12: Kendi Yarana Pansuman

893 35 9
                                    

Teşekkür, Batuhan Kordel
Mirrors, Justin Timberlake

𓍯

Korkuyu çok küçük yaşta hissetmiştim. Bir çocuğun hissetmemesi gereken bütün korkuları yaşamış, onlarla yüzleşmiştim. Sevilmemekten çok korkmuş, sevilmemiştim, yalnız kalmaktan çok korkmuş, yalnız kalmıştım. Bana vurmalarından çok korkmuştum, acımadan vurmuşlardı. Ama daha önce hayatımın hiçbir yerinde onun için korkmamıştım, bu benim için yeni bir korkuydu. 

"Kanıyor" dedim kısık bir sesle, gözlerim gömleğindeki kana sabitlemiştim. Kan sanki her geçen saniye daha da artıyordu. "Önemi yok, küçük bir kesik" kaşlarım çatılırken gözlerimi yüzüne çıkardım, zehirli gözleri kanıyordu. O an korku gitmiş yerini öfke almıştı, onun canı yandığı için ona öfke duymuştum. "Küçük bir kesik mi?" masaya doğru attığı adım bağırarak sorduğum soru yüzünden durmuştu "kan kaybediyorsun" gözlerim yere takıldı. Kan kaybediyorlar...Kanımı alın...Bir kere bile saçımı okşamadın...Dişlerimi sıkarak mutfağa ilerledim ve ona pansuman yapmak için gerekli olan malzemeleri alarak onun yanına gittim. Sanki ne yapacağımı biliyormuş gibi ceketini çıkarmış, oturduğu sandalyenin arkasına asmıştı. Gömleğinin düğmelerini açarken gözlerini kaldırdı ve bana baktı, elimdeki pansuman malzemelerini masaya sertçe bıraktığımda kaşları havalandı ama bir şey demedi. Önüne dizlerimin üzerine çöktüğümde oturduğu yerde toparlandığını gördüm "ben hallederim."

"Daha önce kendine pansuman yaptın mı?"

"Defalarca."

"Güzel, bende yaptım."

Yarasını görebilmek için oksijenli su döktüğüm pamuğu yarasında gezdirmeye başladığımda gözlerimi gözlerinden çekmiştim ama onun gözleri benim üzerimdeydi. Sonunda yarasını görebildiğimde çok büyük bir kesik olmadığını ama derin olduğunu gördüm, yine de öldürücü bir yara değildi. "Nasıl oldu bu?" yarasını temizledim, batikonlu pamuğu yarasına dokundurduğumda bedeni kasıldı ama yüzü hala ifadesizdi. "Önemli değil, sen ruhsal acılara nasıl alışıksan bende fiziksel acılara öyle alışığım" sargı bezini yarasının üzerine yerleştirdim. Buna alışık olduğumu mu düşünüyordu, daha da kötüsü bunu bu kadar kolay atlattığıma inanıyor muydu? Herkesin buna inanması için uğraşırken onun görmesini neden bu kadar istiyordum? Bantları yapıştırdığımda derin bir nefes aldı "alışık olmadığını, bunu kaldıramadığını ve bunun ne kadar ağır geldiğini biliyorum" yutkundum ve kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım "Neden acını gizlemek için bu kadar uğraşıyorsun Lavinia, korkuyor musun?" gözlerimi kaldırdım ve ona baktım "sen neden gizliyorsun Deniz, korkuyor musun?" 

Onu göremiyordum ama onu kimsenin duymadığı kadar duyuyordum, o buna izin veriyor, onu duymamı istiyordu. Ve ben onun attığı acı dolu çığlıkları duyuyor, onun beni sakladığı kabuğun içinde ellerimi kulaklarıma bastırıyordum. Onu duymak istemediğim için değil, acısı katlanılamayacak kadar çok olduğu için. Dudakları aralandı ama her ne söyleyecekse bundan vazgeçti ve dudaklarını geri kapattı. Parmaklarımı yarasına hafifçe vurdum ve kalkmak için hamle yaptım ama kolumu tutarak bunu engelledi ve dizlerimin üzerinde kalmamı sağladı. Bana doğru eğildiğine yarası acıyacak diye kalbim tekledi ama dudakları dudaklarıma dokunduğu an kalbim atmayı kesti. Kolumu bıraktı ve elini yanağıma yasladı, parmakları enseme uzanıyor ve ensemdeki saçları sıkıca kavrıyordu. Ellerimi dizlerine yasladım ve dizlerimin üzerinde doğruldum, bana eğilmesini ve bu yüzden canının yanmasını istemedim. 

Dizlerini sıkıca tuttum ama asıl istediğim ellerimi yüzüne çıkarmak, sakallarını okşamaktı. Ama bunu yapmadım ve dizlerimin üzerinde durmak için ondan destek aldım. Belki ayağa kalkmam için bana yardım etmezdi ama en azından dizlerimin üzerinde durmam için bana destek oluyordu. Dudaklarımı büyük bir hırsla öperken yanağımı tutuşu sıkılaştı ve ensemdeki saçları çekerek başımı geriye yatırdı. "Acımı duyuyorsun" dedi dudaklarıma doğru ve cevap vermemi beklemeden tekrar aynı hırsla dudaklarıma kapandı. Ben ona ne kadar büyük bir güven duyuyorsam o da bana bir o kadar güvenmiyordu, bunu biliyordum çünkü, ben uyurken ona sırtımı dönüyordum ama o bana bir kere bile sırtını dönmemişti. 

SarmaşıkWhere stories live. Discover now