yana kaydım ve babamın yüzünü görmesini sağladım "bak burada." 

SarmaşıkWhere stories live. Discover now